Kulaklarıma gözlerime inanamadım; Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, engin feraseti ve de maalesef gaflete varan hoşgörüsüyle, Polis Akademisi Öğretim Üyesi Profesör Dr. Mümtazer Türköne’yi “Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu” yönetim kurulu üyeliğine atadı. Atar da atar: Cumhuriyetin mührü onda ve keramet de onun.
***
Fakat sormadan edemeyeceğim: Sayın Gül, Ankara’nın 1071 rakımlı tepesinden, Atatürk’ün Çankaya’sından Zaman gazetesinin mümtaz yazarı Türköne’nin öğretim üyesi olduğu Polis Akademisi’nin kimin kontrolü altında olduğunu ve hocalarının da kimlerin adamları olduğunu ve kimin gazete ve dergilerinde yazdıklarını acaba bilmezler mi? Daha önemlisi, Atatürk tarafından ve O’nun vasiyetiyle ve mirasıyla kurulan Türk Tarihini ve Dilini Araştırma Kurumu üyeliğine tayin ettiği ne mümtaz ne er ne de Türköne olmayan bu kişinin yazılarını okumuş mudur?..
Bu zatın geçmişi 1980 öncesi milliyetçi ülkücü iken, 360 derece dönerek milliyetçiliğin tam tersi olduğunu da bilmezler mi?.. Bilmiyorlarsa danışmanları onu uyarmamışlar mı?..
Mesela bu adam Atatürk’ün ölüm yıldönümünde yazdığı ’’Atatürkçülük bağnazlığı gizlemek için bir maske" yazısını okumuş mudur?.. Bu zatın sadece bu yazısı değil, çok geniş bir Atatürkçülük karşıtı yazıları külliyatı var... Daha dünkü yazısında, “Dar gelen elbiseyi değiştirme zamanı" diyor. "Dar gelen elbise" onun jargonunda Atatürkçülük!..
***
Bilmem bu müzmin Atatürkçülük karşıtı adam o kurumda kendisini nasıl hissedecek?.. Yeni görevinden dolayı tavır ve fikir değiştirir mi?.. Geçmişine bakarsanız değiştirir ve nasıl biri olduğu da bir daha anlaşılır!..
***
Ama daha öncesi Cumhurbaşkanı Gül, Türk milletine nasıl hazmettirecek?..
Kısacası bu zatı Atatürk’ün kurdurduğu kuruma yönetim üyesi tayin etmek çelişkiden de öte Ata’ya ve emanetine açık ihanettir!..
Bu atama, daha doğrusu” Ata’ya karşı atama “konusunda akla çeşitli ihtimaller geliyor: Ya bazı kişiler, Cumhurbaşkanını kandırmışlar, Mümtaz’er ve takımının ilişkileri hususunda doğru bilgi vermemişler... Sayın Cumhurbaşkanı da yoğun meşguliyetleri dolayısıyla bu zatın yazılarından hiç olmazsa bir tekini bile okumamış... Atatürk’ten miras kuruma üye yapmıştır... Aslında bağışlanacak bir şey değil. Şükürler olsun henüz Atatürk Araştırma Merkezi’nin başına getirmemiş... Hem Sayın Gül’ün eli varmışken Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu üyeliklerine başka Atatürk sevdalılarını (!) mesela Ahmet Altan’ı, Mehmet Altan’ı, Hasan Cemal’i, Ayşe Hür’ü de getirseydi.... Onlar dururken Atatürk Kurumları üyeliklerine hiç Prof. İlber Ortaylı; yazarlarımız Prof. Ümit Özdağ, Prof. Özcan Yeniçeri ile Profesör Nur Sertel, Profesör Nursen Mazıcı, Prof. Mümtaz Soysal, Profesör Ergun Aybars, Mahiye Morgül getirilir mi?..
Daha vahim ihtimal: Gül, önümüzdeki günlerde Devletin tepesinde başlaması mukadder olan iktidar-koltuk kavgasında bu zatı ve cemaatini arkasına almak istemiştir... Yoksa var mıdır Ata’ya karşı bu atamanın başka türlü izah tarzı?!!
Bir ihtimal daha var, acaba Sayın Gül bu kişiyle hemfikir mi?..
Ama bu atamayla zaten bildiğimiz bir gerçek kanıtlanmış oldu: Bugün Çankaya’da Atatürk’ün kutsal makamında oturan zatın Atatürk ve Atatürkçülük hususunda hiçbir hassasiyeti yoktur... Biraz "O’nun ruhunu muazzep ederim endişesi" varsa da, Hayrünnisa Hanımefendi, Çankaya’nın dekorunu ve renklerini değiştirmekle bu endişeyi de zail etmiştir...
Gül’ün -şimdilik- makamı gereği Atatürk’e ve Atatürkçülüğe "rüşveti kelamda" bulunmasına, Anıtkabir defterine yazdıklarına bakmayın... Geçmişte, Refah Partisi zamanında Atatürk ve Cumhuriyet konusunda söylediklerini hatırlayın!..
***
Maalesef, Türkiye’nin kaderi “Gül Çıkmazında”... ”Gül Çıkmazı" halen gösterimde olan TV dizisi ”Umutsuz Kadınlar”ın İstanbul Küçükyalı’daki mekânı... Bugün ülkemizde gösterimde olan gerçek trajedi dizisinin gerçek ”Umutsuz insanları“ ise biz Atatürkçüleriz!.. Bu çıkmazdan nasıl kurtulacağız diye kara kara düşünüyoruz!..