22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Eğer Gençler Bilebilselerdi…!

“SENİ (SİZİ) MİLLİYETÇİ GENÇLERE HAVALE EDİYORUM” başlıklı yazım, internet ortamında, tartışmalara yol açtı. Önceden tahmin ettiğim gibi, milliyetçi gençler, beni, düşüncelerimi ve bu vesileyle, milliyetçi-ülkücü gençleri ,hoyratça- hiç de nazik olmayan bir üslupla eleştiren İbrahim Ergen’e gereken, cevapları verdiler ve vermekte devam ediyorlar. Ergen , onları cehaletle ve sadece kaba kuvvet kullanmakla suçlamıştı- gençlerimiz- efendice, bilgili ve inançlı üsluplarıyla ,Onu ve onun gibi düşünenleri ,fiilen yalanlamış oldular. Bu sevgili gençlere, beni mahcup etmedikleri ve bana destek oldukları ve için ,şükran borçluyum . Bir iki internet mesajında da Ergen’e sahip çıkmakta ısrar edenler var; bazıları , beni,Ergen’in e-posta adresini verip-onu , hedef göstermekle suçlamışlar.! Bir kişi , tüm milliyetçi gençlere açıkça hakaret etti ve bu gençlerin cevap hakkı doğduğu için, ben de onu, “aidiyeti cihetiyle”, onlara havale ettim! Cevabını da onlardan almış oldu, maksadım hasıl oldu…

Adres ve kimlik ifşa etmem “etik” değilmiş’… Kendilerini savunmak durumunda olmayan değerli gençlere hakaret etmek “ etik”, ama onların bu hakaretlere mukabele etmelerini sağlamak “etik” değil…Hem internet aleminde fiilen böyle bir “ etik” kuralı yok ; “Google” gibi arama araçları oldukça hiçbir şey gizli kalmıyor.!

BİR BEYEFENDİNİN MESAJI

Bu vesileyle , beni eleştiren ve İbrahim Ergen’i destekleyen bazı efendice mesajlar da aldığımı söylemeliyim ..Onlara da teşekkür ederim. Mesela, adı bende mahfuz, orta yaşlı, 45 yaşlarında, bır “gençten” çok nazikane ve de düşündürücü, bir mesaj da aldım. Bu gerçek “beyefendi” şöyle yazmış ; “Oğullarım 21 ve 28 yaslarındalar. Onlarla dahi bazı konularda,özellikle günümüz yasam koşullarında, anlaşmazlığa düşerken, herhangi bir tartışma sonrası, geceleri başımı yastığa koyduktan sonra, çoğu konuda haklı olduklarını düşünmeye başladım…..Galiba zamana uyma konusunda sorunlar yaşıyoruz. Lakin, cağlar gerçekten değişiyor…. Tüm bunları basımızı yastığa koyduğumuzda düşünmemiz lazım. Sizin yazı üslubunuz oldukça sert (yaşamınızda çok tatlı bir insan olduğunuzu öğrenmeme ragmen). Ayrıca, gerçekten"" "ırkçılık" yapıyorsunuz. …. Bence, artık, boy, klan, aşiret gibi kavramların tarihe karışmış olması lazım. Bundan lütfen milli devlet’e karşı olduğum anlamını çıkarmayın. Ama, yeni oluşan düzende, yurdumuza ne kadar çıkar sağlayabilirsek, o kadar iyi olur. Ancak, eninde sonunda, dünya çapında federal bir devlet oluşumuna gidiliyor gibi geliyor bana. Biz bunları herhalde görmeyeceğiz (Allah geçinden versin, sizi değil kendimi kastediyordum aslında).Sonuç olarak, sevgili Ağabeyim, herkese (yani fikirlerinize karsı olanlar) bu kadar sert ve aşağılayıcı bir üslup kullanmayın lütfen”

Bu “Beyefendinin” , hakkımdaki iltifatlarına teşekkür ederken , önce, iki hususu açıklıyıyım ; Bir defa, ben sandığı gibi “ırkçı” değilim.ve hiçbir yazımda da ırkçılık yapmadım..tabii Türk olmaktan iftihar etmekten başka! …Ben ; “Ne mutlu Türküm diyene” konseptine, yani, kökeni, dini, mezhebi, ne olursa olsan- kendilerini “Türk” bilenleri, “Türküm” diyenleri, Türk kabul etmiş bir Atatürk milliyetçisiyim. Ancak beyefendi, boy-klan aşiret gibi kavramların tarihe karıştığına inanmakta yanılıyor. Bundan hareketle “millet” kavramı da tarihe karışacak mı? Bitkilerin bile kökleri var. Aidiyet duygusu, insanı diğer mahlukattan her zaman ayıracak… Federal bır dünya devleti idealine gelince – adı üstünde “ideal”; bu ideal gerçekleşene kadar “milli devletimizi” muhafaza ve müdafaaya mecburuz.

“Sert üslubuma” gelince ,evet ,gerçekten de üslubum serttir. Sevgili Profesör Ümit Özdağ bana “Kızgın,ihtiyar adam” demek lütfunda bulunmuş.. .Eşim de ; “Bir gün yüksek tansiyondan bir yerine inecek” der….Fakat, milletimi ,ülkemi tehdit eden bumca tehlike karşısında, bazan kendimi “ok meydanında buhurdan gibi” çaresiz hissedince, çok kızıyorum. Bu bağlamda , yumuşak olmak lüksümün – ve sabredecek kadar vaktimin – olmadığına inanıyorum.

GENÇLER VE BİZ

Fakat, mesajı gönderen Beyefendinin , benı asıl düşündüren savı, artık çağ değiştiği için , çocuklarının ,çocuklarımızın, bizden daha haklı olabilecekleri! Açıkça söylemiyor ama,benım – bizim- değişen dünyada çağ dışı kaldığımızı ima ediyor..

Çağ gerçekten değişiyor, ama tehlikeler ve tehditler değişmiyor…Onurun anlamı da değişmiyor. Ancak- maalesef- bunlar karşısında bazı gençlerin refleksleri,duyarlılıkları ve öncelikleri değişiyor. Bunu ben de, kendi – hatta aile çevremde de görüyorum.. Fakat gene de değişmeyen , milliyetçi gençler var ve bunların da sayıları- tehlikeleri idrak ettikçe, artmakta…
Kardeşim Özdağ o yazısında şöyle yazmıştı; “ Eğer biz gençler ve orta yaşlılar Altemur Kılıç kadar kızgın olsa idik, Cumhuriyet ,bugün olduğu gibi büyük bir tehdit altın da olmazdı!”
Bazı gençlerin tehlikeler karışsında, bizlerden duyarsız olmalarının sebebi var; Özelikle, benım kuşağım ,Kurtuluş Savaşından hemen sonra, bu mücadelenin izleri ve sebepleri , taze iken- Atatürk’ün döneminde ve yamacında yaşadık – O’nun düşüncelerini , sadece retorik olarak değil, özümseyerek yetiştik! Çocuklarımız bu bakımdan bizim kadar talihli değiller! Bazı şeyleri bilmemiz, bizim için mazhariyet …fakat “bilmemek” ise, galiba onların “mutluluğu”!..Ne demişler “cehalet mutluluktur”! .…. Bizler okuldan mezun olurken hayatımızda “rantı ve kazançları” değil , ülkemiz için nasıl yararlı oluruz” diye düşünmüştük! . Tehditler, tehlikeler, o zamanlar daha gerçek ve yakındı; şimdi ise sinsi ve üstleri tatlandırıcılarla kaplı.!Bundan sonra tüm gençlerimizi ,bizim gibi düşünmeye ikna edebilir miyiz? Akılları fikirleri ı “hamasette” (ben bu kelimeyi gerçek anlamıyla, milli duyguların ifadesi anlamında kullanıyorum) değil de ,”ticarette” olanları, hemen nasıl değiştirebiliriz ki? Umudum, sonunda,onları “gerçeklerin” ikna etmesi!

Son sözüm: Keşke onlar bazı gerçekleri bizim kadar “bilebilseler”, biz yaşlılar da , keşke düşündüklerimizi yapabilsek!

Yayın Tarihi : 26 Ocak 2005 Çarşamba 00:18:03
Güncelleme :26 Ocak 2005 Çarşamba 13:19:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?