19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Elveda Kıbrıs!


Kıbrıs –Türk Kıbrıs – KKTC – gözlerimizin önünde, ellerimizden, kayıp giderken, bu konuda yazacağım yazının başlığını “Elveda Kıbrıs” olarak tasarlıyordum… Önceki gece, “B” televizyon kanalında Mithat Sirmen’in programında Mithat kardeşim, benden önce söyledi; “Elveda Kıbrıs” Rumeli’ye, göz göre göre, nasıl “elveda” demişsek -hamaset yapmıyorum – gerçekten, bunca yıldır, “kan, ter, gözyaşı” pahasına, türlü uluslarası entrikalara karşı kazandığımız, bağımsız Kıbrıs Türk Devletine de “elveda” demek üzereyiz!

Hezimet yığınakta oldu: “Barış Harekâtı” Türk Ordusunun ve mücahitlerin, zaferiyle sona erdirildikten sonra, bu “zafer “ neticesine vardırılamadı; artık “sorun” kalmamış olduğu halde, “sorunu”, türlü teferruat müzakereleriyle savsaklamaya bırakıldı… Hiç sevmediğim Engin Ardıç, maalesef haklı; “Kıbrıs’ı aslında tam anlamıyla “alamadık” ki, şimdi “vermekten” söz edebilelim! Kıbrıs “sorunu” son 34 yılda, geçmiş bütün iktidarların “dirayet ve basireti “sayesinde, hiç çözülemedi ki ve doğru “çözümsüzlükten” çözüm aransın! Hemen, söyleyeyim; bu gaflet, iddia edildiği gibi, Sayın Denktaş’ın değildir - O her zaman şaşmaz bir inatla,“Çözümün” KKTC’nin ayrı, bir bağımsız bir devlet olarak yaşaması için mücadele verdi! Hatta AKP İktidarına da karşı!

KAMBUR!

Fakat bu aynı Ardıç’ın; “Kıbrıs, merhum Ecevit'in inanılmaz tarihi ve siyasi aymazlığı sonucu, sırtımıza otuz beş senedir yapışmış kalmış bir kamburdur” (ahmaklık dememek için aymazlık dedim)...” diyor! Bu, sadece onun hastalıklı kafasında değil, çoğu iktidar erbabının, yalakaların ve "liberallerin" de kanaatidir! “Bağımsız” Kıbrıs Türk Devleti, onlara göre, sırtımızda, fuzuli bir “kamburdur” – atarsak rahatlarız! İçimizde bu gibiler oldukça, Rumlara, Yunanlılara, ne hacet!

İPLER KİMLERİN ELİNDE?

Bu konuda “ipleri” BM’in, ABD’nin ellerine verdik, ne idüğü belirsiz arabuluculardan medet umduk!

Geçmiş iktidarların “dirayet ve vizyonu” üzerine AKP iktidarı tüy dikti… AB’ne üyelik uğruna – , Kıbrıs Türk Halkına AB’ne üyelik umuduyla ve uğruna BM Genel Sekreteri Annan’ın planına “evet” dedirtti… Kıbrıs Türkleri otuz yılda bu bitmez tükenmez müzakerelerden bezmişlerdi ve umutları AB üyeliği ve sözde ” nimetleri” idi… AB Komiseri Karen Fogg’un entrikaları ve dağıtığı fonlar sonucu – bu plandaki tuzakları fark etmeden,” EVET” dediler. Denktaş gitmiş, yerine İşbirlikçi Mehmet Ali Talat gelmişti. Rum lideri ve Rumlar olacakları biliyorlardı, “Hayır” dediler! Talat da biliyordu ama bunlara baştan razıydı! “Plandan” umulanın hepsi boşa çıktı ve “plan” Annan’ın ve birilerinin ellerinde kaldı!.. AKP İktidarını sadece bu hezimetten dolayı yargılamak ve mahkûm etmek gerekirdi.

DENKTAŞ

Bütün olacakları, ilerde bir gün Türklerin, Kıbrıs’tan ”sancaklarını, şehit torbalarını” toplayıp gidebileceklerini KKTC’nin ilk - ve bence tek- Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş gördü – çırpındı mücadele etti- hala da çırpınmakta! Fakat Denktaş, hiçbir anlamda AKP’nin gönlüne ve amaçlarına göre, bir adam değil; Atatürk milliyetçisi ve Türk ordusuna bağlı! Halefi, “Mehmet Ali Talat ise, hem AKP’ye göre, Rumlara göre bir adamı! Ve bugün, de bütün ipler - KKTC’nin sözde Cumhurbaşkanı Talat’ın da, ipleri, Amerikanın, AB’nin, Yunanlıların, Rumların, ellerinde! Ve “Elveda Türk Kıbrıs” demek üzereyiz!

HAMASET VE SİYASET

Kıbrıs olayında ebetteki “hamaset” var… Acılar ve gözyaşları ve “o topraklar için toprağa düşmüş şehitler " var! Ama edebiyat değil! Kıbrıs Türkiye için önemli - hem şehitlere ihanet etmemek için, hem de, onların uğruna öldükleri emanete ihanet etmemek için!

Bu davada “ Türk halkının gene Otel komileri derekesine düşmeleri, Rum baskıları altında yaşamaları endişesi de “ var… Ancak bunlarla birlikte, TC’nin stratejik çıkarları var… Garip olan şu ki, bazıları Kıbrıs’ı, enerji hatlarımın kontrolü meselesi olduğunu ve Kıbrıs’ın, BOP için stratejik önemini ve Kıbrıs’ın ABD –AB, İngiltere için ne kadar önemli olduğunu biliyorlar ve Kıbrıs'taki İngiliz üslerine, ABD’nin hatta Fransa’nın da, Adayı “üs” yapmalarına, ses çıkarmıyorlar da Kıbrıs’ın asıl, öncelikli olarak, Türkiye’nin savunması için, ne kadar önemli olduğunu, biliyorsalar da, söyleyemiyorlar! Hatta Türk Ordusunun Kıbrıs’tan çekilmesinin, “çözüm” için – nasıl çözüm olacaksa – zorunlu görüyor ve tartışıyorlar!

Sevgili Denktaş bunları anlatmak için bu yaşında oradan oraya koşuyor gerçekleri anlatıyor. Ama AKP ona, bırakın teşekkürü, onu dinlemiyor! Dedim ya; TSK düşmanı, İşbirlikçi Talat, onların has adamı!

Bu konuda mücadele eden biri daha var. Emekli Büyük Elçi Kıbrıs uzmanı Tugay Uluçevik: O da bütün gücüyle, Kıbrıs konusundaki engin bilgi ve tecrübeleriyle, tehlikeleri, anlatıp duruyor!

Kıbrıs sorunu bugün içinde bulunduğumuz genel durumlara, nasıl gelindiğinin ve – Balkanlara, geçmişte, nasıl “elveda” dediğimizin bir mikrokozmu –Özet olarak; acıdır ki, bugün KKTC’nin başında da, TC’nin başındakilere göre bir zat var!***

Yayın Tarihi : 19 Haziran 2008 Perşembe 13:41:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
k sahin IP: 83.84.51.xxx Tarih : 20.06.2008 00:44:40

slm lar ben yazinizi okudum.siz okuyan arkadaslara soyle yazmak istedim. bunlar turkiye"yi bolmek icin zaten ugrasdalar kibrissimi dusunecekler. zaten borc alcak yer kalmadi her yerden topladilar. simdi satislar baslar .al AB den turkiyenin muzakeresi devam ediyor efendim sozunu.ver KKTC ni. demi ui kadar basit olmus bunlara. bas ortusu dediler meslekleri oldurduler.bunlar yapar kardesim yapar.


hüseyin gedik IP: 88.243.199.xxx Tarih : 19.06.2008 13:53:24

efendim bu mesele ikdidarımız için hiçte önemsenecek mesele değil sorunmu var satar hallederiz mesele değil kafanızı yormayınız malümünüz bu sira satışlar revaşta mükemmel gidiyor müşteri gani .saygılar hüseyin .


Gökhan IP: 85.100.153.xxx Tarih : 20.06.2008 13:18:31

Selamve saygılar sayın Kılıç.Liberalizm ve küreselleşmenin getirilerini (yada götürülerini)yaşıyoruz(Tüm dünyada).Ulusallaşamayan ya da ulusallaşmayan toplumların sonu ezilip yok olmak sömürülmektir.Bizler her zaman yenidene ayağa kalkabilen yüce bir ulusuz.Ama her ayağa kalkıştan sonra bizleri dinle parayla,çıkar ile uyutan birileri çıkıp yolumuzdan döndürüyor.Sonra ulusunu ve bağımsızlığı canından çok seven başka bir yürek çıkıp kurtarıcı olur.İyi niyeti ve insancıllığı ile yönetimi halkın ellerine teslim eder ama uyanık işbirlikçiler ve mandacılar şahsi çıkar için düzeni bozuverirler.Taaa ki ülke işgal edilip yokolma safhasına gelene kadar.Sonra vatan evladı canını versin kurtarsın, neden sülükler tekrar yapışsın diye mi?Ben bu yüzden demokrasiyi reddediyorum ve lanetliyorum.Çünkü sadece kağıt üzerinde adı demokrasi olan oligarşi ile melezlenmiş bir yönetim tarzı uygulamada olan...