2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Geciken Adaleti Beklerken!

Neden içerideler? Çetin Doğan Paşa neden içeride idi? Muvazzaf, emekli, subay ve astsubayların çoğunlukta oldukları sayıları yüzlere yaklaşan, suçları sabit olmamış “masum” insan neden “içeride”? Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve diğer meslektaşlarımız, neden hâlâ içerideler?

Yeni, “Ergenekon” efsanesinin veya “sürecinin”, içeriden ve dışarıdan tezgâhlanan “Büyük Oyun” içinde, bir “korku oyunu” olduğundan en az kuşkulanmak gerek! Ama bu “oyun”, bile bile, bir dizi hukuk ihlalleriyle, gözler önünde, devam ediyor da kimse “Dur” diyemiyor! Bunu Allah’tan sonra yapabilecek merciler, başta Cumhurbaşkanı ve Yüksek Yargı da yapamıyor. Yüksek Yargı bu konuda tepki gösterse Başbakan, onları muhakkak “siyasete karışmakla” suçlar!

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın da sabrı taştı. “Yargı kararı olmadan suçlu ilan edilen insanların onurları yok edilmektedir. Bu bir insanlık suçudur. Yasaları uygulama aşamasındaki özensizlikler insanların şerefi üzerinde onarılması güç yaralar açmaktadır. Yok edilen insanlık onurunun doğurduğu öfke, demokrasiden ve hukuk devletinden intikam alma duygusuna dönüşmeden gerekli olan her türlü düzenleme acilen yapılmalıdır” dedi. Ama ne oldu? İktidarın ve yandaşlarının tepkisini çekti!

Şimdi, son merci “Allaha” güveniyor ve “Geciken Adaletin” tecellisini bekliyoruz! Kim öle, kim kala!

SÜREÇ

“Ergenekon” kapsamı veya uzayan süreci, her gün daha da dallandırılıp, budaklandırılarak, yeni tutuklamalarla, devam ediyor ve akılları ülkeyi karıştırıyor, ülkemiz bir “Korku Ülkesi” oldu… “Düşmanlar bundan kötüsünü yapamazlardı” diyeceğim ama ipin ucu onlarda! Türkiye’yi vurmak için en müsait zaman ve ortam!

Bu cehennem azabı, daha ne kadar sürecek, “gayya kuyusunun” dibi ne zaman bulunacak? Davalar ne zaman neticelenecek? Savcılar malum da Yargıçlar binlerce dosyanın içinden nasıl çıkacaklar ve adilane kararları nasıl verebilecekler?

Oyunun şifreleri, yazarları, arif olanlarca malum. Nedir bunlar? Taraf gazetesinin bir karargâh olduğu, çoğu iddiaların buradan kaynaklandığı ve dağıtıldığı malum. Bu gazetenin yazarlarının, özellikle Orduya sönmez bir kinleri var. Her yeni asker tutuklanınca bayram ediyorlar. Çetin Doğan Paşa “şartlı” salıverilince, bu kararı veren Yargıç Kuban’a küstahça, “Bir Kuban Klasiği” diye saldırdılar o “taraftan” malum koronun iştirakiyle! Bu, Ordu ve TC karşıtı gazetelerin yazarları Polis Akademisinde ve Polis Okullarında, Paşaları beyleri, hoyratça alıp götüren ve sorgulayan, askerleri suçluymuşlar gibi izleyen, “Yeni polislerimizi” eğitiyorlar.

Tutuklananların ve suçlananların geçmişleri didik didik ediliyor da, kimsenin aklına, Ergenekon Savcılarının kariyerlerini araştırmak gelmiyor. Acep nedendir? Türkiye’de, hemen hemen bütün kurumlara sızılmış.

Daha fazla ne söyleyeyim! Bunlar sadece benim düşüncem değil, herkes “söyleniyor” ama bana da bulaşır diye, açıkça söylemekten çekiniyor!

Dönelim başa, Radikal’de Murat Yetkin, nihayet yazmış: “Mustafa Balbay neden içeride” diye. Evet ben de soruyorum; aziz dostum Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Engin Poyraz ve diğerleri neden hâlâ içerideler diye!

“Damdan düşenin halini, damdan düşen anlar” derler. Hapishaneye de “dam” denir. “Damda” yatanın halini de “damda yatan” bilir! Ben çok iyi bilirim! Balbay’ın Silivri’de “havalandırmayı” anlatan yazısını okuyunca, Yassıada’daki “havalandırılmamızı” hatırladım ve gözlerim yaşardı. Orada, “manej” adını verdiğimiz açık havaya, havalandırmaya çıkarırlardı... Anlaşılan, Silivri’deki “manej” kapalı... Balbay “Başımızı kaldırdık mı, ya güneş ya bulut” diyor. Ülkenin bugünkü hali! Kul kurtaramazsa, Allah kurtarsın!..

ANMA

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 5 Nisan’da (bugün) “Öldürülen Gazetecileri” anacak. Ama “Basın şehitlerini” anarken, Cemiyetimizin yönetimi, yaşamakta olan tutuklu meslektaşlarımızı, Mustafa Balbay’ı ve diğerlerini neden anmaz ve serbest bırakılmaları için bir şeyler yapmaz! Herhalde “Adalete müdahale etmemek” için! Bu arada Genelkurmay’dan casusluk yapana “gazetecilikte başarı” ödülü uygun görülüyor!

Ama bu gerçek meslektaşlarımızı -Allah gecinden versin- öldükten sonra “Basın Şehitleri” olarak anarız! Yargıya müdahale sayılmazsa!***

Yayın Tarihi : 5 Nisan 2010 Pazartesi 10:17:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?