18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

“Ergenekon”dan çıkış

Bu yıl “Nevruz Bayramı” yazın müjdecisi, habercisi olmaktan çok ülkemizdeki kötü ve tehlikeli olayların habercisi... Tarihimizdeki olaylarla örtüşüyor...

Nevruz Bayramı Orta Asya’da ve Orta Doğu’da adeta bütün halkların, çeşitli şekillerde telaffuz edilse de ortak bayramı... Yeni yıl ya da doğanın uyanışı ve bahar bayramı...

Anadolu ve Orta Asya Türk halklarında da Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışı anlamıyla ve baharın gelişi olarak kutlanırdı. Birkaç yıldır Türkiye’de acil “tehlikeli” durum!..

Nevruz, bu yıl buruk kutlanacak. Türkiye “Ergenekon” da sıkışmış kalmış. Her yıl doğanın uyanışı olarak 21 Mart’ta kutladığımız bu bayramı, bölücüler yine sabote etmeye niyetli. Bölücüler, 18 Mart Pazar günü bugünün asıl anlamını ve güzelliğini bir tarafa bırakarak, ülke çapında bir iç savaşa yol açacak eylemlere hazırlanıyor. PKK da dağlarda ve kentlerde azdıkça azıyor...

***

Yine bu yıl 97. yıldönümünü kutlayacağımız 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi, milletimizin, vatanımızın “makus” talihini yenişimizin ilk işaretiydi. Bu zaferle bütün dünyaya bağımsızlığımızı tescil ettirmiştik. Bunca yıl sonra, büyük güçler şimdi başka yöntemler ve entrikalarla tekrar kapımıza dayandılar...

Çanakkale ve Gelibolu’daki şehitliklere bir bakın; bütün Türkler, Kürtler, Çerkesler, Arnavutlar orada yan yana yatıyor. Onları birbirlerinden ayırmak, bölmek mümkün mü?

Bu zaferin simgelerinden biri Seyit Onbaşı’dır. 18 Mart’ta düşman dretnotları Boğaz’ı geçmek için saldırırken, görevli olduğu Rumeli Mecidiye Tabyası’nda, sırtına aldığı 215 okkalık (275 kilo) mermiyi topun ağzına verip, İngiliz Ocean gemisini sulara gömen Seyit Onbaşı, aslen Kürt kökenlidir. Şimdi o kimlerin kahramanı? Onu dışlayacak mıyız?...

Diyarbakır Valiliği tarafından hazırlanan bir afişte Seyid Onbaşı’nın fotoğrafı üzerinde “Vatanın bayramı, Seyyid’in bayramı olacaktı” yazısı yer almış.

Doğru...

Şimdi bir kez daha sormalı; Çanakkale zaferi, kimin zaferi ve Nevruz kimin, kimlerin bayramı? Ama bölücüler meydan okuyorlar ve açıkça, bayrağı, ordusu ve marşlarıyla “Büyük Kürdistan”ı ilan ediyorlar.

Ve biz buna karşılık, onların ana dilde eğitim vb.. taleplerine boyun eğmeye ve 4+4+4 yutturmacasıyla onlara imkan vermeye ve daha vahimi yeni anayasada “Türklük” tarifini değiştirmeye hazırlanıyoruz. Çok daha vahimi, belgeleriyle kanıtlandı; AKP iktidarı ile Apo müzakereler yaparak “uzlaşmaya” çalışıyor.

***

Tarihimizin belki de en tehlikeli dönemecinde iktidarda böylesine bir parti ve Başbakan var... Bilmiyorlar mı ki bu yıl aslında “Ergenekon’dan çıkış” bayramı olabilecekken, Nevruz ateşi Türkiye’yi yakabilir.

Bölücüler; Demirtaş, Tuğluk, Zana, “sözde” Türk Karayılan ve Apo işte bunu istiyorlar. Umutları buna bağlı. Türk milletinin “makus” kaderi de!..
 

Yayın Tarihi : 16 Mart 2012 Cuma 10:01:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Remzi CANGÜVEN IP: 46.196.202.xxx Tarih : 18.03.2012 00:22:10

Türk  ve  Kürt  kelimesinde 4 harf  mevcut harflerden  Ü  ve  R  harflerinin  sağına  T  harfi, soluna  K   harfi eklendiğinde  Türk  soluna  K  harfi, sağına  T harfi eklendiğinde  Kürt  kelime olarak  ortaya çıkıyor, boşta harf kalmıyor  ortadaki 2 harf sabit kalırken soldaki ve sağdaki harflerin yerleri değiştiğinde 4 harf yekdiğerini tamamlıyor! bu 4 harften başka kelime üretemezsiniz !Emperyalist güçlerin oyunları hariç !


K. Mükremin BARUT IP: 78.162.178.xxx Tarih : 17.03.2012 02:20:17

Türkiye'nin tarihi incelendiğinde şöyle bir tablo ortaya çıkıyor. Sanki Kurtuluş Savaşında, Türkler'le Kürtler birbirleriyle savaştılar ve bu savaşta kaybeden taraf Kürtler oldu. Bu nedenle; Lozan'dan beri "savaşın kaybeden tarafı olan Kürtler" ha babam ödün veriyorlar. Dillerinden, kültürlerinden. Red, inkar ve asimilasyon. Seksen yıldır gördüğümüz film bu. 

İyi de Kurtuluş Savaşında gösterdikleri başarılardan dolayı ismine, gazi, kahraman ve de şanlı kelimeleri eklenen iller Batı Anadoluda mı?

Hepimiz biliyoruz ki; Kurtuluş Savaşı sırasında batıda ilerlemekte olan Yunan Ordusu karşısında tutunabilmenin imkanı kalmamıştır. Askerden kaçmalar yüzünden  düzenli ordu kurulamamaktadır. Askerden kaçanları caydırmak için İSİKLAL MAHKEMELERİ kurulmuştur.

Sayın yazar sağolsun; "Seyit Onbaşı, aslen Kürt kökenlidir " diyor. Ama bundan on sene sonra bunu söylemek suç olabilir. Çünkü her iki tarafta milliyetçilk parlatılıyor.  Keza biz biliyoruz ki, Antep savunmasındaki Karayılan, Maraş'ta Sütçü İmam da Kürt. Osmanlı Devleti sınır boylarında yaşayan Kürt Aşiretlerini kendine bağlamış onları vergiden muaf tutarak, sınır savunmasında kullanmak için kısmi özerklik tanımıştır. Yani Kürtler hep Türkler için savaşmışlardır.

Alparslan'ın Anadolu'ya giriş kapılarını açan da, bölgenin Kürt aşiretleridir. Bunları neden yazıyorum dersiniz? Bir Newrozu, yani antikiteden beri kutlana bir bayramı onalara çok görüyoruz. Ben burada sayın yazara ve yorumcu kardeşlerime soruyorum. Ergenokon Efsanesi, yani demir dağın eritilip dişi kurt (Asena) öncülüğünde oradan çıkılmasına dair efsane orta yerde duruyor değil mi? Bu tüm Türklerin ortak bir efsanesiyse Diğer Türk ülkelerinde de aynı efsane var mı?  Yani Azarbeycan, Türkmenistan ve diğerlerinde demir dağ ve oradan çıkış yolunu gösteren Asena efsanesi var mı? Eğer öyleyse; hala Orta Asya'da yaşayan Türkler neden dişi kurdun peşine takılıp, buralara kadar gelen Türklerle mezopotamyaya inmediler. Aslında belki de bunları sayın Teoman Törün aydınlatsa ne iyi olur. Her ulusun, bireylerini birarada tutmak için, ortak bir bütünlük ruhu yaratma adına efsaneleri ihtiyacı vardır. Ama gel gör ki bu efsaneler hurafelere dönüşmesin. Saygılarımla.K. Mükremin BARUT