28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Ece Hanım Ve Makbule Hanım

Bu yazı , gelişmelerin, önemli olaylara gebe olduğu şu sırada bir bakıma ,bir ayrıntı ve soluk alma yazısı. Fakat bir yerde de, bazı meslektaşlarımızın zihniyetini, rahmetli Uğur Mumcu’nun dediği gibi “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi” olduklarını, kanıtlayan bir ibret yazısı da! . 

Konu, yakın tarihle – Atatürk’le de ilgili ve gene şu sırada, O’na doğrudan vuramayanların Fikriye ve Latife Hanımlar, vb , yakınları dolayısıyla “vurmaya” çalışmalarıyla da ilgili…Bnun için de benim yakın ilgimi çekiyor. .MILLIYET gazetesi köşe yazarı Ece Temelkuran Hanım, geçen gün “Kargalar ve Atatürk” başlıklı bır yazı yazmış ve Atatürk’ün kız kardeşi Makbule hanım hakkında, Onu çocukken çiftlikte küçük” Mustafa” ıle birlikte “kargaları kovalarken” bıraktığını, bır daha Makbule’min ne olduğunu duymadıklarını ve “mürekkep yalamışlara” sorduğu halde de cevap alamadığını, Makbule’yi kimsenin “nedense” hatırlamadığınım ,“birinin” Makbule’nin kitabını yazması gerektiğini yazmıştı… Ben de kendilerine, e-posta ıle, Makbule Hanım hakkında bildiklerimi, ve bazı ilginç ayrıntıları yazdım. 

ESRAR YOK!
Makbule Atadan Hanım konusunda öyle Atatürk düşmanlarına yeni fırsatlar çıkaracak bir esrar yoktur. Hanımefendi, Mustafa Bey adlı bır zatla evlenmiş. Atatürk sağ iken, Çankaya’da Cumhurbaşkanlığının yanında. Bugün yabancı konuklar için kullanılan –uzun zamanlar “Makbule Hanım Köşkü” diye bilinen köşkte. Atatürk’ün ölümünden sonra da İstanbul! Da Harbiye’de bizim de oturduğumuz, El Irak apartmanında yaşamıştı. Ece Hanıma bu apartmanın sahibi Yahudi asıllı, Dr.Sami Günzberg’in de ilginç öyküsünü naklettim. Padişahların şehzadelerin diş hekimliğini yapan bu zata. Atatürk de ,dişlerini tedavi ettirmek için Beyoğlu’ndaki muayenehanesine giderdi. Muayenehanenin duvarlarında Osmanlıların fotoğraflarını Samı Günzberg “ekmeklerini yedim” diye“indirmemiş, Atatürk’ün takdirlerini kazanmıştı! 

Ece Hanım benim yazdıklarımı kısaca nakletmiş fakat gene de yazmaktan kendisini alamamış: Diyor ki “ Makbule Hanım son derece sessiz bir hayat yaşamış. O sessizliğin içinde ne var peki? Aynı anneden doğan bir çocuk bu kadar fırtına koparırken diğeri nasıl bu kadar sessiz kalır? Neden kalır? Kız çocuğu olduğu için mi? Yoksa başka bir nedeni mi vardı? Buradan da enteresan bir hikâye çıkacaktır zannımca” Kısacası, hala “karıştırılacak” Atatürk aleyhinde kullanılabilecek bir esrar, tabir caizse. “öküz altında buzağı” arıyor.
Oysa, Ece Temelkuran, bilgi sayarı “hack” edilebılecek kadar kullandığına göre, GOOGLE’ arama notorunu sa bilir. Zahmet edip burada “Makbule” diye baksaydı Makbule Hanım hakkında benim verdiğimden fazla ve etraflı bilgi bulur, hatta “kitabının” da Şemsi Belli tarafından çok önce yayınlandığını anlardı. Sayın yazara meslek dersi varmak haddim değil. Ama anlaşılan niyet ve maksat başka! Bu da “peşin hüküm sahıbı olunca bilgı aramamanın bir örneği1’ 

"VEHBİNİN KERAKKESİ"
 Yılmaz Erdoğanın şu sırada Güvercin Kanadına neden mektup yazdığı anlaşıldı...Kürt Bölücülüğünüm büyüğklerinden Şeyh Sait'in kızı ve günümüzdek "Şeyh" Abdülmelik Fırta'ın yegeni ıle evlenecekmiş...Mektup da düğün hediyesi olacak!
Yayın Tarihi : 30 Temmuz 2006 Pazar 11:45:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?