26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

İlahi Mahkeme ve “Ilahi Mahkemeler”

Hayatımın bu, son yıllarında, içimde ukde kalmasın- kayıtlara geçsin diye, yazıyorum:  “Ergenekon Kapsamında” tutuklanan ve yargılananların, büyük çoğunluğunun, masum olduklarına inanıyorum ve kabul edilemez hukuk ve adalet ihlalleriyle, aylarca, sanık olarak cezaevlerinde yatmalarına, isyan ediyorum.

Bu kapsamda, “İrtica ile Mücadele Planı” adlı, sözde “belgenin” altında, sözde imzası bulunan Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’in masum ve mağdur olduğuna, şahsen, inanıyorum. Albay Çiçek adeta, “günah keçisi” oldu! …Ve Mahkeme kararıyla, salıverildikten sonra, gene Mahkeme kararıyla, üçüncü kez tutuklandı… Tekrar tutuklama kararı veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün bu karara muhalif kaldı! Malum medyada, bu “plana”- “kargaşa” planı deniliyor… Bana sorarsanız, asıl “kargaşa” yargıda!

Mâlum medya, tutuklamaları ve Albay Çiçek’in yeniden “içeri alınmasını” ağızları sevinçten köpürerek, haber veriyor… Taciz ve katil suçlularına, bu kadar yakın ilgi göstermezler! Bu, ,askerlere karşı ne anlaşılmaz ve dinmez hınçtı! Benim ise, her yeni tutuklamada, canımdan can kopuyor!

YÜZBAŞI DREYFÜS OLAYI

Gene Cezaevine gönderilen Albay Dursun Çiçek olayı – Fransa’da 1890’dan, 1900’ların başına kadar yaşanan ,”Yüzbaşı Alfred Dreyfüs” olayını hatırlatıyor. Dreyfüs, uydurma belgelerle suçlanmış yıllarca Şeytan adasında, tutuklu kalmış- sonra Emil Zola’nın gayretleriyle, masumiyeti, ispat edilince, aklanmış, rütbesi ve kılıcı iade edilmişti. Ama hayatından. Yıllar gittikten sonra!

VE ALBAY ÇİÇEK OLAYI

Bunun için de, Albay Dursun Çiçek’in, kendi kelimeleriyle; “Vatandaşlık hakları, çağdaş ilkeleri ve inançları gereği hakkını ve hukukunu sonuna kadar korumak için, mücadele etmeye” namus sözü veren, Albay Dursun Çiçek’in kızı ve avukatı, İrem Çiçek vasıtasıyla yaptığı savunmasını, okuyucularıma duyurmayı, hem meslek gereği hem de Onun şahsında, TSK’ne hizmet biliyorum! Bu savunmayı “internete” düşürmeyeceklerini bildiğim için!

Albay Çiçek diyor ki:

Büyük Önder Atatürk ve Silah Arkadaşlarının liderliğinde, Türk Milletinin kurtuluş mücadelesini zafere ulaştırması sonucu kurduğu hukuk devletinde yaşanan bütün sıkıntılara rağmen, hukuk ve hukukçular bu kadar hukuksuzluk yapmak için kullanılmamıştı. Bir iftirayı hukuk mücadelesi ile etkisiz kılma gayretleri sonuçsuz kaldıkça, ümitler azalmaktadır… Haklarında müfettiş görevlendirilerek soruşturma başlatılan, hukuk ve adalet dağıtması gereken kamu görevlileri, süreci hukuk örtüsü altında yapılan bir kan davasına çevriliştir. Yazılmamış bir sahte plan yazılmış ve atılmamış imza atılmış gösteriliyor. Parmak izi olmadan imza atmanın fiilen ve hukuken mümkün olmadığı gerçeği ortadadır. Parmak izi imza iddialarından daha gerçekçi ve hukuki bir delildir. Bütün ısrarlı taleplere rağmen bir yıldır kriminal inceleme taleplerini yaptırmadan üçüncü kez suçsuz bir subayı tutuklatmaya kalkanlar, bunun insani ve hukuki hesabını vermek zorundadır. Bugün olan hukuksuzlukların hesabını sormayanlar, mağdurun yanında olmayanlar ve başını kuma sokanlar, yarın aynı duruma maruz kaldıklarında inşallah çok geç kalmazlar. Bunun hesabını vicdani olarak veremezler. .Böyle bir yargısız infaza seyirci kalanlar, insanlık dışı gerekçelerle sesini çıkarmayanlar; bir insana iftira atanlar, torna makineleri ile mahkeme salonlarında taklit edilen imzaları delil olarak kabul edip diğer kriminal incelemeleri yaptırmayanlar kadar insani ve vicdani olarak sorumludur.”

Şerefli bir askerin, kızı tarafından savunulması hem ne acı- hem de ne anlamlı! Bu “Ergenekon kapsamında “tek” değil… E. General Veli Küçük’ü de avukat kızı savunuyor!

Herkes aksi, başka hiçbir şüpheye yer kalmadan, ispat edilene kadar masumdur… Şimdi, insaflardan masum olduklarını ispat etmeleri isteniyor, ama buna da pek imkân verilmiyor! Allah doğruların- masumların yardımcısıdır; onlar hakkında son karar, bu dünyadaki adalet mercilerinde olmasa da, “Mahkeme-i kübrada” - ilahi adaletin, sonunda, tam manasıyla tecelli ettiği yüksek Mahkemede, -muhakkak verilir. Zalimler, sonunda, cehennem azabında yansalar da, nu dünyada, masum ve mağdurların hayatlarından, aylar, -yıllar, hoyratça, koparıldıktan sonra, neye yarar!

ÖZDE AYDINLAR

Bu yazıyı yazdıktan sonra – okulum Robert Kolej’in, kampusundan Boğaziçi Üniversitesindeki, “özde”, gerçek aydın öğretim itim üyelerinden şifa gibi bildiri açıklandığını haber aldım! … 60 Gerçek aydın, yayınladıkları bildiride,

Silivri'de görülen dava kapsamında yıllarla ölçülen sürelerdir tutuklu olan aydınların durumunu hukuka ve insan haklarına olan saygımız çerçevesinde, kaygıyla izlediğimizi duyurmak istiyoruz” diyorlar.

Bu kaygıları, her halde tutuklu olan diğerleri için de geçerli’ ediyorlar! . Onları tebrik ediyorum – galiba millet uyanıyor! ***

Yayın Tarihi : 3 Mayıs 2010 Pazartesi 11:32:33


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Bekirağa Bölüğü IP: 88.252.169.xxx Tarih : 3.05.2010 23:21:05

Kent Haber'in sayın yöneticilerinin konu yaptığı ve bugünkü ortamımızı yansıtan çeşitli haberleriyle ilgili olarak, ben de değişik rumuzlar adı altında daha önceleri yaptığım yorumlarda, Ergenekon Mahkemeleriyle  onusunda "Engizisyon Mahkemeleri" ve "Bekirağa Bölüğü" kavramlarını kullanmıştım. 1817-1887 yılları arasında yaşayan Bekir Ağa'dan adını alan "Bekirağa Bölüğü",1900-1918 yılları arasındaki dönemde, Batı emperyalizmine ve bunun uşağı Addülhamid II'ye, karşıt olan Türk milliyetçisi sivil ve askerî mensuplarının hapis edildiği bir mahpushaneydi. Aslında, yakın tarihimizi çok iyi hatmetmiş olarak bunun bilincinde olan, bunları bugüne adapte ederek büyük bir ustalıkla uygulayan malûm siyasileri, onların liderlerini ve de bunların yaltakçılarını "İÇTEN KUTLAMAKTAN (!)" KENDİMİ ALAMIYORUM (!)


nkrmn IP: 212.174.156.xxx Tarih : 3.05.2010 18:29:19

altemur hocam çok haklı.ancak yüzbaşı darius olayında bile bir yumuşaklık söz konusu. Burada onur bir değil birkaç kere kırılarak kişiler yok edilmeye çalışılmaktadır.