19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Eski toplantılar Eski başbakanlar

Ben yapılacak NATO zirvesi sırasında İstanbul’da olmayacağım için, çok memnunum. Anlaşılan İstanbullular, bu ay sonuna kadar bir hayli sıkıntı çekecekler. Değer mi? Artık anlamını ve eski görev ve kimliğini kaybetmiş, yeni bir kimlik ve düşman arayan NATO için değmese bile, ülke ve İstanbul için bence değer.
Bir defa, bu sayede İstanbul’a yeni bir makyaj yapılacak. Rutin olarak yapılması gerekenler bizde, maalesef hep böyle önemli toplantılar ve ziyaretler sayesinde yapılır.Toplantılar sona erer, misafirler giderler ama yapılanlar şehre ve çevreye kalır.

Güvenlik tedbirlerine gelince; bazıları belki de biraz aşırı ama fazla tedbirli olmaktan kim zarar görmüş? Ne demişler; “korkulu rüya görmektense uyanık ol!” Hem toplantı çok netameli, hem etrafta pusuda yatan eşkıya çok, hem de “kıymetli hedefler” bol... İstanbul da, konumu demografisi itibariyle, her türlü eyleme ve tehlikeye başka yerlerden çok daha açık. Maazallah bir saldırı veya saldırılar vaki olursa, sonra “keşke şunu da yapsaydık, şu önlemi de alsaydık” denileceğine ve emniyet görevlileri, suçlanacağı muhakkak olduğuna göre aşırı ihtiyatın ve tedbirlerin, keyiflere kederden başka sakıncası yok! “Yarım saat sonra veya yarın deprem olur” diye buna karşı alınabilecek tedbir olmadığı halde halkı, gereksiz telaşa veren bazı “deprem bilimciler” veya “bilenler” eleştirilmiyor da çok olası teröre karşı uyarı yapan ve tedbirler alanları neden böyle eleştirirler anlamış değilim! Teröristler artık, internetten yükledikleri en ileri teknolojiyi kullanabilirler. Maazallah bir felaket olursa “Türkler bu işi beceremediler” diyeceklerine İstanbullular birkaç günlük sıkıntıya, NATO uğruna değil de ülkemizin itibarı için katlanıversinler. Hem daha toplantı başlamadan, Başkan Bush da gelmeden, Ankara ve İstanbul’daki bombalar, ihtiyatın ve tedbirlerin yerinde olduğunu gösteriyor. Bu zirvenin ve toplantıların, hem uluslararası imajımıza, hem de turizme yararlı olacağı muhakkak!.

TARİHTEN YAPRAKLAR

Bu vesileyle, tarihte benim tanıklık ettiğim ziyaretlerden bazı kesitler vereyim.
Önce çiçeği burnunda bir gazeteci iken, İkinci Dünya Harbinden sonra, 1946’da Amerikan Missouri zırhlısının İstanbul’a gelişi “olayı!” O sırada Sovyetler, Boğazları ve Doğu’da Kars ve Ardahan’ı, “istiyordu.” ABD’de Roosevelt’in ölümüyle Başkanlığa gelen Harry S.Truman, sonra “Truman Doktrini” adını alan inisiyatifiyle, Türkiye ve Yunanistan’a ekonomik ve askeri yardımı başlatmadan önce, Amerika’nın yanımızda olduğunu belirtmek için, Washington’da vefat eden Büyük Elçi Münir Ertegün’ün cenazesini anlamlı bir şekilde Missouri zırhlısıyla Türkiye’ye göndermişti. Bu jest şimdi aynı şekilde değerlendirilmeyebilir ama, İkinci Dünya Harbinden hemen sonra, Sovyet tehdidi altında çok yalnız olduğumuz bir sırada bu ziyaret, Missouri’nin topları ve muhtemel bir Sovyet saldırısına karşı işleyen radarıyla, kamuoyuna ilaç gibi gelmişti. Bunun için de restoranlara, kahvelere Missouri adı verilmiş, İstanbul’a makyaj yapılmış ve Amerikan denizcilerini hoşnut etmek için gayret sarf edilmişti. Hatta Abanoz sokağındaki genelevler badana edilmişti.

VE BAŞKANLAR

ABD Başkanı George W. Bush’un Ankara’yı ziyareti dolayısıyla, alınan tedbirlerden söz ediliyor. Başkanları korumakla görevli “Secret Service” bu konularda çok deneyimli ve aşırı tedbirlidir. Teknoloji ilerlediği için, teröristler ve düşmanlar Başkanın dışkılarından genetik ipuçları çıkarmasınlar diye özel klozet getiriyorlarmış... Başkan Eisenhower ve sonra da Başkan Yardımcısı Johnson Ankara’ya geldiklerinde bu teknolojiler ve tehlikeler de yoktu! Bu ziyaretler ve De Gaulle’ün ziyareti esnasında daha sonra da İngiltere Kraliçesinin ziyaretlerinde ben görevli idim. Gösteriler bu misafirlere karşı değildi. İlginç olaylar yaşadık. Eisenhower, Johnson ve De Gaulle havaalanından şehre kadar gelirlerken güzergah boyunca yollara elleri bayraklı halk ve polisler dizilmişti, suikast korkusu yoktu. Foto muhabiri arkadaşlar konvoyu kolay izlesinler diye, bazı kamyonların üzerine kademeli merdivenler yaptırtmıştım. Böylelikle kargaşa önlendi. Yeni Meclis binası henüz açılmamıştı.Yabancı gazetecilere hizmet verecek Basın Merkezini orada kurduk. Eisenhower’a havaalanında Vali ve Belediye Başkanı rahmetli Dilaver Argun şehrin anahtarını verecekti. Anahtarı verirken, İngilizce söyleyeceklerini ben yazmış ve kendisine ezberletmiştim. Dilaver bey de bunları söyledi. Eisenhower bunun üzerine bana döndü “Türkçe, İngilizce’ye ne kadar benziyor” deyiverdi...

Johnson geldiğinde Ankara’nın o zaman en lüks oteli olan Balin Otelinde kalmıştı. Boyu uzun olduğu için özel büyük bir yatak imal edildi ve adamlarının isteği üzerine yanındaki oda da sekreterine tahsis edildi. Sekreterle ilişkileri Amerikalı meslektaşların da malumuydu. Geldiği günün Johnson’un doğum günü olduğunu ögrenmiştim. Çankaya’daki resmi yemekten dönüşünde, gazetecilerle birlikte otelin lobisindeki sürpriz partiye buyur ettim. Pastasını kestik. Johnson’un da, alkolün etkisiyle çenesi açılmıştı. Teyplere bolca konuştu. Korumaları tedirgindiler. Sonra nezaketle bantları topladılar. O günlerin afacan gazetecisi, sevgili Mete Akyol galiba bandı vermedi. De Gaulle’ün ve İngiltere Kraliçesinin ziyaretlerine tanıklığım anılarımda!

Yayın Tarihi : 27 Haziran 2004 Pazar 11:17:40
Güncelleme :28 Haziran 2004 Pazartesi 02:24:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
seda candemir IP: 85.99.0.xxx Tarih : 19.04.2007 20:57:03
bence daha iyi olabilir ama burada eski başbakanların resimleri olabilir

ahmet necati yılmaz IP: 212.174.15.xxx Tarih : 15.06.2007 17:31:18
Çok seçkin yazılardan bir tanesi.Ama örneklemenizi beğenmedim.Lütfen beni affedin. Sevgi ve saygılarımla...