27
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Devlet adamlığı ve 'adamsızlığı'...

Türkiye, 1919’dan beri, en tehlikeli ve çetin, ciddi tehditler altında. Ama gelin görün ki, devlet tecrübelerinden, tarih şuurundan yoksun bir iktidar, seçim sisteminin çarpıklığı yüzünden, ancak halkın %35’inin oylarıyla, devletin başına çöreklenmiş; kaderimiz, birikimleri ticaret ve diyanetle ve nihayet belediye idaresiyle sınırlı bir Partinin ellerinde…

Muhalefetin sesi çıkıyor, ama fiiliyatta güçsüz; Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkındaki gen soru görüşmelerin de söylenenler, bir başka ülkede ve koşullarda sadece “Kemal Abi’yi” değil hükümeti düşürürdü…

CHP’nin ve ANAP’ın mücadelesi dişli idi, ama sonunda AKP dayanışmasına “diş geçiremedi”! Ama Gensoru önergesi AKP çoğunluğu tarafından geri çevrilmiş olsa bile, Kemal Unakıtan aklanmamıştır, ortaya atılan iddialara doyurucu cevaplar verememiş ve mesela Offer’le ilişkilerini açıklamamıştır.

Aksine konuyu Baykal’ın Angora sitesindeki evine dönüştürerek, Sulukule kavgasına dönüştürmüş ve fakat kamuoyunu tatmin etmemiştir. Sanmayasınız ki hakkında o söylenenler Meclis kubbesinde, "boş" bir seda olarak kalacak! İleriki ay ve yıllarda, e muhakkak kullanılmak üzere kayıtlara geçti ve tahmin ederim ki halkın tuttuğu karnenin eksi hanesine yazıldı-ilerde hesapları sorulmak üzere! Ben AKP milletvekillerinin hepsin içlerinden, durumdan, rahatsız olduklarını tahmin ediyorum; bu kadar duyarsız olamazlar!

TARİHTEN DERS
Hafızalar –hele gençlerin hafızaları, sınırlıdır, belki unutmuşlardır; 27 Mayıs Darbesinin hemen arifesinde, TBMM’de, Tahkikat Encümeni kurulması kararı verilirken Demokrat Parti Milletvekilleri, “Parti dayanışması ve parti disiplini” uğruna, blok halinde oy vermişlerdi… Sonra Yassı Ada’da, Yüksek Adalet Divanı önünde pişmanlıklarını ve hatta bilgisizliklerini itiraf ettiler!

Ne tuhaf tesadüftür ki, Türkiye’nin kaderi bugün, devlet adamlığından nasıp almamış, ehliyetsiz ve fakat hem içerde, hem dışarıda pervasızca sademe rotasında giden yöneticilerin elinde iken, ABD’nin ve dünyanın kaderi de, pervasız bir kovboyun ve sözde “yeni” fakat aslında “gerici” muhafazakârların elinde.

HAMAS VE HAMASET
AKP’nin yani Partinin ne yoksa Hükümetin mi Filistin’de seçimleri kazanan fakat terör örgütü olmaktan vazgeçemeyen HAMAS lideri Halid Meşal ve heyetinin Ankara’ya daveti hem tecrübesizliğin hem de müsademe rotasında gitmenin yeni bir tezahürü.

Filistin’de barış düzeni kurulmasına HAMAS'la, İsrail’in arasının İsrail’in, uzlaştırılmasına asına, Türkiye’nin aracı olması, aslında halisane bir düşünce, ama iş o kadar basit değil: ucu, benzetilerek PKK’nın da tanınması isteklerine varacak kadar, karışık ve komplikasyonlar yaratacak bir durum.

Ve AKP yöneticilerinin bu daveti, dış politika yönetimimden asıl sorumlu olan Dışişleri. Bakanlığının dışında hatta haberi bile olmadan yapmış olması da, yöntem bakımında yanlış olması bir tarafa, Partinin bunu, kendi camiasına hoş görünecek bir başarı olarak göstermek için yapmış olabileceği şüphesini yaratıyor! Başbakan’ın bu “aklıevvelce” teşebbüsten haberdar olmaması düşünülemez ama bir yerde münasebetsizlik fark edilmiş olacak ki, AKP yöneticiler, Meşal ve heyeti ile kameraların karşısına, AKP ampulünü gizleyerek çıktılar. Dışişleri Bakanımız da pek sıkıntılı idi! Ama bu olay, AKP döneminde dış politikada ilk çifte başlı dış politika yapmak çabası veya “şovu” da değil’!

GENE TARİH
Türkiye’nin yakın tarihinde, böyle benzer iki arada, bir derede kalmak durumları olmuştur. Mesela 2. Dünya Savaşı esnasında, Türkiye, bir taraftan muzaffer ilerleyen Hitler’in Alman Ordularıyla, Müttefiklerin, Churchill’in bizi kendi saflarında savaşa katılmaya zorlaması arasında, çok güç ve ince bir diplomasi, bir satranç, oynamak zorunda kalmıştı. İsmet Paşa bu oyunu Türkiye’yi hiçbir tarafa angaje etmeden ülkeyi savaş ateşine atmadan, büyük devlet adamlığıyla, adamlığıyla –ülkenin şerefine halel getirmeden, oynamıştı…

O bir Devlet adamı idi. Şimdi “Devlet Adamsızlığının" sıkıntılarını çekiyoruz...

Yayın Tarihi : 19 Şubat 2006 Pazar 13:33:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?