19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Kardeşler Kavgası

TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Arap-Acem vb. âlemlerine “açılırken”, acaba Türk dünyasında –Kırgızistan’da- olanların farkında mı? Farkındaysa, umurunda mı? Umurunda olamaz, çünkü açıkça “etnik milliyetçi” olmamakla yani Türk Milliyetçisi olmamakla övünüyor!

Aslında, çoğu Türkiye Türkleri, hatta her konuda ahkâm kesen yazarlar, gazeteciler de şu sırada Kırgızistan’da, Kırgızlarla Özbekler arasındaki binlerce insanımızın (evet bizim, insanlarımızın) hayatına mal olanı kanlı çatışılmaları, sanki mesela Honduras’da oluyormuş gibi, uzaktan algılıyorlar; hem Anayurdumuz Orta Asya’daki Kırgızların ve Özbeklerin, diğer Türk boylarının ve Anadolu’muzdaki Türklerin, aynı dili konuşan “Türkler” olduğunu ya bilmiyorlar, ya da belirtmiyorlar… Daha vahimi, Erdoğan, “Arabizm” yaparken, “Türkizmi” – “Türkçülüğü”, “Turancılığı” ihmal ediyor! Oysa Anadolu Türklerinin kaderi, büyük ölçüde ve en sonunda, Orta Asya’daki Türklerin kaderine bağlı… Ruslar, yabancı Devletler, hep bütün Türklerin birleşmesinden korkmuşlardır ve Orta Asya’da oynanan, “Büyük Oyun”un, asıl amacı bu “Birliğe” engel olmaktı. Şimdi de, bütün Türklerin, ortak geleceği,-“Ergenekon’dan çıkış”- , Arap, çorap âleminde değil “Türk âleminde”! Yabancılar, bunun kendileri için gerçek bir tehdit olduğunu anladıkları halde, biz bunu “hayal” sanıyoruz ve “kendi ayak seslerimizden korkuyoruz!

Birkaç defa yazdım: 1919 tarihli, gizli bir İngiliz istihbarat raporunda; Orta Asya’daki, bütün Türk toplulukları, sayılarıyla, belirtildikten sonra şöyle deniyor:“Türkler şimdi yenik ama bir gün birleşirlerse halimiz duman olur” .

Soğuk Savaş döneminde, NATO Başkomutanı Amerikan Generali Haıg de, “Bizi Sovyetlerden, Orta Asya’daki, milyonlarca Türk kurtarabilir ama sonra, bizi Türklerden kim kurtarır?” İşte, durumun-meselenin, özü budur!

AYMAZLIK

Şu sırada, gazete haberlerinde, Kırgızistan’daki olayların veriliş tarzına bakın: Özetle, “Kırgızlarla Özbekler çarpışıyor – Türkler arada kalıyor.” Hele şükür; arada kalan “Türklerin”, Ahıska Türklerinin “Türk” olduklarını anlamışlar!... Bu Ahıska Türkleri, yıllardır, Türk husumetler tarafından dışlandılar, oradan oraya sürüldüler! Bu haberleri yapanlar, hepsinin Türk olduğunu, herhalde bilmiyorlar!

Birkaç yıl önce, bir Azeri Türkü bana dert yanmıştı: Bir Türk gazeteci ona;”Ne kadar güzel Türkçe konuşuyorsunuz, nasıl öğrendiniz?” demiş. Acaba okullarda da öğretilmiyor mu?

YILLARIN İHMALİ

Gerçek şu ki, toplum ve devlet olarak “Türk Dünyasını” yıllarca ihmal ettik. Mustafa Kemal Atatürk biliyordu; Dil ve tarih araştırmalarını Türk Birliği için, bu birliğin alt yapısı için yaptırmıştı… Ve “Sovyet İmparatorluğu” muhakkak yıkılınca, bu “Birliğin” gerçekleşeceğine inanmıştı! Ömrü vefa etmedi!

Ama ondan sonra ,”Türk Dünyası”, Sovyet takıntısından -Kızıl Ordu korkusundan, Rusları kızdırmamak için ihmal edildi… Hem de, ne hazin şekillerde! Türkiye’ye iltica eden, dış Türkler, dışlandı… Savaş sonunda hudutlarımıza gelen ve sığınmak isteyen Azeriler, kabul edilmedi; yüzlercesi, Kızıl ordu tarafından hemen orada, kurşuna dizildiler!

1942’de, milliyetçi bazı aydınlar ve subaylar “Turancı - Türkçü” olmak, yani Türk Birliği için örgütlenmek suçundan tutuklandılar, işkence gördüler, yargılandılar! Ben de aralarındaydım ama yaşım küçük olduğu için, “Okuluna git, dersine çalış” dediler!

Son yıllarda da, dış Türkleri çok ihmal ettik. Kerkük’teki Erbil’deki Türkmen kardeşlerimize, ilgi göstermedik… Oysa onlar “Büyük Kürdistan’a” karşı, ileri karakolumuz ve son savunma hattımız!

Nihayet son zamanlarda, Doğu Türkistan’da Sincan’da, Uygur Türklerinin kaderiyle, pek ilgilenmedik… İlgilenmiyoruz; herhalde, Çin'le iyi ilişkiler - ticaret vb. daha önemli!

Ve şimdi Kırgızistan’da, biribirlerini kırıyorlar... TC Devletınin Başbakanı Arap alemi “açılımına” hiç olmaza bir vakfe ara verilse, biraz ilgi gösterilse -mesela arabuluculuk yapılsa- zamamı ve yeri değil midir?.. Ama şu sırada Hükumetin, Sayın Davutoğlu’nun bu konudaki çabası, sadece “Türk vatandaşlarını” kurtamak için, uçak göndermek!..

NELER OLUYOR?

Bu kardeşler kavgasının iç yüzünü bölgeyi çok iyi bilen Enver Altaylı kardeşime sordum… Maalesef, diğer uzmanlara Turan Yazgan Hocaya ve Ahat Andıcan’a, kardeşime ulaşamadım… Fakat her konuda panel yapan TV kanalları ve gazeteciler, ”iç gündemden vakit ayırarak bu konuyu bu uzmanlara neden danışmazlar!

Enver Altaylı durumu özetledi: “Bu Çarlık ve sonra da, Sovyet döneminde, KGB’nın Türk boylarını bölüp, egemenlikleri altında tutmak yöntemlerinin devamı dır… Ben Soros'un parmağını da ve altında enerji ve petrol vb. çıkarlar olduğunu da seziyorum!

KIRGIZİSTAN’DAN BİR SES

Şu sırada Kırgızistan’da bir Türk Profesörü araştırmacısı olarak görev yapmakta olan Dr. Süreyya Yiğit’e de sordum… Süreyya, dostum gazeteci, Nuyan Yiğit’in oğlu ve Atatürk’ün silah arkadaşı rahmetli Süreyya Yiğit’in torunu. Cevabını özetliyorum: “Türki Devletler zor günler yasamaktadırlar. Sebebine gelince bunları ikiye ayırmak mümkündür: Harici gelişmeler ve dahili meseleler. Kardeş Kırgızistan’da akan kanın en önemli açıklayıcı etkeni, rahmeli Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” adlı romanındadır... Rahmetli Aytmatov, ki bugünlerde Bişkek sokaklarında, bulvarlarında boy boy resimleri vatandaşlarını selamlamaktadır. Türk Dünyasına çok acı bir gerçeği tanıtır ve öğretir: Mankurtlaşma. Bu nedir? Sovyetler Birliğinin Kırgız halkına kendi öz tarihini unutturmak ve ona yapay, suni bir yapıyı kendisininmiş gibi inandırmak, daha doğrusu beynini bu şekilde yıkadığını anlatır …”

Dr. Yiğit bir tarih turu yapıyor: “Diyelim ki 2010’da değil de yüz elli yıl öncesine gitsek. Takvim de yıllardan 1860’i gösterse, bu tarihte İsmail Gaspirali daha henüz dokuz yasındadır. Ve bu topraklarda yasayanlara çok masum bir soru sorsak, mesela “kimsin?” desek alacağımız cevap ne Kırgız’a ne de Özbek olacaktır. Niye? Çünkü Kırgız ve Özbek yapay kavramları daha icat edilmemişti de ondan. Bu tarihlerde alacağımız cevap olsa olsa “Ben Müslüman’ım, Türkistanlıyım, Türküm olacaktır”. hiç bir kimse Os’ta yani Babur’un şehrinde kendisine “ben Kırgızım” demezdi yüz elli yıl önce! Hatta yüz elli değil, yüz yıl önce 1910’da bile kimse kendisini Kazak veya Kırgız z olarak tanıtmıyordu …
Pekâlâ, bu nereden geldi, nasıl gelişti?

İlk önce Çarlık Rusya’sı Türkistan’ı yani Orta Asya’yı istila etti ve imparatorluğuna kattı. Orta Asyalı Turkler de, boyun eğmek mecburiyetinde kaldılar,- başka seçenekleri yoktu!.. 1917’deki Ekim Devrimi ile Çarlık Rusya’sı yıkılınca Türk kimlikleri ile - Bolşeviklere inandılar... Ancak, Sovyetler acımasız diktatörlüğe dönünce Orta Asya Türkleri gafletlerinin bedelini canları ile ödediler...

Bazıları, o sırada Orta Asya’da Sultan Galiyef’i görebiliriz... Anadolu topraklarında da Nazım Hikmet, -romantik komünist olarak- gercekleşmesi nerede ise imkansız olan bir rüyaya tüm varlıklari ile inandılar ve ibadet ettiler. Ne yazık ki taptıkları ideolojiyi temsil eden Rus milliyetçiliğinin savunucuları Lenin ve Stalin’den başkaları değildi...

Eski Roma’nın her daim geçerli “bol ve yönet” prensibini iyi bellemiş olan Stalin, Türkistan’ı bıçak ile değil, kalem ile harita üzerinde böldü... Stalin’in talimatı ile kağıt üzerinde Özbek, Tacik, Kazak, Kırgız ve Türkmen yaratılmıştır. Tarihten bu yana beraber yaşayan Türk halk beşe bölündü... Bunlara karşı koymaya kalkanlar acımasızca öldürüldü. Bunlardan biri, Stalin tarafından öldürülenlerden birisi de Cengiz’in babası Törekul Aytmatov’du!.

Şimdi tarih ve dış etkenlere de dahili konuları eklemekte fayda var. 7 Nisan’da Cumhurbaşkanı Bakiyev bir halk hareketi tarafından devrildi. O sıralarda Bişkek’teki sokaklarda toplanan Kırgız halkı o gece 95 şehit verdi. Ve Rus kökenli Roza Otunbayeva’nin liderliğinde geçici bir hükümet ilan etti. Kendilerine yakın çevrelere danışarak çok dar bir çerçeve içinde apar topar yeni bir anayasa hazırladılar. Halbuki kimse Roza Otunbayeva lehine bir tek söz bile etmemişti bir gece evvel. Anayasanın hazırlanışında üniversitelere başvurulmadı, tüm ülkeyi kapsayan gerçek anlamda demokratik bir fikir alış verişinde bulunulmadan 27 Haziran’da anayasa referenduma sunuldu. Tabii ki bu alelacele gelişmeler devrik Bakiyev ailesi için de bir firsat teskil ettigini söylemek doğru olur. Bugün Roza Otunbayeva, bir açıklamasında Oş şehrindeki Kırgız-Özbek çatışmasında Bakiyev ailesinin parmağı olduğunu kamuoyuna açıkladı. Devirdiği yönetim gibi kendisi de hiç bir delil sunmadı. Bu hipotezin gerçeklik ihtimali elbette mevcuttur zira ülkeyi veba gibi saran yolsuzluk ve fakirlik halen devam etmektedir ve geçici hükümet meşruiyetini hala kanıtlayamamıştır.

Hasılı, bugun Babür’ün tarihi şehrinde Türkistanlı kardeş, kardeşi katletmektedir. Tabii ki tüm dünya da buna seyirci kalmaktadır. Böyle olmasına rağmen, ne kadar yazıktır ki Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in hukumeti Gazze’deki Araplara omuz verirken Türk Cumhuriyetlerindeki kardeşlerine adeta sırtını dönmüştür. Böyle anlarda insanın aklı ister istemez buyuk Kazak şairi Mağcan Cumabay’ın “Uzaktaki Kardeşime” adlı unutulmaz şiirine uzanıyor:

Uzakta ağır azap çeken kardeşim! ... Solmuş lâleler gibi kuruyan kardeşim.. Etrafını sarmış düşman ortasında... Göl gibi gözyaşı döken kardeşim!.. Kardeşim! Sen o yanda, ben bu yanda... Kaygıdan kan yutuyoruz, bizim adımıza... Lâyık mı kul olup durmak? Gel gidelim Altay’a atadan miras altın tahta”.

Evet -maalesef, “hasbel kader” ve “hasbel keder” bugün Ankara’da bu seslenişi kalbinde hissedecek bir hükûmet yok...

HATIRLATMA; Erdoğan’a Arapları tanıması için Falih Rıfkı’nın “Zeytindağı” kitabını okumasını tavsiye ederim! ***
 

Yayın Tarihi : 15 Haziran 2010 Salı 00:28:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Sözün Özü IP: 88.231.70.xxx Tarih : 16.06.2010 00:17:49

Mustafa Kemal Atatürk, 90 yıl önce Anadolu'daki kardeşliğin teminini sağlamıştır. Türk milleti olarak gerekli olan da bu idi.. Özümüzle bağdaşmayan 'çapraşık polemiklere' girmenin bir anlamı olamayacağı kanısındayım.


yasar ertas IP: 94.101.46.xxx Tarih : 15.06.2010 11:30:21

Kardesler kavgasi ve ölümler, ve ölüm oranlari dünyanin neresinde cok  islam ülkelerinde. Oto park kavgasi  ölü var. Mahalle kavgasi ölü var. namus davasi ölü var. miras davasi ölü var kaza oldu ölü var. vatan millet sakarya davasi ölü var debrem sel oldu ölü sayisi fazla  var bir fikrada benden var bir Italyan  bir Amerikali iki türk trende ayni kompartmanda seyahat ediyormus italyan cami acmis pizasini disari atmis  neden attin  demisler bizde cok var demis amerikali da biraz sonra cami acmis Hamburgerini atmis  oda bizde cok var demis biraz sonra türk cami acmis arkadasini disari atmis  oda bizde bunlardan cok var demis Bir varmis bir yokmus ama böyle imis Ikinci konu Ayirt etme konusu  Sap ve saman misali Araplara acilma konusu ile kirgizistan meselesi ayri meseledir   siz ne dersiniz.