Kabahat ve Özür

Önceki yazımda gözümden bir ameliyat geçireceğim için, siz okuyucularımdan, izin istemiştim… Ama HÜRRİYET gazetesinde Şükrü Küçükşahin’in, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’le söyleşisini okuyunca, dayanamadım ve bir gözüm ilaçlı ve kapalı işte, yazıyorum! “Küçük” olan “şahin” Şükrü arkadaşımız değil!.. Bakan Şahin, APO’yu AB talimatları üzerine, “rahatlatmak” kararını izah veya tevil ederken –bağışlasınlar beni - “kabahati” özründen büyük!

Türkiye Cumhuriyeti Hukukunun kurucularından rahmetli, Mehmet Esat Bozkurt’un makamında şimdi kimler oturuyor! Sadece bu, genelde Türkiye’nin, nasıl bir iktidar ve yöneticiler tarafından yönetildiğini gösteriyor.

Bakın; boynunu AB ve ABD sayesinde idamdan kurtaran Müebbet hapis Mahkûmu Abdullah Öcalan, nam-ı diğer APO, bu yöneticiler sayesinde, 1999’dan 2008’e, 9 yılda – nereden nereye geldi- getirildi!

Koca TC’nin “Adalet Bakanı” APO’yu PKK ile mücadelede “kullanmak” için, Ona “pazarlık” teklif ediyor: APO’nun iyi halı görülürse İmralı’ya sevk edilecek diğer mahkumlarla görüşebilir sohbet edebilirmiş…

Şahin demiş ki: “Öcalan (PKK’ya) +ya bombaları bırakın derse düşünürüz”… Yani, “ilke” tamam da, şimdi pazarlık başlıyor! Bundan sonra, APO kendisine başka mahkûmlara verilmeyen özel imtiyazlar sayesinde “uzaktan” komuta ettiği örgütüne, başka talimatlar verir ve de PKK güya – göstermelik olarak, dağıtılırsa- hakkında “sohbetten” ve “sohbetin süresinden” başka, diğer “iyilikler”, mesela şartlı tahliye – ev hapsi - sonunda da, “zaman aşımından” af da, düşünülebilecek!

Dünkü yazımda da söylediğim gibi, “ gaflet seyri”, Türkiye’nin varoluşuna karşı müsademe rotasında devam ediyor!

Türk milleti- şehit anaları, bir TC Bakanından ve Hükümetinden, “Bombaları bırakmazsanız – terörden ve PKK’dan vaz geçmezseniz- “onursal” daha doğrusu “onursuz” “uzaktan” kumanda eden lideriniz APO hakkında yapacağımızı biliriz” diyecek “Bakanları”- Hükümeti arıyor!***