30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Kayıkçı Kavgası


MİLLİYET Gazetesi Genel Yayın Müdürü Sedat Ergin “Başbakan biraz ayıp oluyor” diye yazmış. Rahmetli eniştem, Maraş Mebusu Mithat Alam aklıma geldi; rahmetli çok kibar bir adamdı, rivayet olunur ki, “Sen Nehri” diyemez, “Siz nehri” dermiş… Bu, belki yakıştırma ama ben bilirim, bir adama çok kızmıştı: “Size çok kızdım, neredeyse münasebetsiz diyeceğim” dedi!

Başbakanın son konuşmaları da Sedat’ın dediği, gibi, “biraz ayıp –münasebetsiz” oluyor!

Kurtlar Vadisinde, kurtlar arasında –Erdoğan’la Aydın Doğan arasında dalaş devam ediyor… Mücadele eğer ülke ile sorunları ve çıkarları hususunda olsaydı, bir tarafı tutmak, desteklemek, hak vermek mümkün olurdu. Ancak görülüyor ki, kavga, bir “kayıkçı kavgası” çıkarlar “çakışırsa” mesele yok, ama “çatışırsa”, kıyamet kopuyor! Ancak ilerde, çıkarlar “çakışırsa” kavga, bir süre için rafa kaldırılırsa, şaşırmayın!

Başbakan Erdoğan, Aydın Doğan’ı, bir Başbakana yakışmayacak bir üslupla, tehdit etti. Ama tehdidin arkasını getiremedi. Acaba “bırakışma” jesti mi?

ÇİFT ŞAPKA

Aydın Doğan, Başbakana mektuplarında işadamı ve yayıncı olmak üzere iki ayrı şapkası olduğunu yazmış. Erdoğan diyor ki “(Doğan), İşadamı şapkasıyla, başbakan olarak, benden talep ve beklentilerini yazıyor. Ama öyle anlaşılıyor ki, aksini söylese de bu şapkaları birbirine karıştırıyor!” Burada Erdoğan haklı; “çift şapkalar” hakikatte de, birbirlerine karışıyor ekseri de, çatışıyor! Bu olayın ortaya çıkardığı en önemli durum da bu! Daha önce de yazdım; İki “karpuz” –medya ve iş, tek kola sığmaz!

Üstüne üstelik TV lar, Radyolar, dergiler, aynı tek --ellerde –holdinglerde toplanırsa, basın hürriyetinden, düşünce ve ifade özgürlüğünden ve halkın doğru haber almak hakkından söz edilemez!

Öyle ya; Holdinglerin medyası, yayın politikalarını, holdingler, iktidarla olan çıkarlarına veya aksine “çatışmalarına” göre ayarlayacaklardır… Ve iktidarın, çeşitli baskıları üzerine, köşe yazarlarını da frenleyecek veya “kovacaklardır”! Şu son zamanlarda bunlar olmadı mı?

Buna karşılık Holding medyası dışındaki bağımsız gazete ve TV’lerin etkileri de, baskı sayısı ve reytingleriyle de mahduttur, çünkü tüm dağıtım ve reklâm imkânları da o holdinglerin kontrolleri altındadır.

Dünyanın her demokratik ülkesinde medya tekellerini, sahipleri iş şirketleri olsa bile, engelleyecek mevzuat ve mekanizmalar vardır. Bizde de, güya var, ama takan kim?

Bu söylediklerimin yanlış olduğunu söyleyenler beri gelsinler. Büyük gazete ve radyoların, Basın Özgürlüğünün vazgeçilmez gereği olan bu konuda oto- kontrol ve özeleştiri yapmalarından vazgeçtim ama acaba, basın kuruluşları bu hayati konuya neden hiç temas etmezler? Ve Erdoğan’ın “ayıp ettiği”, Sedat Ergin’in, diğerlerinin akıllarına, ucu kendilerime dokununca mı gelir?

YOLSUZLUKLAR VB.

Bu olay vesilesiyle ortaya dökülen başka bir gerçek var; “Deniz Feneri” iktidardaki şaibeli ilişkileri, ”yandaşların” kayırılmasını, kadrolaşmayı ve de dinin- sevabın, siyasete nasıl alet edildiğini, yolsuzluklar buzdağının altında, başka neler olabileceğini de aydınlattı! Başbakanın hırçınlığının, asıl sebebi de bu!..

Ve bu kadar yolsuzluk varken “bağımsız” medya, neden şimdiye kadar bunların üzerine gitmedi?

ÇİFTE ÖLÇÜ

Erdoğan, “Deniz Feneri” konusunda “olaya yargıda çözülür, o zaman kadar kişiler haksız infaz edilmemeli!” diyor. Pekâlâ, Sayın Erdoğan, “savcısı” olduğunuz, sözde “Temiz eller” –Ergenekon soruşturmalarında, bu kuralı neden uygulamadınız ve yargı kararı çıkmadan sözde iddiaların, kanunlara aykırı olarak medyaya sızdırılmasına neden engel olmadınız? Adalet Bakanınız, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının da itiraf ettiği, kınadığı, bu durum konusunda takibat yapmaya neden gerek görmedi? Ve bu kanunsuzluk bugün de devam ediyor ve kendilerini savunamayan insanlar her gün medyada nasıl haksız infaz edilmekteler!

Ankara'da cesur bir yargıç, Başbakanın şehitlere “kelleler” dediği, için, üçbuçuk kuruş tazminata mahkûm etti ve bunun üzerine Sayın Mehmet Ali Şahin, o yargıç hakkında, “kararların gerekçelerini açıklamakta gecikti” diye soruşturma açtırdı. Böyle başka yargıçlar yok mu? Kapatma Davasının gerekçeli kararını Anayasa Mahkemesi Haşim Kılıç da geciktirmiyor m?

Erdoğan'ın egosu büyük; “Ben Başbakanım - bana nasıl bunları söyleyebilirler” diye kızıyor… Mağrur olmayın, Sayın Başbakan; sizden büyük demokrasi, adalet -büyük millet var! O “millet” sadaka verdiklerinizden ibaret değil…

Bir gün, bunların hesabı, muhakkak sorulacak. Sadece diz boyu yolsuzlukların değil, AB, ABD uğruna yapılan dış siyaset hatalarının da!

Ne var ki sizden sonra tortular kalacak ve bunları temizlemeye Herkül bile kadir olamayacak!***

Yayın Tarihi : 15 Eylül 2008 Pazartesi 13:35:25


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?