Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun Van “Cumhuriyet” Başsavcısını meslekten ihraç etmek kararı üzerine, soldan-sağdan kararın “fazla ağır” olduğu yolunda çıkarılan “tozdan, dumandan” , olayın asıl “fermanı” okunamıyor! Bu, işin asıl bam teli de, Fikret Bila’nın sorduğu soruda ; “Savcıyı ‘o’ denize kim, neden itti?” Kimse bunu sorgulamıyor, Cumhuriyet Başsavcılığına kadar yükselmiş bir hukukçunun bu iddianamesindeki yanlışları yapacak kadar bilgisiz olamayacağını fazla soruşturmak gereğini de duymuyor! Vurun HSYK’na ve de Orduya!
Ucuz manşetçilikle “Sarıkaya Anıta (yanı Orduya) çarpmıştır” deniyor… Ve doğrudur; , Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a, TSK’ne çarpmıştır. Ama Savcı Sarıkaya’yı, asıl, görevini ve makamını yanlış kullandığı gerekçesiyle, gerçek, adalet çarpmıştır…
ELEŞTİRİ BARAJI
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun ihraç kararı şimdi, takkeli -takkesiz kalemlerin, hukukçuların, siyasilerin ve öğretim üyelerinin “ağır” eleştirisi altında. Önceki akşam bir TV kanalında bir Hukuk Profesörü ,“savcının” iddianamesinde “ufak tefek yanlışlar yaptığını”, lütfen kabul etti. Sayın hoca aslında iddianamedeki, kaya gibi hataları Bursa’nın “taşlarıyla” karıştırmış olacak!
Askerlerden gelen her tepkiye müzmin alerjileri i olanlar bu karar vesilesiyle de “kaşımakta ve kaşınmaktalar” …Tabii, , beklenebileceği gibi, Güney Doğu illerinin Baroları ve bölücüler de, bu kararı, sözbirliğiyle, kınıyor ve Sarıkaya’yı saflarına davet ediyorlar!
GERÇEKTEN AĞIR “CEZA
Bu ceza, yargının en yüksek mertebesine gelmiş bir “Cumhuriyet” Başsavcısının meslekten çıkarılması, hakikaten çok ağır bir ceza! Bunun böyle olmaması arzu edilirdi, ama asıl, akıl da, ,Ferhat Sarıkaya’nın bu cezayı gerektirecek hukuk –mantık ve basiret hatalarını yapmamış olmasını gerektirirdi! Savcının “iddianamesi” , adaleti de, hukuku da ve en önemlisi toplumun vicdanını da, çok rahatız etmiştir… Savcının Orgeneral Büyükanıt’ın şahsi üzerinden TSK’ni, hiç gereği ve yeri yokken, iddianamesinde suçlaması ve yıpratmak istemesi de her açıdan, yanlıştı, ülkenin huzuruna “darbe” yaptı ve zararları dalga dalga devam edecek! .Bunların hesabını neden sormazlar? .Asıl, bu hareketin cezası kalması, huzursuzluğu sürdürecek ve Yargının bağımsızlığını zedeleyecekti’.
Fransızların bir sözü vardır: “ Kalbin öyle sebepleri vardır ki akıl ve mantığa sığmaz!”… Sarıkaya, bu, “kör gözüne parmak” hatayı nasıl ve hangi etkiler altında yapmıştı? …O’nu “denize kim itti?” sorusundan başka ve bununla birlikte bu sorunun cevabı da, iyi niyetli bir yaklaşımla, bu sözlerde; Ferhat beyin gönlü ve sebepleri, hangi tarafta? Bunu da şimdi, onu savunmak için seferber olanların kimliklerinde-düşüncelerinde bulmak mümkün! Ve Sayın Savcının bundan sonraki hareket ve tutumunda!
EKŞİ’NİN SORUNU
Sarıkaya hakkındaki kararı eleştirenler sadece Güneydoğu avukatları, PKK organlar dağlı entel –aydın takını da!
Şimdi gelin de, başında Sarıkaya’nın İddianamesini eleştiren HÜRRİYET Başyazarı ve Basın Konseyimizin Başkanı Oktay Ekçi’nın HSYK’nun kararı karşısındaki yazısını entel –liberal yazarların ikircikli kafa karışıklığının bir örneği telakki etmeyin! Hazret, bu kararın Genelkurmayın Basın Açıklaması üzerine alındığı için, Yargı bağımsızlığını ihlal edeceğini iddia ediyor…
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun, meslekte deneyimli, vicdanen bağımsız üyelerinin büyük çoğunluğunun, Sarıkaya hakkındaki “meslekten men” kararını, , yargının bağımsızlığına karşı bir hareket saymak, aslında, , bu heyetin ve üyelerinim, dolayısıyla yargının, bağımsızlığına karşı bir hareket değil midir? Heyet mensuplarını, her halde Sarıkaya’yı ve diğer tanıkları dinledikten ve dosyayı tetkik ettikten sonra, verdikleri bu karadan dolayı elleştirmek, adalet duygusuna, insafa sığar mı? Sayın Ekşi’nin mevcut durumda önereceği alternatif Sarıkaya hakkında, hiçbir işlem yapılmaması mıdır? Kısacası Savcı cezasız bırakılmalı ve kınansa bile mesleğine devam mı etmeli idi?
Oktay Ekşi’ye göre, bundan sonra, hâkimler ve savcılar, bu kararın etkisi altında, iddiada bulunmaktan, karar vermekten çekineceklermiş. Bu kararın, savcı ve yargıçların ilerde daha dikkatli ve bağımsız kararlar varmasını sağlamak gibi terbiye edici bir işlevi olması yerinde değil midir? . Hakım ve Savcıların tutum ve durumları konusundaki en yüksek karar ve disiplin merci gerekince böyle kararlar vermekte bağımsız olmayacak mı? Asıl bu eleştirilerle o yüksek Kurula gözdağı verilirse bundan sonra Yargı müeyyidesiz kalmaz mı? Önce Sayın Ekşi ve onun gibi düşünenler bu konularda böyle kafa karışıklığından kurtulmalı ve okuyucularının da kafaların karıştırmamalıdırlar.
Güvencemiz her şeye rağmen ve her şeyin üstünde, “Ankara’da ve Türkiye’de, hiçbir taraftan, kurum ve kuruluştan etkilenmeyecek, cüzdanına sıkışamayacak, sadece vicdanlarının sesini dinleyen hâkimlerin ve savcıların bugün çoğunlukta olması! Bunu hiç küçümsemeyelim! İşte ancak, böylelikle, adaletin bağımsızlığını güçlendirmiş oluruz!