Hiç hayret etmemeli; bugün vasıl olduğumuz netice; Türkiye Cumhuriyetinin yıkılma tehlikesi altında olması, aslında, yıllardan beri çekilen musibetlerin ve yapılan hataların, gafletin, ihanetin ve dalaletin hâsılasıdır. Bugünkü durum, son sekiz yılda oluşmadı. Mustafa Kemal’in ölümünden sonra hükümetlerin vahim hataları, aymazlıkları, bugünkü durumu hazırladı!...
Açıkça söylemek gerekir: Kurtuluş Savaşı ve devrimler, tüm milletin desteğiyle, “referandumla” yapılmamış, bir avuç asker ve vatansever aydınlar tarafından, bir kısım halkın direnmesine rağmen gerçekleşmişti… TC şimdi, çarpık “tramvay” demokrasisi ile yıkılmak üzere!
Mustafa Kemal daha sağken, Cumhuriyete ve devrimlere karşı yer, yer kıpırdanmalar -mesela Menemen’de yobazların ayaklanmaları- Onun çelik iradesiyle bastırılmıştı… Tıpkı dizi “Kürt İsyanları” gibi!...
Mustafa Kemal’in “çok partili demokrasi” denemesi, 1930 Ağustos’unda, Serbest Fırkanın kurulmasıyla başlamıştı, ancak, çok geçmeden görüldü ki bu parti irticaya yol açabilecekti. Partinin Başkanı, Mustafa Kemal’in yakın arkadaşı, Ali Fethi (Okyar)’n İzmir’de karşılanışı, “gericiler” tarafından rejime ve laikliğe-devrimlere karşı eyleme dönüşünce, Serbest Fırka, tehlikeyi gören, Fethi Bey tarafından feshedildi!
Mustafa Kemal’in halefi İsmet Paşa, devrime karşıtı kıpırdanmalara karşı, aynı iradeyi sürdürdü. Fakat bugüne kadar ki “süreç”, 1946’da artık kaçınılmaz olan çok partili rejimle başladı. Demokrasi ve beraberinde “muhalefet” gelince, İnönü de bunun icaplarına uymak zorunda kaldı…
1946’da ilk kez çok partili genel seçimler yapıldı ve CHP kıl payı farkla kazandı. Muhalefet Partisi DP, özellikle din ve laiklik ve de Kürt konusundaki vaat ve tavizleriyle güçlenmişti. CHP, gelecek seçimlerde popülist politikalara başvurmazsa, seçimleri kaybedeceği muhakkaktı, bunun için de CHP’de muhalefet partileri gibi yapmalı; yani, dini söylemlere ağırlık vermeliydi… Atatürk ilklerine candan bağlı İsmet İnönü, ne yazık ki (veya naçar) böyle yaptı. Araştırmacı yazar, Soner Yalçın yazıyor: CHP, başta türban, olmak üzere, laiklik konusundaki yalpalamaya, bundan tam 63 yıl önce 7. Kurultayında vermiş…17 Kasım 1947 günü başlayan ve 19 gün süren 7. CHP kurultayı, partinin tüzük ve programını bu amaç doğrultusunda yeniledi…19 gün süren CHP kongresinde, alınan kararlarla Cumhuriyet Devrimi’nin temel ilkeleri, laiklik ilkesi sulandırıldı adeta tasfiye edildi. “Halkın önemli bir bölümü bizim din düşmanı olduğumuzu sanıyor. Bu yanlış algıyı yıkmamız lazım. Dindar olduğumuzu ispatlamamız şart, “dinimize kayıtsız kalamayız”, “dinsiz millet olmaz” denilerek İlkokullara din dersi konuldu.
Soner Yalçın’ın dediği gibi, CHP’nin bugünkü ruh hali dün de aynıydı… O zaman da, bazı CHP’liler, bu anlayışa karşı çıktılar, ama bugünküler gibi azınlıkta kaldılar. Fakat “Hoca efendinin” selefi Said-i Nursi, o zaman, bu yeni “açılımdan” dolayı çok mutlu olmuş, sevincini zamanın, CHP genel sekreteri Hilmi Uran’a mektup göndererek ifade etmişti…
”Açılımın” diğer öğeleri, İmam Hatip okullarının açılması, Ankara’da İlahiyat Fakültesi kurulması vb. Soner, “ne ilginç değil mi; Türkiye 61 yıl sonra hala bu okulları tartışıyor… O zaman da, dini istismar konusunda “muhalefet” bir söylüyorsa onlar bin söylüyordu. Bazı CHP’liler, evliyaların tekkelerinin, dergâhlarının açılmasını bile gündeme getirdi.
Mustafa Kemal dinsiz değildi; ölümünden önce benim babaannemden, yasin okumasını isteyecek kadar gerçek Müslümanlığa bağlıydı. İnönü de, özel aile hayatında, namazında, orucunda bir devlet adamıydı, ama bunu o zamana kadar istismar etmemişti. Ama, 1947’de siyasete alet olmuştu artık; İnönü de siyasetin gereğini yapacaktı. Fakat son tahlilde, bugünün şartlarıyla, o günün şartları aynı değildi: İsmet Paşa Sovyet ve Komünizm tehlikesiyle mücadele etmek zorundaydı. Kısacası İnönü’nün ve o zamanki CHP'nin tutumu bugünküler için mazeret olamaz!
Bunları, şimdi neden hatırlatıyorum? Yarınki yazımda da, “gafletin, ihanetin, dalaletin” diğer km. taşlarını neden hatırlatmaya çalışacağım? “İbret alınsın” diye- ama eğer ibret alınsaydı, hiç tekerrür mü ederdi? Tabii bu uğursuz zinciri, iradesiyle kıracak Atatürk gibi büyük bir adam çıkana kadar! ***