25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Eski Askerler de Ağlar

Eski askerler ağlasalar da ölmezler, kolay silinmezler de! Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, “yaş haddinden”, ama YAŞ’dan dolayı değil, görevini Orgeneral Işık Koşaner’e devretti... Bundan sonra, hayatını “emekli orgeneral” olarak sürdürecek.

Bütün vedalar, ayrılıklar, ayrılmalar acıdır, hüzünlüdür... Şarkıdaki gibi “ayrılmak” biraz ölmek gibidir. Askerlikten emekli olmak kanunun emri, “ayrılık olmasa”!

Bir askerin, bir generalin, yıllarca onurla taşıdığı üniformasını, gardıroba asması çok acıdır. Ben yedek teğmen olarak terhis edildiğim zaman, üniformamı çıkardığımda çok üzülmüş, duygulanmıştım... Günlerce dolaptan çıkarıp baktım! Şimdi de üniformalı resimlerime bakıyorum!

Bir de, orgeneralin ruh haletini, düşünün. İlker Paşa gözyaşlarını tutamamış; askerler de ağlar!

Bugün “T” cetvelini masaya koyarak, Başbuğ’un Genelkurmay Başkanlığı döneminin muhasebesini yapmak, yaptıklarını, yapamadıklarını yazmak “istifa etmeliydi” demek çok kolay. Ben Başbuğ’un bu çok tehlikeli fırtınalı sularda, gemisini kaptansız bırakmamak için, istifa etmediğini düşünüyordum. Kendisi de böyle demiş! Kendisini feda etmek, değerli tayfalarını da feda etmek pahasına da olsa! Ama Başbuğ’un fedakârlığı, gemiyi kurtardı mı? Fedakârlığına değdi mi?

BIÇAK SIRTI

Hiç bir devir teslim, bu defaki gibi “bıçak sırtında” olmamıştır. Başbuğ ve görev dönemi konusunda son hükmü vermek ve O’nu suçlamak veya methetmek için zamanın şartları hususunda, yeterli bilgimiz yok... Bilemediğimiz, ama sonunda muhakkak açıklanması gereken çok şey var! Gerçeklerin behemehâl, acilen açıklanması gerekir... Devlet sırrı olsa ve ucu nereye dokunursa dokunsun! Bu hususta da, hem İlker Paşa’ya, hem de Işık Paşa’ya görev düşüyor... Işık Paşa’nın güç görevine “beyaz tahtada” geçmişin yüklerinden arınmış olarak başlaması lazım! Yoksa, şüpheler ve istifham işaretleri kaldıkça, ordu düşmanları, baykuşlar gibi bu karanlıklardan, yararlanacaklardır. Leş kargaları, İlker Paşa’yı daha ölmeden parçalamaya kalkışacaklar, Işık Paşa’yı da, arkasını sıvazlayacak, tahrik edeceklerdir! Başladılar bile!

HATA NEREDE?

Eğer Başbuğ’un bir hatası varsa, bu da Paşa’nın, “sivil otoriteye”, fazlaca riayetkâr, “yargıya” da aşırı saygılı olması!

Başbuğ istifa etseydi ne olurdu? Peşin hüküm vermek istemem; mülahazat hanesini açık bırakıyorum. Ama kanımca, eski Genelkurmay Başkanı, Erdoğan’ın YAŞ’daki baskısına teslim olmakla, neticede TSK geleneklerinin bozulmasına, şerefli askerlerin feda edilmesine imkan vermiştir! Daha önce de “yığınakta”, ilk askerler tutuklandığında, tavırını, TSK’nın tavrını koymalıydı. Kısacası Başbuğ iktidara ve yargısına güvenmekle, “sivil otoriteye” riayet etmekle demokrasilerde olduğu gibi davranmıştır... Fakat son tahlilde, mesela ve öncelikle, “Ergenekon süreci” adalet midir? Böyle bir şey, demokrasilerde, görülmüş müdür? Başbuğ, başında dirense, tavır koysaydı, TSK, bu dizi saldırılara karşı dursaydı, ne olurdu? Durum herhalde bugünkü gibi olmazdı...

Böyle diyorum, ama gene de o günlerin şartlarını bilemediğim için, kesin hüküm vermek doğru olmaz. Son “hükmü”, tarihe bırakmak da yanlış; önümüzdeki günlere ve gelişmelere bırakmak gerek! Anlaşılan, “gelişmeler” gecikmeyecek. Son haberlere göre, Ergenekon savcısı Zekeriya Öz, emekli Orgeneral Başbuğ’u, “Andıç” iddiaları konusunda sanık sıfatıyla, ifade vermeye çağıracakmış! Ben bunu daha önce tahmin etmiştim!

Erdoğan, Başbuğ Paşa’yı, devletin “Üstün Hizmet madalyasına” layık görmedi... Hâlâ düşünüyormuş. Asıl, Paşa’nın Erdoğan’ın vereceği madalyayı kabul etmemesi onurlu bir hareket olur!

Bu yazıyı yazarken aklıma, Romalı Brütüs’ün, öldürülmesine hançeriyle ortak olduğu Sezar’ın cenazesindeki konuşması geldi: “Yurttaşlar, Romalılar; ben Sezar’ı övmeye değil gömmeye geldim. İnsanın ettiği kötülükler arkasından yaşar. Yaptığı iyilikleriyse toprağa girer kemikleriyle”...

Başbuğ görevi boyunca tarifsiz acılar çekti, ama şükürler olsun ki ölmedi. Üniformasını çıkarmış olsa da, vatana hizmetleri muhakkak unutulmayacak ve başka alanlarda devam edecektir, etmelidir!

“Eski askerler ölmezler”. Ölüme giderken de, “Yaşasın Türk Ordusu” diye selam dururlar ve görevlerini ölene kadar yaparlar! Allah Türk Ordusu’na ve bu ruhuna zeval vermesin! ***

Yayın Tarihi : 30 Ağustos 2010 Pazartesi 11:03:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Gün Ola, Devran Döne IP: 88.231.70.xxx Tarih : 30.08.2010 19:21:10

Yeni askerler ağlamayıp gülecek ve, bugünkü ortamı yaratanları ağlatacaktır !