30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Devlete, Rejime Karşı Komplo


Türkiye “darbe” efsaneleriyle oyalanırken, Türkiye Cumhuriyetine karşı asıl “Anaysa Darbesi” kotarılmakta… “Kapatılma” davasında kıl payı kurtulan AKP ve yalakaları bundan sonra kaçınılmaz, yeni davaları önlemek için Anayasanı değiştirilemez – değiştirilmesi bile teklif edilemez 4 maddesini, değiştirmeni yollarını arıyorlar!

Bu değiştirilemez –değiştirilmesi teklif edilemez maddeler şunlar;
 
• 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
 
• 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. 

• 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır… Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır.

• 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki, 2 inci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez!

Bu maddeler, rejimin temel taşları. Tek tanesi bile yerinden oynatılırsa dahi bina çöker! Zaten 2. Cumhuriyetçilerin ve/veya “Ilımlı İslam Cumhuriyetçilerin istedikleri de bu! Biz “Ergenekon efsanesine” odaklanmışken, değiştirmeye kulplar arıyorlar!

İşin acı tarafı, Bazı Cumhuriyetçiler bile, bu havaya kapılıp, Maddelerinin “dilinin” düzeltilmesi gerektiğini, İstiklal Marşının bestesinin, sonra da güftesinin zamana göre değiştirilebileceğini, söyler oldular… Zaten bazı “sözde” aydınlar İstiklal Marşındaki “ırkıma” kelimesinden de huylanırlar; “ırkçılık” ifade ediyormuş. Oysa bu güfteyi- şiiri yazan Mehmet Akif’in Arnavut Kökenli olması da bu sözlerin “ırkçılık” olmadığının kanıtı! Nihayet, sıra Türk Bayrağının – ay- yıldızın ve al renginin tartışılmasına da gelir ve “Değişiklik” başaltılınca “Atatürk Milliyetçiliğinin” de zamana ve zemine göre, “yorumlanmasına” da, sıra gelir! O maddelerin üzerinden “fareler" geçecek; sonra, sıra diğer öğelerin, özellikle “Laikliğin yeniden yorumlanmasına” gelecek! Ve muhtemelen Ankara Başkent olmaktan çıkarılacak –İstanbul, yeniden “payitaht” olacak! Anayasanın temel ilkelerini TC Devleti binasının altından bir tuğla dahi çekilirse, bina muhakkak çöker.

EL PEŞREVİ

Bu tehlikeli oyunun el peşrevini, Orta Oyunlarındaki “Pişekâr”, Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç (Akrabam filan değildir) Bilkent Üniversitesinin Alman Vakfıyla birlikte düzenlenen, sempozyumda, ‘değiştirilemezlik’ konusunu mahkemenin kuruluş yıldönümü olan 25 Nisan’da işlemeyi düşündüğünü belirtmiş ve “Ancak bu konuda ne kadar cesaretli olabilirim, o konuda biraz endişeliydim. Ama görüyorum ki bu cesaretle tespit ettikleri konunun ne kadar önemli olduğunu, biraz önce Osman Can’ın konuşmalarından da anlamak mümkün” demişti.

Kılıç'ın, gözde Raportörü “Cesur”dan da, şunları söylemiş: “Zaten katı olan anayasaların daha da katılaştırılması için anayasa mahkemelerine ihtiyaç yoktur. Siyaset yargının görev alanı dışındadır. Türk anayasa pratiğine bakıldığında özgürlükçü olmayan bir anayasanın, kurucu iktidar tarafından dönüştürülme çabası var. Mahkeme, anayasanın koruyucusu mudur? Tüm yargı mekanizmasının demokratik meşruiyet sorunu var. Değiştirilemezlik gerekçesiyle güler yüzlü bir Frankoculuğu korumaya devam edecek miyiz?”

VE PAKSÜT’ÜN TEPKİSİ

Anayasa Mahkemesi Başkan vekili Osman Paksüt diyor ki;”Anayasanın ilk, dört maddeyle ilgili Anayasa Mahkemesi’nin görüşü, Anayasa değişikliğinin iptali için açılan davanın gerekçesinde ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Böyle bir seferlik hüküm değil, mahkemenin kuruluşunda başlayan, çeşitli tarihlerde verilmiş kararlara ve uluslararası örneklere dayanarak varılmış bir sonuç. Mahkemenin kararı tartışılmaz ve bağlayıcıdır… Anayasa’nın ilk dört maddesine yönelik tartışmalar toplumda gerginlik yaratır ve bu gerginliğin, zamanı değildir… Raportör Can, “Değiştirilmezlik” gerekçesiyle güler yüzlü bir Frankoculuğu korumaya devam edecek miyiz” demekle ve Türkiye Cumhuriyeti’ni herhangi bir diktatörlük rejimiyle uzaktan yakından kıyaslamak, benzetmek çok çirkin, hatta suçtur”.

Hükmet Sözcüsü ve eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek “Bunların tartışılmasından zarar gelmez” buyurmuş! Ülkenin en onamlı konularını tartışa –sorgulaya bugünlere geldik! ***

Yayın Tarihi : 14 Kasım 2008 Cuma 11:17:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?