Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi, 2007 Mayıs’ında sona erecek ve TBMM bugünkü AKP çoğunluyla, yeni Cumhurbaşkanını seçecek. Adayları şimdiden belli; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, aday olmak istediğini yalanlamıyor… TBMM Başkanı Bülent Arınç da , açıkça söylemese bile, zemin hazırlamakta!... Bir yerde, Erdoğan’la Arınç arasında, bu konuda bir çekişme kaçınılmaz görünüyor…. Bu durumlarda, aradan gene AKP’li, hatta o makama ters düşmeyecek başka bir adayın çıkarılması da mümkün… Nihayet demokrasi ve siyaset, “mümkün olanı yapmak” sanatıdır! Herhalde seçime daha bir yıl kadar uzun bir zaman olmasına rağmen bu netameli olayın sancıları hissedilmeye başladı. Bence tartışma “zamansız” demek beyhude; bu kaçınılmazdı ve rahatsızlık erken teşhis edilirse – tedavi çareleri araştırılır.
TÜRBAN DURUMU
Cumhurbaşkanı seçimi konusunda, şimdi muhtemel adayların kimliği, niteliği, vasıfları kadar, eşinin “türban durumu” da tartışılmakta…
Arınç, niyetlerini ve bu konudaki ilk mesajını 2002’de, seçimlerden hemen sonra havaalanına Cumhurbaşkanını teşyie, maksatlı olarak, türbanlı eşi ile giderek vermişti…. Ben de daha o zaman, bunun tehlikeli bir işaret ve mesaj olduğunu televizyonda söylemiştim.
AKP Milletvekili ve TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger, “Türkiye’nin eşi türbanlı bir Cumhurbaşkanına hazır olmadığını… Borsa oynar… ordudan bildiriler çıkar, üniversiteler ayağa kalkar .. Türkiye’nin hassasiyetleri var” diyor. Çok isabetli, gerçekçi ve uyarıcı sözler.
Mehmet Dülger’in rahmetli babası Bahadır Dülger, Yassıada koğuş arkadaşımdı; çok milliyetçi ve ileri görüşlü dürüst bir kişi idi. Annesi Aliye Hanımefendi de, açık başlı, aydın bir Türk hanımı idi. Mehmet de iyi yetişti. Neden AKP’den aday olduğunu hiç anlamamıştım…Anlaşılan doku ve kan uyuşmazlığı şimdi ortaya çıkıyor.. AKP’nin Hürriyet’teki köstebeği olduğundan gittikçe şüphe ettiğim Ahmet Hakan, Süleyman Demirel’in Mehmet Dülger’i, neden aday yapmadığını “keşfetmiş”; şimdi olduğu gibi – “Partisi içinde arıza çıkaracağından” endişe ettiği için! Yalanlamak Sayın Demirel’e düşüyor!
Eski MGK Genel Sekreteri, Emeklı Orgeneral Tuncer Kılınç, “Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’ya çıkmak isteyen kişi türbanını atmazsa eşini boşar, öyle çıkar!” diyor… Ben de ekleyim; Çankaya’ya, Atatürk'ün kutsal makamına türbanlılar çıkarsa, bu cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal’in ruhu muazzep olur… Gene Ahmet Hakan, türbanlı bir eşin, mesela Emine Hanımın, Cumhurbaşkanlığı uğruna türbanını atarsa, kendisine saygısızlık yapacağını …. gösteremeyeceğini yazmış… Ama eşler, mevki ve siyaset uğruna, dün söylediklerinin tam tersini, pervasızca söyleyebiliyorlar ve sonra da “geliştik –değiştik ” diyorlarsa, eşleri de gerekince, gelişirler, değişirler!
ASIL MESELE
Ne var ki olay sadece eşlerin türbanı sorunu değildir; Cumhurbaşkanı olmak isteyenlerin TC’nin - Anayasa’nın yazılı ve yazısız kriterlerine uygun olup olmadıkları meselesidir ve bu olay, asıl burada noktalanacak veya düğümlenecektir.
Ben önce de yazdım gene tekrar ediyorum; Cumhurbaşkanlığı makamı ve görevi, her şeyden önce Türk milletinin birliğini temsıl eder. Recep Tayyip Erdoğan’ın ne de ne de Bülent Arınç’ın malum zihniyet inanç ve beyanlarıyla, formaliteleri tam olsa bile Türkiye Cumhuriyeti Başkanlığı makamına uygun olmadıklarına ve o makamda milli birliği temsil edemeyeceklerine, aksine böleceklerine inanıyorum.
Şimdi bazıları, ya bu konunun bunalımlara sebep olacağından, endişe ettikleri ya da samını olarak Erdoğan’ın Partisinin başında ve Başbakan olarak kalmasının AKP için daha uygun olacağına inandıkları için, kendisini Çankaya hevesinden vazgeçirmeye çalışıyorlar. Mehmet Barlas, “Herkes Cumhurbaşkanı olur ama Başbakan olamaz” diyor. Bır defa Cumhurbaşkanlığı makamının eğer ruhu ve lafsıyla hakkı, şimdiki Cumhurbaşkanı gibi verilirse ne kadar önemli olduğunu anlamamış… Cumhurbaşkanlığı makamının önemi be Ahmet Necdet Sezer’in kıymeti görevi bittikten sonra anlaşılacaktır. Eğer Erdoğan (veya Arınç) Cumhurbaşkanı olurlarsa – son zamanlarda Çankaya'da takılan bazı kanun ve tayinlerin ne kadar suhuletle geçeceği görülecek ve Cumhuriyetin korunması ve kollanması açısından zafiyetler ortaya çıkacaktır. Hele Erdoğan’ın gönlünde yatan “Başkanlık sistemi” kabul edilirse !
Formaliteler tamam olursa ve Erdoğan isterse, ne Emine Hanımın türbanının, ne de başka hiç bir şeyin Cumhurbaşkanı seçilmesini önleyemeyeceği söyleniyor; SAADET Partisi Genel Başkanı Recai Kutan da, "komşuda pişerse, bize de düşer", hesabıyla, Erdoğan isterse ve TBMM de seçerse Cumhurbaşkanlığına kimse mani olamaz diyor… Bu demokrasi gereği imiş!
Sayın Kutan ve onun gibi düşünenler, yanılıyorlar; Demokrasi ıle kurulmadı, devrimler “Demokrasi” ile yapılmadı; ericilerin direnişime rağmen yapıldı… Ve şimdiden sonra da, Cumhuriyet ,gerekirse aynı şekilde kollanır, korunur…ve ATATÜRK’ÜN . Çankaya'sı da gericilerin saldırırsına ve istilasına karşı savunulur!
Kimse –ama kimse – Türk ordusunun bu konulardaki hassasiyetini ve işlevlerini hafife almasın. Elbette, içerde ve dışarıda, ne kadar mutlu olurlardı, TSK kışlasına çekilse, etliye sütlüye karışmasın ve sadece saray muhafızlığı veya Avrupa Ordusunda lejyonerliği yapsaydı! Ama şükürler olsun ki, bu Ordu hala TC ‘nın, Mustafa Kemal’in ordusu!