“Modern” bir yobazın “robot” resmi; hem yüzüne, hem de, yazdıklarına, söylediklerine bakarak VAKIT gazetesi yazarı – ve Hüseyin Üzmez’in refıki şefiki Abdurrahman Dilipak’ın eşkalidir!
“Dili” hiç de “pak” olmayan bu adam, geçenlerde, Balçiçek Pamir’in TV programında, kişiliğini –yobazlığını, gene ortaya koydu… Kameraların gözünün içine bakarak, “Siyası (şeriatçılık-gericilik) mücadelesine 7 yaşındayken içinde duyduğu, öfkeyle başladığını, 19 yaşından beri kadın eli sıkmadığını, kravat takmadığını, gençken en büyük hayalinin adından söz ettirecek kadar ünlü olup herkese ‘Ben laik değilim’ demek olduğunu” söyledi…
RİYALARLIK
O, ve onun gibiler için, çağın her aracı “mekruhtur” Buna göre, kostüm elbise de giymemesi, telefon, bilgisayar kullanmaması, Televızyona bakmaması, programa katılması da, asla caiz olmamak gerekir!.. Abdurrahman efendinin de cübbe, takke, poturla dolaşması, televızyonlara o kılıkla çıkması vaciptir! Ama bunlar, riyakardırlar; yaptıkları söylediklerine-söyledikleri yaptıklarına, uymaz!
Dilipak, açıkça, “Şeriat gelsin tabii ki. Benim ‘Yaşasın Şeriat’ adlı bir kitabım var. Şeriat meşruiyet ve hukuk demektir, kanun değil” diyor . “31 Mart 1909’da (Rumi takvimle 31 Mart 1325'-13 Nisan 1909) “şeriat isteriz ” diye ayaklanan, masum askerleri tahrik edip zabitleri öldürten yobazlar da, Dilipak nev’inden adamlardı…
ATATÜRK
Dilipark ve şerikleri, tabiatıyla, Atatürkü sevmezler… Ancak, onlar da liboş takımı gibi Atatürk’e doğrudan vurmaya cesaret edemedikleri için, Atatürk ve Aratürkçülüğe “Kemalizm” derler, ama nefretleri aynı kapıya çıkar!
Dilipak, Balçiçek Pamir’in sıkıştırması karşısında, liboş yandaşları gibi kıvırıyor, “Mustafa Kemal de bir insandır, doğru yaptığı şeyler de vardır yanlış yaptığı şeyler de vardır” diyor, ama dayanamıyor: ağzından baklayı çıkarıyor: “Ben celladımın bile (celladı da “Atatürk” olarak okuyun) hakkını savunurım... Beni öldürmek için kovalayan adamın hakkında şahitlik etmem gerekirse doğru şahitlik ederim.”
Yani Dilipak, “Müslümanlığı” gereği “cellat” dediği Mustafa Kemal’e “haklarını” helal ediyor! Bu, bağışlamak, Müslümanlığın en güzel tarafıdır ama Dilipak’ın ağzından ise “riyakarlık”! Atatürk öldüğünde o –onlar- bayram etmişlerdi: “Deccal öldü” diye!
Ve Pamir daha da sıkıştırınca bu adam; “Atatürk’ü sevmiyorum diye bir kelime çıkmaz yani ağzınızdan. “Ben sevmeyebilirim” diyor. Ha cesaret Abdurrahman efendi takiyye yapma, açıkça söyle: “Atatürk’ü hiç sevmiyorum” desene!..
Balçiçek Pamir’in, “Peki şeriat gelirse ne olacak?” sorusuna da, Dilipak, şöyle cevap vermiş: “O, İran’daki Kemalistlerle Türkiye’deki Kemalistlerin derdi. Ben Kemalist değilim.” Mâlum ama sen o zaman “satanistsin”! İşler Türkiye’de, henüz o kadar kolay değil Abdurrahman efendi; İran’da şahın ordusu vardı Türk Ordusu milletin Atatürkçü ordusu var!
Dilipak, Müjde Ar hanımefendi için “Onun yanında pornocu lafı hafif kalır” demekte ısrar ediyor. Rahmetli Türkan Saylan hanımıfendiye de ”güvenmezmiş”!..
Dilipak Müjde Ar hakkında söyledikleriyle aslında, milyonlarca, tesettürsüz çarşafsız, haşemasız Türk kadınına hakaret ediyor… Müjde Ar herhalde ağzının payını verir!
BENDEN
Ben Dilipak’a ağzının payını 2003 yılında Ahmet Hakan’ın “İskele Sancak” programında vermiştim… Babamın adını ağzına alıp, İstiklal Mahkemelerini ima edince, “O Mahkeme gene az yapmış… Sizin gibi tohumları bırakmış” demiştim… Şimdi, bu “Dili, kafası” bozuk adamın bu son söyledikleri üzerine, “Ağzıma sağlık; ne kadar da iyi yapmışım, doğru söylemişim” diyorum.***
Beyninize,ellerinize sağlık,iyi ki varsınız.
5 KASIM 1919
İrticai düşünceleriyle Anadolu birliğini parçalamayı kendisine hedef alan Sait Molla, İngiliz ajanı Rahip Frew'ya şu yazıyı gönderir: "Anadolu'nun bağımsızlığı için gûya mücadeleye girişen ulusal güçler dağıtılamazsa, İngiliz yönetimi altındaki Müslümanlar ayaklanacaktır. Türkiye'de yalnız İngilizlerin egemen olması gereklidir. Bu yöndeki çalışmalarıma devam edebilmem için, bana 5 bin İngiliz sterlini ödenek daha gönderin." (Atatürk'ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı, Nutuk. Boyut Yayın Grubu.)
13 KASIM 1919
Batı emperyalist hayranı avukat Lütfi Fikri'nin Sabah gazetesindeki yazısı: "İngiltere'ye düşmanlık göstermek, hattâ çekingen davranmak, bize hüsrandan başka bir şey getirmez." (Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Kronolojisi. Turgut Özakman)
14 KASIM 1919
Batı emperyalizminin uşağı İstanbul Hükümeti'nin Başbakanı Damat Ferit'in baş yalakası gazeteci Ali Kemal'in, Peyam gazetesindeki yazısı: "Mustafa Kemal ve yandaşı Rauf Orbay, gelecek hırsı içindedirler. Ulusal Güçler ateş olsalar da, suçları (!) kadar yer yakarlar. Bu "Millî Hareket" denen girişimin iç yüzü çirkindir ve bu girişimciler siyasetten habersizdirler." (Vahideddin, Mustafa Kemal ve Millî Mücadele. Turgut Özakman)