“Aracı yöneten, kaygan yolda, direksiyon hâkimiyetini kaybetti- araç, sağa, sola yalpaladıktan sonra bariyere çarptı. Yaralı, ölü sayısı belli değil -sonra da arbede çıktı.”
Bunlar, günlük haberlerden… Ama Türkiye’nin, kaygan seçim yolundaki durumunu ve ihtimalleri de özetliyor. Başka bir deyişle; “Bindik bir alamete-gidiyoruz kıyamete”.
TBMM Başkanlık kürsüsü üzerindeki ibare: “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR”… Gerçekte böyle mi? “Demokrasi tramvayı” ile iktidara gelmiş olan AKP gerçekten, milleti temsil ediyor mu? Ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye “aracını” iyi yönetiyor mu? Yoksa zafer sarhoşluğu ve pervasızlıyla bir trafik kazasına mı uğratacak? Veya hangi bariyerlere çarpıp, nasıl duracak? Ve sonra da “Arbede” çıkacak mı?
TARİHİ HATIRLATMA
27 Mayıs 1960 öncesinde, “Demokrat Parti” yönetimde, iktidar, “direksiyon hâkimiyetini” kaybetmiş, “freni” de patlayan “otobüs” şarampole yuvarlanmıştı. Acılarını hala çekiyoruz ve “artı şokları” devam ediyor.
Bugün de aynı tehlike var… Şurası muhakkak; Erdoğan “öfkesine-diline” hakim olamıyor. Gazetecilere dava açması- Koruma polisini iteklemesi, yeni örnekler... Bir politikacı için büyük zaaf -bir başbakan, bir devlet adamı için, büyük nakisa ve de ayıp- Türkiye için de büyük tehlike!...
Erdoğan, öfkesi ve dili yüzünden eninde, sonunda, direksiyona da hâkimiyetin kaybedecek gibi. Üstelik Referandum neticelerinin “zafer sarhoşluğu”, pervasızlığı var, yanaşma liberalleri bile korkutuyor… Fakat “ne sihirdir ne keramet” liberal yanaşmaların, süregelen desteklerine ilaveten, birdenbire, dünya ve ABD basınının umut “yıldızı” oldu… Her halde kendi amaçları için! Erdoğan’a övgüler yağdırıyorlar… Bu da onun cüretini arttıracak! Yabancıların hesapları malum; herhalde Türkiye’nin “iyiliği” değil… Orta Doğuda, Orta Asya’daki planları ve amaçlarına ulaşmak için, tabii İktidarda kalmasını isterler… Onunkinden iyi “aracı” nereden bulacaklar!
Türkiye açısından, en vahimi, Erdoğan bu mâlum öfkesiyle ortamı geriyor- ve muhalefetin de mukabil öfkesine, yol açıyor – bu, kaygan ortamda “Arbede”, seçim öncesi veya seçim sonrası, kaçınılmaz olacak!
Demokrasi için umut, seçimlerin, şöyle veya böyle “arbedesiz” sonuçlanması! Fakat öyle şeyler oluyor, öyle gelişmeler var ki; trafik kazası mukadder gibi. Mesela, “direksiyondaki” pervasızlık arttıkça, Yargının -HSYK’n un, Yüksek Yargının İktidarın Baskısı altına alınması - siyasallaştırılması, yandaş yargının oluşturulması, Mesela TSK’ne itibarını halkın güvenini kıran saldırılardan öte, Ergenekon tutuklamaları ve yargılamalarından öte, elini kolunu bağlamak – alternatif ordu kurmak – girişimleri… Emniyetin içine sızmaktan başka şimdide polise “İmam Hatiplileri” de sokmak, Jandarmayı Genelkurmay’dan koparmak, gibi hareketler! Ve seçimlerde gene AKP kazanıyorsa – TC Devleti rejimini kökünden değiştirecek Yeni Anayasanın “değiştirilemez” maddelerini, “Türklük” kavramını, hatta Milletvekillerinin yemininden çıkaracak, tasavvurlar!
Bugün, "Otobüsün" frenleri patlamadı – ama frene basacak olan da direksiyonda… Frene basmak basiretini gösterecek mi? Hiç de öyle görünmüyor. Aksine, seçimleri kazanmak için her şey yapılacak ve yapılıyor. Bu cümleden, APO ve AKP ile pazarlık yapıldığı artık inkâr edilemeyecek kadar ortada!... Erdoğan bunu ortaya çıkaranlara, “alçak şerefsiz” demişti… Mızrak çuvala sığmadı, deşifre oldu. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, AKP’nin seçimlerde, Hizbullah’la işbirliği yapacağını iddia edince, ona da, “şerefsiz alçak” demeye getirdi… Kılıçdaroğlu’nun AKP Milletvekillerinin, bu cemaatin “evlerine” gittikleri iddiası, doğru çıkarsa, bakalım, ne diyecek?...
HİZBULLAH BİLMECESİ
Hizbullah Konusunda, benim hafızamı- havsalamı zorlayan bir durum - bir bilmece var. Katil Hizbullahçılar önce salıverildiler… Ama şimdi fellek fellek, her yerde aranıyorlar… Diğer tarafta, TC Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Lübnan’daki Hizbullah Lideri Nasrullah Harriri’yle yakın temasta… Onu iktidarda tutmaya çalışıyor. Bu Harriri, acaba daha önce Seyrantepe’ye talip olan ve Türktelekomu Başbakanın tasvibiyle satın alan ve şimdi de CEO’su, aynı Harriri mi? Kafam karıştı. Birisi aydınlatsa! ***