28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Eylem planı mı? Teslimiyet planı mı?

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kıbrıs sorununu çözmek için, yeni aşina olmaya beşlediği diplomasinin incelikleri hakkında büyük sözler söyleyerek, çıkmaza girmiş bulunan Kıbrıs sorununu çözmek için, inisiyatifi ele aldıklarını söyledi ve BM Genel Sekreterine 20 Ocak’ta sunulan 10 maddelik bir “eylem planını” ve ayrıntılarını açıkladı.

Bu plan, bazı koşullar yerine getirildiği takdirde, “Türk deniz ve hava limanlarının Kıbrıs Rum gemilerine ve Kuzey Kıbrıs KKTC limanlarının da, uluslararası ticarete, yani Rumların ticaretine açılmasını öngörüyor. Bilindiği gibi, 17 Aralık'ta kabul edilen fakat henüz ne Avrupa Parlamentosu ne de TBMM tarafından onaylanmamış bulunan Gümrük Birliği Ek protokolü de bunları öngörüyor ama Türkiye buna çekince koymuştu. Ancak AB bastırmakta; müzakerelerin devamı için, limanların açılmasını vb şart koşuyor.

TEMCİT PİLAVI
Rumların, Gül’ün “Eylem planını” kabul etmeyeceklerini peşinen bilmemek için dış politika allamesi olmaya gerek yok. Nitekim Rum lideri ve sözcüsü bu planı “temcit pilavı” diye küstahça nitelemişler!

Bunun böyle olacağı belli olduğu halde Gül –AKP Hükümeti ”bile bile lades” bu planı, acaba neden şu sırada tezgâhladık? … Bir bakıma “günah bizden gitti” deyip Rumları dünya kamuoyunun önünde suçlu ve çözümsüz göstermek için mi? Sanki daha önce Annan Planımı ret eden Rumların ve daha önemlisi dünya kamuoyunun, AB’nin umurumdaydı! AB Rumları nasıl “cezalandırdı” ki şimdi AB üyesi yaptıkları Rumları neden ve nasıl cezalandırsın?.

Hükümet belki limanları vb. nasıl olsa açacak da bunun yolunu yapıyor ve Rumların tanınmasını önlemek istiyor. Ancak bu da iki taraflı bir kılıç; KKTC’nin tanınmasının da yolu kesilmiş olacak.
Başka bir ihtimal; Gül’üm ABD ver Avrupalı bazı liderleri ile yaptığı temaslardan sonra bir bildiği var; onların bu planı destekleyeceklerini ve sonunda Papadopulos'u ikna edeceklerini umuyor. Olabilir. Abdullah Gül, “Eylem Planını” açıkladıktan sonra sorulara cevap verirken söylediği bir şey dikkatimden kaçmadı; ileriki gün ve aylarda dünya ve bölge önemli olaylara gebe iken ve Türkiye’den bazı beklentiler varken bu sorunun ayak bağı olmaması istenebilir.!
AB-BM
Gül, bu konunun çözüm odağının AB değil BM olduğunu ve sorumluluğun Koffi Annan'da olduğunu söylemiş. Reel politika açısından Birleşmiş Milletler'in esamisinin ne derecede “okunduğu” bir tarafa Güvenlik Konseyinde de realiteler mesela daimi üyelerinin –Rusya’nın – vetoları var! Liderliğine güvendiği Annan’ın da bu konuda hangi tarafta ve ne kadar etkili olacağı da en azından meşkûk!

Abdullah Gül, ısrarla bu önerilerin, tarafların hukuki ve siyasi pozisyonlarına halel getirmeyeceğini vurgulamış. Bu iddia da “kavli mücerrette “ kalmaya mahkûm; yani gerçekte nasıl olacak belli değil.

Başbakan Recep Tayip Erdoğan, bir taraftan Kıbrıs Konusundaki raporun, Annan ve Güvenlik Konseyi’nce “ sumen altı ” edilmesini eleştirirken diğer taratan da, AB’nin sözlerini yerine getirmemiş olmasına da çatmış! Avrupalıların ne olduklarını yeni mi anlıyor?
Bu böyle iken, yani, AB’nin, sadece Kıbrıs konusunda değil, değil her alanda bize rahmet okumadığı ve besbelli iken, bu hükümetin sabrı neden taşmaz?

Kıbrıs konusunda, böyle, kozmetik ve dostlar alış varsın önerilerde bulunmak yerine, TBMM’de ve devlet zirvelerinde daha önce edilen esaslara göre kendi radikal “milli çözüm planımızı uygulamanın zamanı gelmedi mi?

Yayın Tarihi : 25 Ocak 2006 Çarşamba 15:03:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?