28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Kıbrıs'ta 'zafer' ya da 'hiç'

“İnce, uzun, ucu sözde açık, fakat gerçekte, sonunda Türkiye’ye kapanacağı muhakkak, engebeli AB yolunda, Ankara’da nefesler tutulmuş, Pazartesi günü Brüksel’den ne işaret gelecek diye! Müzakerelere başlanacak mı? Yoksa bu işkenceli bekleme oyununa “devam” mı? …Zaten, bu yollara gireli, ne zaman böylesine son dakika heyecanları yaşanmadı ki ? . 

Brüksel’den gelen haberler, müzakerelere “başlama” verecek “Ortak Tutum Belgesinin”, henüz 25 üyenin hepsinin onayını almadığı… Başlıca engel, Kıbrıs Rum Yönetimini Ek protokolün Türkiye tarafından uygulanması, yani liman ve hava alanlarının Rum uçak ve gemilerime açılması! Tabii, geçen bır yazımda sözünü ettiğim o “Ortak tutum belgesi” veya geçici ı ilerleme raporunda iler sürüleceği ballı bazı koşullara, mesela TSK ve Güneydoğu konusundaki dayatmalardan ve bunlar karşısında İktidarın ne yapacağı şimdilik söz konusu edilmiyor... Hoş söz konusu edilse ve Ankara itiraz etse de, ne çıkar? 

KIBRIS
AB yolundaki en büyük engellerden bırı de Kopenhag Kriterlerinden olmadığı halde önümüze çıkarılmış olan “Kıbrıs sorunu”.AKP iktidarı AB , daha doğrusu kendi amaçları uğruna, Kıbrıs’ı çoktan verip kurtulacak! …Şimdiye kadar, bu konuda yaptığı büyük fedakârlıklar ve verilen ödünler, Rauf Denktaş! A karşı oynanan oyunlar malûm. Kıbrıs Türklerinin çoğunluğunun Annan Planına “ evet” dedi ve bunu dedirten Mehmet Ali Talat’ı Cumhurbaşkanı seçti Rum Halkı “hayır” dedi, bunu dedirten Papadopulos son seçimlerde büyük çoğunlukla kazandı. Sadece bu çelişki, Denktaş’la Talat arasındaki farkı ve maalesef Rumlarla Kıbrıs Türklerinim çoğunluğu arasındaki acı farkı gösteriyor. 

Ve şimdi bu oyun içinde başka bir oyun var; i Talat’ın Amerika’da Dışişleri Bakanı Rice, İngiltere’de Blair tarafından “nim resmi” kabul edilmesinden sonra Berlin’de Alman Dışişleri Bakanı tarafından “yarı resmi” kabul edilmesi “zafer” olarak gösterebiliyor ve kamuoyu kandırılıyor. Bunlar KKTC’nim İngiltere, Amerika ve Almanya tarafından tanınması manasına gelmezmiş. Ama zararı yok böyle horoz şekerleriyle avutuluruz! 

Kıbrıs davamızın mücahidi rahmetli Sedat Semavi’nin kurduğu HÜRRİYET gazetesi Almanya ile ilgili haberi "Talat’a Üçüncü Kapı Açılıyor" manşetiyle verdi. Ertuğrul Özkök de, yeni göz boyama hareketi konusunda " Berlin, Cuma Saat 10.00 " başlıklı yazı yazmış… Bir dostumun dediği gibi, bu da, Kıbrıs Davamızda, 2002 Kasım ayında başlatılan "indirimli satış kampanyasının" yeni bir reklâmı!
Bizim medyadakilerin bu aşikâr “’göz boyamaya”, böyle kapılmaları ve bu “kapılardan” çözüm beklemeleri çok garip! Oysa Ruf Denktaş’ın yazdığı gibi bu son açılımlar aslında bir süredir sürdürülen “bu mevcut durum devam edemez” hareketinin ve yeni Annan Planlarını habercileri! 

Hafızalar da “nisyanla” malul yani özürlü! . Çözümsüzlükle e suçlanan eski KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş’a da böyle kapılar açılmıştı. Almanya Denktaş’ı 2000’de resmen davet etmiş ve zamanın a Dışişleri Bakanı Joschka Fisher'le 11 Şubat 2000 Cuma günü Hamburg'da görüşmüştü. İ…Ama sonra ne oldu-gene Annan Planı oldu! 

Oynanmakta olan oyunun bir başka boyutu da, “statüko devam edemez” uyarılarına şimdi Washington’dan geldi. …ABD Dışişleri Bakan yardımcısı Daniel Fried, açıkça “ Türkiye, AB üyelik amacını gerçekleştirmek için, Gümrük Birliği anlaşmasını, Kıbrıs Rum Kesimimi de kapsayacak şekilde genişletmeli, Çözüm fırsatı kaçırmamalı“ demiş ve ilave etmiş; : “ Kıbrıs adasında Kıbrıs Cumhuriyetinden başka herhangi bir hükümeti tanımıyoruz, tanımayacağız!” 

Londra’da, Washington’da ve şimdi de Berlin’de, lütfen “yarı resmi” olarak “ağırlanan” Talat’a aynı mesajların verildiği ve bu davetlerin de, ona-dolayısıyla Türkiye’ye bu mesajları vermek ve “statükoyu” Rumlar içim değiştirmek için verdikleri besbelli!
Hükümet bu dayatmalar karşısında ne yapacak? 

Kıbrıs Türkiye için, Türk milleti için, tarihi, coğrafi ve stratejik açılardan. Hayati önemi ve önceliği haizdir… Hele enerji hatlarınım Orta Asya ve Orta Doğu’da, bazı projelerin uygulanmak istendiği şu bağlamda. İngiltere neden Kıbrıs ta üslerini muhafaza eder? ABD neden bu adaya aşırı ilgi gösterir? Ve buna rağmen içimizden bazıları “Kıbrıs’ın Türkiye için önemi yok derler? Açıkça söylemek gerek: her halde, Kıbrıs Türkiye için, Avrupa tutkusuyla, Rumlara ikinci sınıf vatandaş olmaya hazır görünen ve bunun için de Rauf Denktaş gibi gerçek bir liderin yerine Mehmet Alı Talat gibi Rumlarla işbirliği yapmaya hazır birini seçen Kıbrıs Türklerinden de çok daha önemlidir,,Kıbros konunda verilecek ödünler İktidarın tabutuna çakılacak çiviler olur!I

                                                ***

Rum tarafı 24 Nisan 2005'de "ANNAN Plânı'na" pervasızca "HAYIR" demesine rağmen ( iyi ki de böyle yaptılar ), yukarıdaki 9 (a) ve (b) maddesine göre AB'ne tam üye yapıldı. Şayet bu oyunun neticesi Helsinki'de bu şekilde önceden tespit edilmemiş olsaydı, belki Türkiye ve KKTC, Annan Plânı'nı Türk Tarafı'nın kabul etmesi ve Rum Tarafı'nın reddetmesi halinde KKTC'nin tanınacağı; Rumların AB'ne üye alınmayacağı gibi bir hayale kapılarak taktik amaçla Plân'a "EVET" kampanyası yürütebilirdi. Bunda da belki mazur görülebilirdi. Oysa, oyunun neticesi Helsinki'de önceden kararlaştırılmıştı. Türkiye bunu bile bile " EVET " kampanyası yürüten Talât'ı ve O'nun gibi düşünüp davrananları alenen destekledi. Daha önceleri bu gibi durumlarda seslerini yükselten kişi ve kurumlar da maalesef sessiz kaldılar.
Helsinki Bildirisi'nin 4 üncü maddesine göre de, Türkiye, AB'ne üye olabilmek için komşularıyla olan sınır ihtilâflarını ve diğer ilgili konuları halletme; bu mümkün olamazsa bunların halli için Uluslararası Adalet Divanı'na gitme yükümlülüğü altına girdi. 

Helsinki Bildirisi'nin 12 inci maddesi de yukarıdaki hususlar bakımından fevkalâde ifşa edicidir: " .... Turkey, like other candidate States, will benefit from a preaccession strategy to stimulate and support its reforms. This will include enhanced political dialogue, with emphasis on progressing towards fulfilling the political criteria for accession with particular reference to the issue of human rights, as well as on the issues referred to in paragraphs 4 and 9 (a)..........."
Şimdi M.Ali Talât'ın Almanya'yı ziyaretine gelince:
C'nin tanınması yolunda bir adım olabileceğine dair ortada hiçbir belirti yok. Mevcut belirtiler bunun bu amaca yönelik olmadığı yolunda. Hürriyet de " bu görüşmenin tanıma anlamına gelmeyeceğini " vurguluyor.
3. Ertuğrul Özkök görüşmenin " resmî sıfatlar taşıyan iki kişi arasında yapılacak olmasına " önem atfediyor. 11 Şubat 2000'deki Denktaş-Fischer görüşmesi de resmî sıfat taşıyan iki kişi arasında yapılmıştı.
4. Gazetede görüşmenin " resmî ziyarette bulunan yabancı konukların ağırlandığı yerde " yapılacağının altı çiziliyor. Buranın neresi olduğunu şimdi hatırlamıyorum. Belki yeni tahsis edimiştir. Ama Almanya'da bu mahiyette binalar vardır. Buralarda Almanya'nın görüşmek istediği kişiler, gruplar, emniyet mülâhazasıyla, statülerine bakılmaksızın misafir edilirler. Bazılarında orada kalandan para da alınır. Talât'ın kalacağı yerin bu şekilde vurgulanmış olmasından utandım. Bence diplomatik bir görgüsüzlük. Zat-ı Devletleri'ni ve heyetinizi Alman Dışişleri Hamburg'da bir otelde misafir etmişt.
5. Bu temas neden bu aşamada yapılıyor? EK Protokol'un onaylanmasını ve Türkiye'nin hava ve deniz limanlarını Rum ( Kıbrıs )uçak ve gemilerine açılmasını kolaylaştırmak için.
6. Türk basını bu ziyaretin reklâmını neden yapıyor? Bu ziyareti çok önemli gösterip ve AKP Hükûmeti'nin başarısı olarak takdim edip EK Protokol'un TBMM'ne getirilmesinin ve limanların açılmasının Türk kamuoyunda zeminini hazırlamak için. Tabiî AB borazancısı gazeteler ve TV bu ziyareti ön plâna çıkaracaklardır.
7. Ertuğrul Özkök, Türkiye'den Cüneyd Zapsu ve Şaban Dişli'nin Talât'la birlikte Berlin'e gideceğini yazıyor. Bu görünüş bakımından çok yanlış. Bir taraftan ziyaretin resmî olduğu iddia ediliyor, öte yandan bu kişilerin Talât'la beraber sözkonusu oluyor. Hayret ki ne hayret! 

Şyrasını aöıkça belirtmek gerek Kıbrı hem coıgrafı hem tartihi ve hem de özelıkle bugün petrol enerji hatlarındakı durumu yüzünden strtaejık sebebplerle Türkiye için. Kıbrıslı Türkleınkonjonktürel istek ve geleceklerinden çok daha önemlidir…YANİ Kıbrıslı Türklerin bazıları hatta çogunluğu Avrupğan cazibesı. Küşüğsel rant vb hesaplarıyla Rum lara lapılanmak istiyorlarsa – bunun ahlaki yönleri bır tarafa- bu Türkiyenın “ne haliniz varsa görün deiye Kıbrısı verıp kurtulabıleceği manasına gelmez…BUGÜM BIR TARAFTA , “BEN “Tork ordsunun sancağını dürü şehitlerinin mezarlarını alıp adadan ayrılmayı asla kabul etymeyecvek bır Rauf Denktaş diğer tarafta ötedenberı Rumlla IOşbırlişğ yapmış ve gene de yapmaya hazıri Mehmet Ali Talat varsa bu önce bazı Kıbrsılı Türklerin ayıbıdır ve Türkiye de bu ayıba ortak da olamaz kabul de edemez


Ssanki İngiltere ve ABD M.Ali Talât'ı KKTC Cumhurbaşkanı olarak kabul etmiş de şimdi bu açılımı Almanya yapıyormuş zannedecek. Vatandaş,sanki bugüne kadar ABD, İngiltere ve Almanya ve diğerleri KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'la aynı mahiyet ve statüde hiç görüşmemişler ve önceki Türk Hükûmetleri bunu hiç sağlayamamışlar da ilk defa M.Ali Talât bu muameleye mazhar(!) oluyormuş ve bunun da gerçekleşmesini AKP Hükûmeti başarıyormuş kanaatini edinecek. Bazı vatandaşlar da belki Almanya'nın KKTC'nin tanınması yolunda anlamlı bir adım attığını sanacak.
Hernekadar haberde " bu görüşme, Alman Hükûmeti'nin KKTC'yi tanıyacağı anlamına gelmiyor " deniliyorsa da " KKTC'nin seçilmiş Cumhurbaşkanı ile resmî temas kuruyor" ifadesine yer verilerek kamuoyu yanıltılıyor. Ne İngiltere, ne ABD Talât'ı " KKTC Cumhurbaşkanı " olarak kabul etmiş, ne de şimdi Almanya kabul edecek! Talât'ın bu ziyareti'nin daha önce Zat-ı Devletleri'nin bu Ülkelere yapmış olduğunuz ziyaretlerden siyasî amaç, sıfat, statü,protokol ve sonuç bakımından hiçbir farkı bulunmayacak. 

Sanki İngiltere ve ABD M.Ali Talât'ı KKTC Cumhurbaşkanı olarak kabul etmiş de şimdi bu açılımı Almanya yapıyormuş zannedecek. Vatandaş,sanki bugüne kadar ABD, İngiltere ve Almanya ve diğerleri KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'la aynı mahiyet ve statüde hiç görüşmemişler ve önceki Türk Hükûmetleri bunu hiç sağlayamamışlar da ilk defa M.Ali Talât bu muameleye mazhar(!) oluyormuş ve bunun da gerçekleşmesini AKP Hükûmeti başarıyormuş kanaatini edinecek. Bazı vatandaşlar da belki Almanya'nın KKTC'nin tanınması yolunda anlamlı bir adım attığını sanacak. 

Hernekadar haberde " bu görüşme, Alman Hükûmeti'nin KKTC'yi tanıyacağı anlamına gelmiyor " deniliyorsa da " KKTC'nin seçilmiş Cumhurbaşkanı ile resmî temas kuruyor" ifadesine yer verilerek kamuoyu yanıltılıyor. Ne İngiltere, ne ABD Talât'ı " KKTC Cumhurbaşkanı " olarak kabul etmiş, ne de şimdi Almanya kabul edecek! Talât'ın bu ziyareti'nin daha önce Zat-ı Devletleri'nin bu Ülkelere yapmış olduğunuz ziyaretlerden siyasî amaç, sıfat, statü,protokol ve sonuç bakımından hiçbir farkı bulunmayacak.

Rum tarafı 24 Nisan 2005'de "ANNAN Plânı'na" pervasızca "HAYIR" demesine rağmen ( iyi ki de böyle yaptılar ), yukarıdaki 9 (a) ve (b) maddesine göre AB'ne tam üye yapıldı. Şayet bu oyunun neticesi Helsinki'de bu şekilde önceden tespit edilmemiş olsaydı, belki Türkiye ve KKTC, Annan Plânı'nı Türk Tarafı'nın kabul etmesi ve Rum Tarafı'nın reddetmesi halinde KKTC'nin tanınacağı; Rumların AB'ne üye alınmayacağı gibi bir hayale kapılarak taktik amaçla Plân'a "EVET" kampanyası yürütebilirdi. Bunda da belki mazur görülebilirdi. Oysa, oyunun neticesi Helsinki'de önceden kararlaştırılmıştı. Türkiye bunu bile bile " EVET " kampanyası yürüten Talât'ı ve O'nun gibi düşünüp davrananları alenen destekledi. Daha önceleri bu gibi durumlarda seslerini yükselten kişi ve kurumlar da maalesef sessiz kaldılar.
Helsinki Bildirisi'nin 4 üncü maddesine göre de, Türkiye, AB'ne üye olabilmek için komşularıyla olan sınır ihtilâflarını ve diğer ilgili konuları halletme; bu mümkün olamazsa bunların halli için Uluslararası Adalet Divanı'na gitme yükümlülüğü altına girdi.
Helsinki Bildirisi'nin 12 inci maddesi de yukarıdaki hususlar bakımından fevkalâde ifşa edicidir: " .... Turkey, like other candidate States, will benefit from a preaccession strategy to stimulate and support its reforms. This will include enhanced political dialogue, with emphasis on progressing towards fulfilling the political criteria for accession with particular reference to the issue of human rights, as well as on the issues referred to in paragraphs 4 and 9 (a)..........." 

Şimdi M.Ali Talât'ın Almanya'yı ziyaretine gelince:
C'nin tanınması yolunda bir adım olabileceğine dair ortada hiçbir belirti yok. Mevcut belirtiler bunun bu amaca yönelik olmadığı yolunda. Hürriyet de " bu görüşmenin tanıma anlamına gelmeyeceğini " vurguluyor.
3. Ertuğrul Özkök görüşmenin " resmî sıfatlar taşıyan iki kişi arasında yapılacak olmasına " önem atfediyor. 11 Şubat 2000'deki Denktaş-Fischer görüşmesi de resmî sıfat taşıyan iki kişi arasında yapılmıştı. 

4. Gazetede görüşmenin " resmî ziyarette bulunan yabancı konukların ağırlandığı yerde " yapılacağının altı çiziliyor. Buranın neresi olduğunu şimdi hatırlamıyorum. Belki yeni tahsis edimiştir. Ama Almanya'da bu mahiyette binalar vardır. Buralarda Almanya'nın görüşmek istediği kişiler, gruplar, emniyet mülâhazasıyla, statülerine bakılmaksızın misafir edilirler. Bazılarında orada kalandan para da alınır. Talât'ın kalacağı yerin bu şekilde vurgulanmış olmasından utandım. Bence diplomatik bir görgüsüzlük. Zat-ı Devletleri'ni ve heyetinizi Alman Dışişleri Hamburg'da bir otelde misafir etmişti.
5. Bu temas neden bu aşamada yapılıyor? EK Protokol'un onaylanmasını ve Türkiye'nin hava ve deniz limanlarını Rum ( Kıbrıs )uçak ve gemilerine açılmasını kolaylaştırmak için.
6. Türk basını bu ziyaretin reklâmını neden yapıyor? Bu ziyareti çok önemli gösterip ve AKP Hükûmeti'nin başarısı olarak takdim edip EK Protokol'un TBMM'ne getirilmesinin ve limanların açılmasının Türk kamuoyunda zeminini hazırlamak için. Tabiî AB borazancısı gazeteler ve TV bu ziyareti ön plâna çıkaracaklardır.
7. Ertuğrul Özkök, Türkiye'den Cüneyd Zapsu ve Şaban Dişli'nin Talât'la birlikte Berlin'e gideceğini yazıyor. Bu görünüş bakımından çok yanlış. Bir taraftan ziyaretin resmî olduğu iddia ediliyor, öte yandan bu kişilerin Talât'la beraber sözkonusu oluyor. Hayret ki ne hayret!

Yayın Tarihi : 11 Haziran 2006 Pazar 17:54:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?