15
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Gladyatörler-Sırtlanlar-Leş Kargaları

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 102 Emekli Kuvvet Komutanları-Ordu komutanları ve muvazzaf Komutanlar hakkında “yakalama” kararı verdi, “görüldükleri yerde” yakalanacaklar… Hatta şu sırada dağlarda PKK’ya karşı savaşanlar da yakalanacaklar! Eğer aralarında halen yurtdışında olanlar bulunsaydı, “kırmızı bültenle” aranacak ve yabancı devletten “iade-i mücrimin” kapsamında, iadeleri talep edileceklerdi! Yüksek rütbeli komutanlar, Mahkemenin Merkez Komutanlığına gönderdiği müzekkere il inzibatlar tarafından yakalanacaklar, Hasdal Cezaevine sevk edilecekler sonra, Mahkeme huzuruna çıkarılıp karar, yüzlerine okununca Silivri koğuşlarına! Duruşmalar 13 Aralıkta! Adalet Bakanı bile söylüyor: 5 ay çok anormal bir süre mantığı da yok eziyetten başka. Ama YAŞ’ dan, çok sonralara bırakılması manidar! Türk ordusunun onurlu emekli ve muvazzaf subaylarının sürek avında gibi, düşman subaylarıymış gibi “Yakalanmaları”! Bunu düşünmek ve yazmak benim ağrıma gidiyor.

Bu olanlar “sağır sultanları” bile şaşırtıyor ama Çankaya’da, Atatürk’ün kutsal mekânında şimdilik mukim ve şu sırada Tarabya’da, “Huber Köşkünde", seyahat yorgunu, hali istirahatta, sultanımız hiç ilgilenmiyor, fakat 35.Maddenin, kaldırılmasına, TSK’nin Cumhuriyeti “korumak- kollamak” görevinin kaldırılmasına destek veriyor.

Ve medyamız. Bir zamanlar, Cumhuriyet Bayramlarında hele Otuz Ağustoslarda birinci sayfalarını “kahraman” orduya tablolu destanlarla donatan gazetelerimiz, bu acı haberleri, adeta tasvip edercesine manşetlerinden veriyorlar. Mâlum Gazetelerde bu haberler, sevinç Nidalarıyla manşetlerden taşıyor- yazarları vecd içinde bayram ediyorlar – sanki düşman ordusu mağlup edilmiş gibi… Bu zafer çığlıkları ordumuza karşı kinin ve oyunların kanıtı!

Mâlum organlarda bir aydın bozuntusu, ”Kazdıkları kuyuya düştüler” dedi…

Aslında, bu “yakalamaların”, “mahşeri vicdanı” rencide etmesi gerekirdi: oysa “mahşeri vicdansızlar” bayram ediyorlar… “Bu da geçer yahu” diyeceğim ama geçerken deliyor… Feryatlarımızı duyan yok gibi, duysalar da, ses çıkaramıyorlar.

Yargıya saygı! Hangi yargıya ve ne dereceye kadar? Yasalar yargılamalar her zaman “adalet” demek olmuyor! Savaşlarda düşmanlara yenilmeyen Türk Ordusu içerden yenilmekte, hem de gözlerimizin önünde!

GLADYATÖRLER

Eski Roma’daki “Gladyatörleri” hatırladım. Gladyatörler, “Gladyo”, Latince kılıç kullanan da “gladyatör” (Aman zamanımızdaki Gladyo – “ Derin devletle” karıştırılmasın.)

Romanın Colliseum Arenasında, aslanlar ve vahşi hayvanlarla veya mahkûmlarla, dövüşen “paralı” muhariplerdi… Bu dövüşler Roma Halkının başlıca eğlencesi idi. Dövüşün sonunda, gladyatör, karşısındakini yere sermişe veya kendisi yenik düşmüşse, karar halkın başparmaklarını yukarı veya aşağıyı göstermesiyle – nihai karar- “yaşasın mı -yaşamasın mı?” kararı İmparatorun başparmağını, aşağıya veya yukarıya kaldırmasıyla, belli olurdu…

Bugün Türkiye, koca bir “arena“. Bu meydanda “gladyatörler” -tutuklular- aslanlar var ama acizlere saldıran ölülerden beslenen sırtlanlar ve leş kargaları da var! Biz, bu ölümcül oyunları kimimiz dehşetle, kimimiz aldırmazlıkla, kimimiz de sevinç nidalarıyla izliyoruz… Ve İmparatorun parmağına bakıyoruz. Bu “Arena” er meydanı değil… Ama İmparator kim? “Gladyatörler” kim – aslanlar, vahşi havyanlar kim? Sırtlanlar belli! Bir kör dövüşüdür gidiyor; renk korları-açıkgözlüler bulduklarını yerlere seriyorlar! Bu, silahları eşit olmayan, kör dövüşü, sonunda, halkımız, Referandumda, akıllı olup, olmadığını - sağduyusunu gösterecek…”EVET” kazanırsa, başparmaklar aşağıyı gösterecek; aslanların hatta gladyatörlerin sırtlanlara feda edilmesi kesinleşecek! Bu “kör dövüşü, nerede, ne zaman ve nasıl duracak?

Devam eden yargı sürecine müdahale etmek ne haddime, tahrikçilik, şeamet Teâlâlığı yapmak istemem -Yazar olarak görevimi yapmaya çalışıyorum- Milletimin büyük çoğunluğu gibi, şaşırmaktan öte, içim yanıyor, canımdan canlar kopuyor! Gene tekrar ediyorum: “Düşmanlar kavi” ama “kaderimiz zebun mu”? Kadere, “mâkus talihimize” razı mı olacağız? Barbarlar kapılara dayandı… Gladyatörler yenik düştü; “Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini”?***

AMENTÜ: Ambalaja “Hayır”. AKP iktidarı yıkılmalı. T.C. yaşamalı!
 

Yayın Tarihi : 26 Temmuz 2010 Pazartesi 10:50:05


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
DÜN ve BUGÜN (veya HATIRLATMALAR) Dr. S. IP: 88.231.85.xxx Tarih : 26.07.2010 20:47:07

23 Mayıs 1919: Sultanahmet Camii önünde 200 bin kişinin katılımıyla yapılan mitingte, Halide Edip Adıvar şöyle haykırdı: "Türk ve Müslüman en kara gününü yaşıyor; vatanımız bölünme tehlikesi karşısındadır" [1]

11 Haziran 1919: Mustafa Kemal, Havzalı bazı kişilerin kendisini Mesudiye otelinde ziyaret ettikleri sırada, onlara veda ederken şunları söyledi: "Bugün artık bir üniforma sahibi değilim; size önceden de belirttiğim gibi, sade bir millet adamıyım" [2]

24 Haziran 1919: Dahiliye Nazırı (ve aynı zamanda gazeteci) Ali Kemal'in "L'Entent" muhabirine verdiği demeci: Mustafa Kemal ve arkadaşları, Rumlardan daha tehlikelidir. Halkın aşağı tabakalarını (!) peşlerinden sürüklemeye çalışıyorlar. [3]

27 Haziran 1919: Mustafa Kemal, Vahideddin ve Batı emperyalistlerinin uşağı Ali Galip'e şöyle der: "Askerler mert olur, Türk askerleri ise mertlerden mert olur. Siz, cihanın kabul ettiği bu kurala ayrıcalık bir örnek mi oluyorsunuz ? ! [3]

21 Temmuz 1919: İngiliz Yüksek Komiseri Hohler'ın sözleri: "Anadolu'daki birliği zayıflatmak için, pekaka primitiflerini harekete geçirmek iyi bir plandır" [3]

Kaynakçalar: [1] "Ben de Yazdım" Celâl Bayar. c: 6, s:98 [2] "Fikrimizin Rehberi" Erol Mütercimler. s: 540 [3] "Atatürk'ün Anlatımıyla Kurtuluş Savaşı, Nutuk" Boyut Yayın Grubu