24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Kaçıncı Kol?

“Beşinci Kol”; Adı unutuldu ama ruhu, hortlağı şimdi Türkiye’de hayatta... Ve faaliyette. Hatırlatayım; “Beşinci Kol” propaganda, haber kirletilmesi, “bilgi çarpıtma” ve tüm casusluk, sabotaj ve istihbarat hareketleridir.

Bu terim ilk defa, İspanya iç savaşı (1936-1939) sırasında, General Franko tarafından söylenmişti. Generalin orduları, Madrid’e dört koldan saldırdıkları sırada “beşinci kol”, Madrid içerisinde bulunan Generalin ajanları, bir ayaklanma çıkarmış ve Madrid’in düşmesine yardımcı olmuşlardı...

Bu terim sonra jargon olmuş hatta lügatlere girmiş, “Beşinci Kol” sonraki savaşlarda, 2. Dünya savaşında, adı söylenmese de başarıyla kullanılmıştı. Ancak geçmişi eskidir. İlk çağlardan beri, hemen hemen bütün ülkelerde ve savaşlarda “5. Kollar” vardır. Çinliler de Türklerle savaşlarında, içerideki “kollarını” başarıyla kullanmışlardı. “Beşinci Kolu”, çağımızda en başarılı olarak kullanan devlet, Nazi Almanya’sıdır! Nazi Almanya’sı, 2. Dünya Savaşı sırasında, Polonya, Norveç, Hollanda, Danimarka, vb. ülkeleri işgal ederken 5. kolları kullandı. Bu dönemde de 5. Kolun Simgesi Norveçli işbirlikçi “Quisling” dir.

Ama “5. Kolun” evrensel simgesi, Ispartalıların “Truva Atı”dır... Şehrin içine yerleştirilen tahta atın içinden çıkanlar Troyalıları mağlup etmişlerdi.

Evet; bugün Türkiye, milletimiz, ordumuz, dışarıdan, bilmem kaç koldan (PKK içeride azıyorsa da onları dışarıdan sayıyorum) tehdit altında iken, içinden fesatlar çıkan ve çıkacak “Truva Atları” ve “Quislingler” var. “Öz” bu iken, “ayrıntılar”mı, istersiniz; etrafınıza, her gün, her akşam, “mâlum taraflara” gazetelerine, köşelerine ve TV kanallarına bakın. Özellikle, TSK’ya Komutanlara, sadist bir hırs ve kinle, zevkle saldırıyorlar, açıklarını arıyor ve içerideki köstebek ve casusların sızdırdıkları en pespaye dedikoduları bile pervasızca kullanıyorlar. Ordusunun savunmasından mahrum kalacak, Türkiye Cumhuriyetini, dışarıdaki “kollara” gerek kalmadan, içinden yıkmak için.

Bunların başlıca yöntemleri, “Ergenekon kapsamı”. İddialara göre, eğer böyle bir “çete” varsa, kendi verdikleri isimden de belli “milli” bir “çete”... Böyle bir, “Kuvvayı-ı milliye” örgütü, çetesi yok ama şimdi, Truva atlarını yıkmak ve Quislingleri, Ali Kemalleri bitirmek için, galiba kurulması gerekecek!

Ergenekon dedik; bu “kapsamda”, sanıkların, en yüksek rütbeli askerlerin, her şeyleri didikleniyor, “harimi ismetleri” bile dilleniyor. “Cumhuriyet Savcıları” açsınlar ’Truva Atı’nın kapılarını, ‘Pandora’nın Kutusu’nun kapağını; bakın içlerinden ne fesat ve melanet solucanları çıkacak!

GÖZYAŞLARI 

Recep Bey; 12 Eylül döneminde idam edilen, (soldan, sağdan) gençlerden söz eder, mektuplarını, haklarında yazılan şiirleri okurken gözleri dolmuş, ağlamış ve boğazı düğümlenmiş! Çok başarılı bir performans. “Duygu sömürüsü”. Provası yok ama tekrarı muhakkak! Neden şu sırada? Anayasa paketindeki, kimsenin kolay karşı çıkamayacağı “12 Eylül sorumlularına yargı yolunun açılması ambalajının” yapay tatlandırıcısı. İşte Erdoğan, böyle bir hapı yutturacak halka! Tabii yutarlarsa!

12 Eylül, yakın tarihimizin, geçekten çok acı bir sayfasıdır. Kürtçülerden Ülkücülere kadar, karma, çok mağduru ve kurbanı oldu. Bu dönem tartışılmalı ve sorumluları lanetlenmeli! Fakat zamanın şartları göz önünde bulundurularak! Ama fiiliyatta yargılanacak, cezalandırılacak kim kaldı? Öyleyse bu da “Ambalajın” mizanseni!

Eğer geçmişle hesaplaşılacaksa, neden 27 Mayısla hesaplaşılmıyor ve sorumluları cezalandırılmayacak? Ve Sayın Başbakan neden, üç kıymetli insanımızın, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idamları arkasından gözyaşları dökmüyor. Çünkü şu sırada pratik olmaması bir yana, referandumda evet dedirtmek için gerekli ve uygun değil.

Eğer Başbakan, bu kadar duygusalsa gözyaşlarına kolay hâkim olamıyorsa, neden Ergenekon mağdurlarının, ölenlerinin arkasından ve ana ve çocukları için gözyaşları dökmüyor, konuşurken boğazı düğümlenmiyor?

Referandumdaki kafa karıştıran ayrıntılara bakmayın... Bu halk oyu aslında güvenoyu anlamında olacak. Eğer halk, çoğunlukla, “Evet” oyu verirse bunun anlamı AKP İktidarına güvenoyu vermek demek olacak. Eğer, Erdoğan’ın ve iktidarının, “TC’yi ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceğine” inanıyorsanız, “Evet” dersiniz. Çocuklarınızın ve gelecek kuşakların kaderi ellerinizde. Sorumluluk sizin!***

AMENTÜ: Ambalaja “Hayır”. AKP iktidarı yıkılmalı. T.C. yaşamalı!

Yayın Tarihi : 22 Temmuz 2010 Perşembe 11:46:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
SÖMÜRÜ POLİTİKASI (veya Dr. S.) IP: 88.252.168.xxx Tarih : 22.07.2010 23:35:25

Asırlardır, etnik gruplarıyla huzur içinde yaşayan Anadolumuz, Batı emperyalistlerinin saldırıları karşısında binlerce şehit verdiğimiz Kurtuluş Savaşı'nda dahi, bu günlerde olduğu kadar şehitler vermemişti. Geçmiş tarihimizde, hiçbir yönetimin siyasileri de, kendi vatanı uğruna şehit olanların yerine, "12 Eylül" ve "Filistin" olaylarını duygusal istismar ederek timsah gözyaşları dökmemişti.

Not: Sayın Altemur Kılıç Bey'den alıntı yaptığım "Âmentü" parolasını tekrarlıyorum: Ambalaja "Hayır", akepe iktidarı yıkılmalıi, TÜRKİYE CUMHURİYETİ YAŞAMALI !