26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Düşmanlara Ne Hacet?

Yeniçağ, durumu manşetinde ne güzel özetlemiş; “PKK / DTP, devlete kafa tutuyor. TBMM Başkanı yargıyı aldatıyor… Sınırlar ecnebiye devrediliyor… Yunana sahip çıkan Başbakan, Türk devletini faşist ilan ediyor”… Ben ilave edeyim: “Başımızda böyle, kendi devletine “Faşizan” diyen bir Başbakan – böylesine bir iktidar- oldukça, düşmanlara ne hacet?”

BAŞBAKANIN KERAMETİ

Başbakan Erdoğan, Düzce’de keramet buyurmuşlar: “Yıllarca bu ülkede bir şeyler yapıldı. Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Acaba kazandık mı? Aklıselimle bunlar düşünülmedi. Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi!”

Erdoğan, daha önce, bu konularda- mesela Ermenilerden özür dilemek söz konusu yapıldığında, çok farklı konuşmuştu. Yoksa şimdi, başına taş mı düştü, hidayete mi erdi? Fakat hatırlayalım; daha önceleri de, “alt kimlik-üst kimlik” diye azınlıklar konusunu kaşımış –“Türkiyelilikten” söz etmişti, Demek ki, Devlet adamı değil –esen rüzgârlara göre, zaman ve zemin neyi gerektiriyorsa ve o sırada “ne mümkün” görünüyorsa, öyle konuşan bir politikacı!

Ne var ki, hasb-el kader veya “hasb-el-keder”, bugün TC’nin Başbakanı. Bu sözleriyle milletimizin onuruna zarar verdikten başka, düşmanların eline koz veriyor. Üstelik bu konuda tarihi boyutları hususunda, hüküm verecek kadar bilgisi de yok. Hatta daha önceki, fevri çıkışlarında olduğu gibi, bu sözlerinin ucunun, nerelere varacağının da farkında değil.

ERMENİ DESTEĞİ

Bakın, Amerika’da yayınlanan “Armenian Life” dergisinde Harut Sasunyan, “Başbakanı, ilk defa, geçen yüzyılda “1923’de Faşizan devletin 1,5 milyon etnik Rumu kovduğunu, 6–7 Eylül olaylarını itiraf etmek cesaretini gösterdi diye övüyor ve bundan Ermeniler için de hisse çıkarıyor… “Liberal yazarların Halil Berktay’ı, Baskın Oran'ı, Cengiz Çandar’ı tanık gösteriyor ve diyor ki “Erdoğan politika alanının hâkimi değildir… Şimdi kınadığı “Faşistler” Osmanlının tarihi mezarında gömülü değildirler. Türk hiyerarşisinde –Orduda ve yargıda, en yüksek mevkileri işgal ediyorlar.” Erdoğan’ın, şimdi geçmişin hortlaklarıyla mücadelesi, aslında kendisi için bir ölüm kalım sorunudur”! Ardından, Yunanlılardan da benzer yorumlar gelecek. Bizim, sözde aydınlar da “tüm azınlıklardan” özür dilemek kampanyası açmaya hazırlanıyorlar… Lazlar Çerkezler de Erdoğan’ın bu sözlerinden ahkâm çıkarırlarsa şaşmam! ”Pandoranın kutusunun” kapağı, hem de, Türkiye Başbakanı tarafından açıldı bir defa!

“Faşizan Türk Devleti” tarafından ezilen kovulan “azınlıklar” konusunda yalaka yandaş yazarların alkış tutmalarına karşı bazı yazarlarımız, muhalefet sözcüleri Uğur Dündar dengeli analizler yaptılar. Başbakanı kınadılar. Ben şu sırada daha fazla bir şey yazmayacağım… Ancak şu kadarını söyleyeyim; taşlar nasıl yerlerinde ağırsalar, tarihi olaylar da, içinde yaşandıkları ortama, koşullara göre değerlendirilmeli. Eğer azınlıklar Türkiye’den çıkmışlar veya çıkmak zorunda kalmışlarsa, Lozan anlaşmasının “mübadele” hükümleri, bir tarafa – Rum ve Ermenilerin, Kiliselerin, papazlarının, geçmişte, Türkiye’ye ihanetleri, Batı Anadolu’da, Yunan vahşetlerine, nasıl destek oldukları unutulmamalı. Yani “Faşist Devlet”, durup dururken, sırf “etnik temizlik” olsun diye bir hareket yapmamıştır. Türk halkında toplumunda, Rumlara ve Ermenilere karşı haklı bir öfke birikimi vardı ve bu “öfke”, mesela, 6–7 Eylül’de aşırı bir şekilde patladı. Tabii bu azınlıkların ticarette, ekonomide, bankacılıkta, Türklerin sırtından egemen olmaları da, onlara karşı tepkinin, şuur altını oluşturuyordu. 6–7 Eylül felaketti ama kabul etmek gerekir ki, o “musibetten” Anadolu iş adamlarının İstanbul’da ve ülkede iş alanlarına girmeleri ve de başarılı olmaları çıktı!

Taşlar yerlerinde ağırdırlar: eğer bu olayları öyle değerlendirmez, yabancıları hoşnut etmek için, sorumsuz yorumlar, hele Başbakan tarafından yapılırsa – tarih kaşınırsa İngiltere'nin "Demir Leydi" Başbakanı Margaret Thatcher’in dediği gibi, “geleceği” geleceğimizi kaybederiz, devletimizi de!

Ve acaba Erdoğan – yalakaları-Yunanlıların, geçmişte 1820’de Moda’da, sonra da 1920’de, Batı Anadolu’da yapılan Yunan vahşetinden ve şimdi de, Batı Trakya’daki Türklerin “halleriyle” neden hiç ilgilenmezler?

Ben haber vereyim: Erdoğan’ın bu “açılımı” AB sürecinde, Patrikhanenin "Ekümenik" olmasına, Ruhban Okulunun açılmasına ve Rumların-ve Ermenilerin, mal mülk, tazminat taleplerine- Kıbrıs’ta Rumlara teslim olmaya “açılımdır”! Türkiye açılım açılım-uyum uyum satılmakta!***

Yayın Tarihi : 28 Mayıs 2009 Perşembe 00:19:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Atatürk Milliyetçisi IP: 88.252.167.xxx Tarih : 28.05.2009 19:39:41

11.5.2009'da "Kamer Gene Konca" nın, 18.5. 2009'da "Türkcan Gerçek Saylav"ın, 19.5.2009'da "Bir Türk Genci" nin, 26.5.2009'da "M.Fehmi Şehitoğlu" nun yaptıkları yorumlar doğrultusunda gerçekten, T.C'yi yıkmak çabası, bazı çevrelerce hız kazanmış bulunmaktadır.  Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Devletini korumak için,Mustafa Kemal Atatürk'ün emanet ettiği  7 vatanseverimizi uğurlarken, göz yaşlarıiçinde belirteceğim şunlardır: "Sayın Muhteremim, yazdıklarınız çok yerindedir fakat, bundan bir anlam çıkartacak yönetime sahip miyiz ?. T.C'yi ve de Türkiye Devletini yıkmaya çalışanlar, pkk denen belayla, dtp denen musibetlezve de kökten dincileriyle - hep beraber el ele vererek- KALEMİZİN İÇİNDEDİRLER."