8
Haziran
2025
Pazar
ANASAYFA

Karmaşa/Kargaşa ve Kafa Karışıklığı


Türkiye Cumhuriyetinin 85.Yıldönümünü kutlarken Atatürk’ün bu kutsal emanetine, içerden ve dışarıdan saldırıların en yoğun olduğu bir zamandayız!

Şu son günlerde bu “karmaşa/kargaşa devrinin” - “aydınlık” tarafı, tesellisi, umudu, Anayasa Mahkemesinin “Türban Kararı” ve gerekçesi idi. Fakat diğer karanlık tarafı da, AKP’yi “kapatma” daha doğrusu, “kapatmama” kararının gerekçesi oldu!

AKP, Anayasa Mahkemesinin kararıyla kapatılsaydı, Cumhuriyet, Atatürk’e ve eserine, asla inanmamış olanlardan korunmuş, kurtarılmış olacaktı! Bu da belki de kesin bir zafer olmayacaktı; Yüzyıllardır, Türklüğü bitirmek ve aydınlığını karartmak amaçlarından vazgeçmeyecekler, her zaman olduğu gibi, içimizde maşalar bulacaklardı… Ama gene de, gelecek kuşaklar için, ders-deneyim sağlayacaktı!

ÇELİŞKİLER SARMALI

Şu sırda bir “Çelişkiler sarmalı, yumağı” içindeyiz. Anayasa Mahkemesinin, “Türbanı” – Erdoğan’ın, itirafıyla, “laiklik” karşıtlığının ve irticanın “siyasi simgesine”, Üniversite ve Yüksek Okullarda, meydan vermeyecek kararından dolayı, Yedi cesur, Atatürkçü Yargıcını alkışlıyoruz!

“Kapatmama” Kararının gerekçesi dolayısıyla da, önceki karardakinden, bir eksik; 5’e karşı 6 Yargıcı alkışlıyoruz, Bu sefer 10 Yargıç, Başkan Haşim Kılıç’ın muhalefetine karşın, AKP’nin, “Laikliğe karşı eylemlerin, odağı” olduğunu kabul etti, ama bunlardan dördü “kapatma cezası” verilmesine karşı çıktılar ve suçun ağırlığına yakışmayan –para cezası verilmesiyle yetindiler! Ve neticede, her ne hikmetse, –“etkin çoğunluk” sağlanamadığı için, AKP’nin “Laikliğe karşı eylemlerin odağı” olduğu sabit olduğu, “kaziye-i muhkeme” teşkil ettiği halde, AKP gerektiği gibi, kapatılamadı!

Kısacası, Yarım gebelik gibi bir şey: “çocuk” ölü doğdu!

TC’nin varlığı ve geleceği söz konusu olduğunda, “demokrasiye aykırıymış yabancı ülkelerde böyle şey yokmuş” gibilerden “teferruatı” hiç önemsemiyorum! Bu tartışmalar, İstanbul düşmek üzere iken, köhne Bizans’ta “malakların kanatlarını” tartışmalarına benziyor! İçerde, dışarıda, gerçek bir “Harbin” ortasındayız, TC düşürülmek üzere!

BÜYÜK ÇELİŞKİ –TEHLİKE

Asıl Türkiye’yi bölen çelişki: Türban kararı hususunda olduğu gibi, “kapatma” davasında da Yüce Mahkemenin kararları kesin –temyizi, daha yüksek bir yargı mercii tarafından, değiştirilmeleri mümkün değil!

Atatürkçüler, türban kararından dolayı çok memnun, ama aynı zamanda da, “AKP kapatılamadı” diye üzülüyoruz.

Ne var ki, onlarla aramızda önemli bir fark var; bizler, beğenmesek de, Anayasa Mahkemesinin kararlarına gerçek saygı duyarız; acıtsa bile, bağrımıza taş basıyoruz! Ama İktidar ve yalakaları, “Laiklik” konusundaki suçları sabit olduğu için kızıyorlar ve Anayasa Mahkemesinin, kendilerine karşı olası kararlarından, tamamıyla kurtulmak için, hukuki, hile ve desiseyle, – Anayasada değişlik yaparak, Anayasa Mahkemesinin yetkilerini kısmak, Mahkemeyi ortadan kaldırmak yollarını arıyorlar!

Bu komploya karşı, Anayasa Mahkemesinin ve yetkilerinin kılına bile dokunulmasına karşı mücadele vermek gerek! Çünkü başarılı olurlarsa bu, hem hukukun, hem de rejimin çöküşü olur!

BU KILIÇ BAŞKA BİR KILIÇ

Bu “komplonun” başını, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç çekiyor. Son karardan sonra, muhalefet şerhinde “Laikliğe” pek inanmadığını ortaya koydu. O da, Bülent Arınç gibi “Laikliğin” yeniden “tanımlanmasından” yana!

“Kapatma-ma Davasının” gerekçesi de çelişkilerle dolu: Kısacası AKP, “Laikliğe” karşı değilmiş, AB sürecinde aydınlanma için çok büyük adımlar atmaktaymış ve sıkı durun; “kadın hakları” alanında büyük adımlar atmış! Ve “şiddete” başvurulmamış! Sanki “şiddet” sadece sille tokatla olurmuş gibi!

VE MHP

MHP, Anayasanın değiştirilmesi, Anayasa Mahkemesinin yetkilerini kısıtlanması konusunda, AKP’nin suç ortağı olacak- Hatta girişimin öncüsü!

MHP, Türban yasağını delmek için, kara mizah –karikatür konusu olan “çene altı” formülüyle AKP’ye payanda olmak istemişti ama AKP onları ortada bıraktı! Devlet Bahçeli, Mehmet Şandır vb. “Türban yasağının” milli vicdanı yaraladığını söylüyorlar.

Bizim, Atatürk Milliyetçilerinin “vicdanlarımız”
asıl, MHP’nin bu tavrı karşısında ve – Türkiye sokaklarının başka hiçbir dönemde olmadığı kadar türbanlılarla ve tesettürlü hanımlarla dolması, “türbanın” Çankaya’ya çıkması karşısında çok yaralı!.. Her halde MHP kurucusu Başbuğ Türkeş’in de kemikleri sızlıyordur!

Sayın Şandır'a sormak sterim; Türban yasağı kalksa idi de Türbanlı genç kızlar, kamuda görev almak, yargıç, kaymakam, avukat olmak isteselerdi o zaman ne olacaktı? Bu mümkün olamayınca, MHP bu yasağı da ortadan kaldırmaya payanda mı olacaktı?

Kimin “vicdanı” yara alacaktı? ***


NOT; Sayın Haşim Kılıç’la hiçbir yakınlığım akrabalığım, hısımlığım yoktur. Gördüğüm lüzum üzerine açıklarım!

Yayın Tarihi : 26 Ekim 2008 Pazar 16:20:19
Güncelleme :26 Ekim 2008 Pazar 16:22:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Yozgatlı Bahçıvan IP: 88.231.94.xxx Tarih : 27.10.2008 19:03:06

ersindigile hitaben: "Çünkü gülden tiken biter, Tikenten, de gül biter" şeklinde bir tabir Türk Atasözleri lûgatında yoktur. Acaba bu deyimi başka bir lisandan mı çevirmeye çalıştın da, onu da tam açıklayamadın ?..(Bundan dolayı "ne demek istediğini gayet iyi anladigina madım") Fakat bana, "yeni bir deyim" ortaya çıkartmanda yardımcı oldun: "Sıralanan dikenlerin üzerinde gül olur, gülün altındaki dikenler batar." Anlayabildin mi ?


mehmet ersindigil IP: 84.62.60.xxx Tarih : 27.10.2008 13:51:57

Sayin Altemur Kilic,Umarim sihhatin ve afiyetin yerine gelmistir.Sayin Hasim Kilic,la hic bir akrabaliginiz olmadigini beyan etmissiniz.Önemli degil Akrabaniz,da olabilir.Cünkü gülden tiken biter,Tikenden,de gül biter.Ne demek istedigimi gayet iyi anladiginiza eminim.AKP nin kapatma ile ilgili yazinizi okudum ellerinize saglik gayet güzel olmus.Yaliniz ben sahsen Parti kapatilmasina karsiyim.Cünkü AK Partiyi kapatirsin yerine baska bir isim bulunup yöneticiler yoluna devam ederler.Önemli olan Türkiye Cumhuriyeti ve Laiklik gibi recimine ters hareket eden yöneticiler varsa bunu,da Cumhuriyet Savcilarimiz tesbiti aninda o yöneticilere ömür boyu Politika yasagi getirilmeli diye düsünüyorum.Bunuda Milletvekillerinin dokunulmazligini kaldirmak sarti ile ancak bas edilir.Aksi takdirde her yönetici istedigi ata biner ve dört nal sürer.Düsünmek bile istemiyorum,Anayasa Mahkemesinin Kapatma ve Turban icin aldigi karar,a Sayin Basbakan saygi duymasi gerekirken karsi gelip Anayasa mahkemesinin Anayasadan üstün degildir diyor.AKP Yöneticileri Türkiye,nin en yetkili kurumu olan Anayasa Mahkemesi Sayin Hasim Kilic,i bosuna Anayasa Baskanligina getirmediler.MHP nin neyin pesinde oldugunu bilen varsa yazsin anliyalim.Simdiki MHP sinin rahmetli Alpaslan Türkes,in dönemini ve Politikasini coktan kapatmis durumdadirlar.Sayin Bahceli nasil bir Politika yürütmek istedigini herhalde kendiside bilmemektedir.Buda AK Partiye vermis oldugu desteklerden anlamaktayiz.Sayin Bülent Aric ise zaten Siyasi kimligi Politikasi belli,Ne kadar Laiklige karsi oldugu veya yakinligi bilmeyen yoktur sanirim.Su an Türkiye Cumhuriyeti ates icindedir,Bu atesi söndürmek gerekirken Bircok Milletvekilimiz körükle üzerine gidip atesi daha fazla yanmasini sagliyorlar.Tarih kitaplarindan ögrendigim kadari ile su an Türkiye birinci Dünya savasinda oldugu gibi yok edilmege calisiliyor.Siyasetcilerimiz bununla ilgilenmeleri gerekirken,Ne yazik,ki sanki birbirlerine laf atmaktan öteye gitmemektedirler.Tek ümidimiz Askerimiz ve Polisimiz idi Bu iki yüce kurumumuzun elini ayagini bagladilar.Eskiden korucu durumdadirlar simdi korunacak duruma düsürüldüler.Türkiye Cumhuriyeti Dil Din Irk ayirimi yapilmadan Kardesce birbirlerine sarilip bu yangini söndürmek zorundayiz saygilarimla.