28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Cumhurbaşkanı susmayacak!

Ayakları suya mı erdi, yoksa hidayete mi erdi; AKP den ayrılan ve şimdi ANAP Genel Başkan Yardımcılarından Emin Şirin, TEMPO dergisinde, Rıdvan Akar’ın yazdığına göre, Cumhurbaşkanına mektup yazmış, Sezer’in Harp Akademilerinde yaptığı konuşmayı eleştirmiş, bu konuşmasının, Akademilerde yapmasını “hata olarak” nitelemiş ve “Muhterem Cumhurbaşkanım artık susun! Arz ederim” demiş, aynen şöyle seslenmiş ; “Sıkıntın varsa, bunları gel de Mecliste konuş”… Sanki Devlet Başkanı Büyük Millet Meclisi salonuna gelip, milletvekili sıralarından söz isteyecek ve alacakmış gibi! .Mantık ve usul hatası bir yana, Şirin’ın Devletimizin başına karşı kullandığı üslup, hiç de “şık” ve “şirin” değil, düpedüz terbiyesizlik!

Şirin, her halde, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in kendisi gibi bir politikacı olmadığını, oy ve seçim derdi bulunmadığını unutmuş olacak ki, onu politikacı gibi davranmadığı, oy hesapları yapmadığı için kınıyor. Cumhurbaşkanını ve komutanların bu gibi konuşmaları AKP’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ekmeklerine yağ sürermiş, onlara oy kazandırıyormuş!
Emin Şirin’in bu mektubu yazmakta asıl derdi, besbelli, eski deyimle “avamfiriplik”, popülistlik; –muhtemel seçimlerde kendi oy derdi. İşte zaten asıl mesele de burada , – politikacılıkla devlet adamlığı arasındaki farkta! Politikacı oy derdinde, devlet adamı ise, hayati çıkarlardan, ilkelerden söz ediyor!

DEMOKRASİ -OY
Churchill, “Demokrasi rejimlerin en kötüsüdür” demiş ve eklemiş” Ama daha iyisi de yok!”…
Gerçekten de öyle; demokrasiye, ideal bir yönetim tarzı denebilir mi? En ileri demokrasilerde bile, ülke, hakikaten halk tarafından, halk için mi yönetiliyor? Bazen “halka rağmen” yönetiliyor!
Eski Atina da, bugün de küçük yörelerde belki gerçekten, halkın doğrudan oylarıyla, yönetim mümkün olabilirdi. Bu örneklerde bile, halkın doğru yönde oy kullanacağı, doğru insanları seçeceği ve her zaman doğru kararları verebileceği, şüpheli idi. Alternatifler, ülkeleri kentleri bilge adamların veya “iyi Prenslerin” , ve hatta “kuvvetli” adamların yönetmesi. Bu da, Mustafa Kemal Atatürk gibi nadiren oluyor dünyada!

Geriye ehven-i şer olarak, yönetim tarzlarının en kötüsü ,“Demokrasi” kalıyor. Bu ”Tarz” da, aslında, kötü çünkü önce suiistimale açık… Demokrasinin, suiistimal edilişinin örneğini 1950 de oy çokluğu ve bileğinin hakkıyla iktidara gelen Demokrat Parti döneminde, acı sonuçlarıyla yaşadık.”İsteseniz hilafeti bile getirirsiniz ” veya “ biz kimi istersek o seçilir” anlayışıyla, ocak ve bucak başkanlarına verilen yetkiler, Güneydoğu oyları uğruna Şeyh Sait’im torunu gibilerin milletvekili seçilmesi… Aynı hesaplarla, Mustafa Muğlalı Paşa gibi, bölücü eşkıya ile mücadele eden yiğit bir generalin idama mahkûm ettirilmesi… Bunlar, demokrasinin ve oyların kötüye kullanılması idi! ! Demokratik rejimlerde tehlike “oy” düşüncelerin ilkelerden ve milli çıkarlardan da üstün tutulması!

Pratikte, hangi oy ve seçim sistemini getirirseniz, getirin seçilenlerin hakikaten çoğunluk tarafından seçildiği ve milli iradenin gerçekten tecelli ettiği şüpheli… En somut örnek de, son seçimlerde halkın oylarının %35 kadarıyla TBMM de en fazla sandalyeyi alan ve ülkede adeta mutlak yöneteni sürdüren –milletin kaderiyle oynayan AKP örneği!
Şu sırada da daha somut bir tehlike; Güneydoğu Oyları! Son birkaç seçimde Erdal İnönü, bile bu oylar uğruna Zanagıllerle işbirliği yapması ve onların TBMM ne sokulması… Bu oy hesaplarıyla sadece demokrasin kötüye kullanılmadı, milli çıkarlar, ülkenin bütünlük ve birliği tehlikeye düşürüldü. Şimdi gene aynı yanlış hesaplar yapılmakta!

Sanki bu acı deneyim hiç geçirilmemiş gibi, gene SHP’nin şimdiki Genel Başkanı Murat Karayalçın, hala aynı oylar peşinde, bölücülerle işbirliği aradı. Bir liberal yazar, Amed (!) (Diyarbakır) temas ve incelemelerinden dönüşte, Güneydoğu sorununun çözüm önerlerinin başında, seçimlerde %10 oy barajının düşürülmesini öneriyor! ! Bu, aslında demokratik, makul gözüken bir öneri… Ama ama baraj iki taraflı kılıç; gerçi Kürtçü Partileri de önlüyor ama diğer partilere de engel oluyor, bir partinin mutlak iktidarını sağlıyor… Aksi, yani Mecliste çok parti olunca, koalisyon tehlikesi var. Ama hangi şık daha iyi? Mutlak AKP iktidarı mı yoksa bütün mahzurlarıyla “milli” bir koalisyon mu? Ama asıl tehlike de, koalisyon değil, bölücülerin gene TBMM’ne girmeleri! Dedik ya Demokrasi hiç de ideal bir rejim değil, ama daha iyisi de yok!

OY BARAJI
Seçim barajının kaldırılmasını isteyen “iyi niyetli” liberal arkadaşların tezleri şu; bazı Partiler, bölücü oldukları bilinse ve mensupları, formalite olarak TÜRK sayılsalar bile, Meclise girerlerse, balkı “ehlileşirler” ve onlarla barışçı çözüm için diyalog mümkün olur… Tehlikeli bir tecrübe; çünkü bunların asıl amaçları , , genel af, APO’ya af, kimlik ve kültürlerinin tanınması ve bölgesel “özerklik ”…Bunu, mesela Tarık Ziya Ekinci söylüyor… Soyadının neden TÜRK olduğunu anlayamadığım ve bu güzel adı daha fazla kötüye kullanmamasını dilediğim DTP Eşbaşkanı da, açıkça oy tabının PKK tabanı olduğunu itiraf ediyor… Bu da güya en “ehlisi”’ En “ehlileri.” bile direkte bağlı! .

Böyle düşünenlerle diyalog nereye kadar? Ama bizim iyi niyetli arkadaşlarımız oy barajının değiştirilmesi için bir de havuç gösteriyorlar… Baraj indirilirse, Meclise Döger partiler girer ve mutlak AKP egemenliği önlenebilirmiş… Kırk katır mı kırk satır mı? ? SİGORTALAR
Demokratik rejimin mahzurlarından söz ederken, her şeye rağmen, bazı önemli sigortalarının, kontrol ve dengelerin olduğunu da belirtmek gerek. Anayasal kurumlar, yüksek yargı ve Cumhurbaşkanlığı bu işlevleri yerine getirirler, getirmeye çalışırlar. Ve ülkemizin reel şartlarında TSK de, demokrasinin suiistimal edilmesine karşı, laik Cumhuriyetin son sigortadır. Ve Cumhurbaşkanı, Komutanlar tehlikeler karışsında, oy ve seçim derdine kapılmadan konuşacaklardır… Konuşmaları gerekir. Ve Allaha şükür, iyi ki varlar ve konuşuyorlar! Demokrasiyi de, ülkeyi ve Cumhuriyeti de, son tahlilde, politikacılar, Emin Şirinler, vb. oyları kurtarmayacak, oy derdi ve seçilme endişeleri olmayanlar kurtaracak! Hayır; Cumhurbaşkanımız susmayacaktır!

Yayın Tarihi : 24 Nisan 2006 Pazartesi 14:39:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?