19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Her Zamanki Aydınlar

Evet, “Her zamanki aydınlar, her zamanki, Suçlular; malum eşhas; Baskın Oran, ben, Ahmet İnsel, Cengiz Çandar, Cengiz Alğan, Aydın Engin, Gençay Gürsoy, Ümit Kardaş, TSK’nin Kürtçülerin “İki Dilli Hayat” taleplerine karşı uyarı açıklaması üzerine, hemen aynı gün, ”Pavlovun Köpekleri” refleksiyle, Cumhuriyet t Savcısına, Genelkurmay aleyhinde, suç duyurusunda bulunmuşlar, imza kampanyası açmışlar… İddialarına göre, yüzlerce imza topluyorlar.

“Duyuru” özetle şöyle; “Genelkurmayın 27 Aralık Cuma açılması, önceki darbelerin de Cuma günleri yapılması manidarmış - uyarı “emredici Mahiyette” - Yerel yönetimlerin Kürtçeyi resmî dilin yanı sıra ikinci bir dil olarak kullanma tartışmaları siyaset düzleminde sürerken, bu ‘tarihini şaşırmış, talihsiz bir çaba, umutsuz bir meydan okuma girişimi, imiş… Demirbaşında silah bulunan kimi devlet memurları tarafından tehdit edici bir üslupla yayınlanan ve son paragrafında böyle yapmaya devam da edeceğini ilan eden bu müdahale, Askerî Ceza Kanunu Md. 148/C ve Evye göre '1 aydan 5 yıla kadar hapis' gerektiren bir suçmuş. Siyaset, dil veya edebiyatla uğraşmak Genelkurmay'ın üzerine vazife değilmiş; Bu ‘devlet kurumunun’ tek vazifesi, Hükümet ve TBMM'nin talimatları, doğrultusunda ülkemizi yurt dışına karşı savunmaktan ibaret olduğu için de, olduğu için Cumhuriyet Savcılığı'na bu, suç duyurusu yapılmışmış mış!"

Bu “suç duyurusunun mantığını, iddialarını geçerli olup olmadığını tartışmak, abesle iştigal olur… Son kararı, Cumhuriyet Savcısı-Mahkeme verecektir. Ancak duyuru sahiplerine hatırlatmak isterim: Türk Ordusunun ”tek vazifesi” Türkiye’yi, sadece “ yurt dışından gelecek tehditlere karşı savunmak” değildir. Türkiye Cumhuriyetini,”dışarıdan ve içerden” gelebilecek, her türlü tehlikeye karşı savunmaktır. Bu görev Türk ordusuna bu Cumhuriyetin kurucusu tarafından verilmiş yasal görevdir… Ama bu “aydınlanmamış aydınların” şu sırda en büyük tehlike olan, İçerden gelen asıl tehlikeleri, PKK terörünü ve bölücülük tehlikesini görmezlikten, gelmeleri, küçümsemeleri, en azından gaflet – Bölücüleri, zımnen – dolaylı da olarak desteklemeleri, ihanetedir…

Milliyetçiler ve TSK, “Demokratik Özerkliğin- İki Dilli Hayatın”, ülkeyi böleceğini farkındalar… Gereğini yapıyorlar. Onlar böyle. İktidar böyle. Hatta muhalefet partisi CHP, Kılıçdaroğlu döneminde, böyle- “Demokratik Özerklik” -gibi planlara, tepki göstermekten kaçınıyorlar… Belki de, tasvip ediyorlar; Önümüzde seçimler –Güneydoğu oyları var. Buna aldırış etmeyen ülkenin bütünlüğünü oylara feda etmeyen tek parti MHP; tepkisini, şiddetle, gösteriyor!...

Bu durumda. TSK’nin tepki göstermesi - uyarıda bulunması, kaçınılmazdı. Askerleri teröre, bölünmeye karşı savaşırken, içerden “iki dille” bölünmeye, sessiz kalması beklenemezdi. Bu uyarı yapılmasaydı, Genelkurmay aleyhinde, “vazifeyi ihmalden” suç duyurusu yapılması gerekirdi...

Bu vesileyle “suç duyurusunun” “aşağılında”, imzası bulunan, Ali Bayramoğlu, TSK’nin, şimdi getirimli olduğu durumu ve konumu belirtiyor; TSK, maalesef, plan gereği, sindirildi - eski gücü, kaybettirilmişti - itibarı sarsıldı.

Bayramoğlu der ki: “TSK’nin bildirisi, medyada yüz bulmadı. “Çok sert açıklama” tarzı manşetler atmadılar. Yorumlar askere hak vermedi… Bu durum, Türkiye'nin sivilleşme sürecinde aldığı yolla yakından ilgilidir. Askerin siyasi öneminin, ağırlığının, gücünün azaldığının bir göstergesidir"!

Bu fuzuli işgalciler, Türk Ordusunun geleneksel gücünün, Orduya en muhtaç olduğumuz bir zamanda kırılgan hale geldiği için, kına yaksınlar, iç ve dış düşmanlar bayram ediyorlar. Bölücüler küstahlaşıyorlar – pervasızca meydan okuyorlar. Komutanları APO adeta savaş ilan ediyor… Ben derim ki “Dokunmayın bu aslana”. Son açıklama, bir işaretti, “sözde” aydınlar, işte bundan çok rahatsızlar.

AYDINLARIN İHANETİ

Bu adamlar ikiyüzlüdürler; “seçme” ve “seçmecidirler”. Ergenekon davalarındaki, hukuk ihlallerine, meslektaşlarının, değerli bilim Adamlarının, komutanların, aylarca cezaevlerinde yatmalarına, telefon dinlemelerine tepki göstermezler ama “Ermenileri kestik – Özür dileyelim” diye, imza toplarlar… “Hepimiz Hrant Dinkiz” diye sokaklara dökülürler… Fakat “Hepimiz Mustafa Balbay’ız” demezler.

Fransız yazarı Julıan Benda, 1927’de aydınların entelektüellerin ihanetini yazmıştı; Benda’ya göre, aydınların hakikat duygusu zayıftır: “Onlar, şimdilerde siyasi ihtirasların güdümündedirler. İktidarın muhalif görünen sözcüleridir. Esasen kendi gruplarının çıkarlarını kollamak adına da sonsuz bir kin ve nefret duyarlar…”

Yıl 2010 ve Türkiye: aynen böyle! ***

Yayın Tarihi : 23 Aralık 2010 Perşembe 00:29:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?