29
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Kontrolden mi çıktı?

Fethullah Gülen Hocaefendi -cemaati İzmir’deki, mütevazi, fakat hitabeti kuvvetli bir vaizin, “hareketinin”, bu kadar güçlü hale gelmesi siyasete etki odağı olması, çağımızın muamması- mucizesi!... Hakkında, her dilde bunca kitap, makale yazılıyor, insanlar bu muammayı çözmeye çalıyorlar. Amerikan Savcılar ülkelerindeki Fethullah Ufuk okullarını tahkik ediyorlar.

Önce Hanefı Avcı’nın kitabı ve son olarak da, Ahmet Şık’ın, basılmadan toplanan, belki de yok edilen “İmamın Ordusu” kitabı, “seçim sath-ı mailininin” tam ortasına oturdu… Ve kimse, “otuz el bombasından!”, “Terör Örgütü” çıkaranlar bu “mucizenin” nasıl gerçekleştiğini ve Hocaefendinin bu “gücü” nasıl elde ettiğini sormaya- sorgulamaya cesaret edemiyor. Çünkü Ahmet Şık’ın dediği gibi “dokunan yanıyor”- örnekleri ortada…

MHP Genel Başkanı, nazikane söyleyecek oldu; “cemaatin faaliyetlerini durdurduğunu veya askıya aldığını açıklamasının yerinde ve yararlı olabileceği akla gelmektedir” dedi- hemen Hocaefendiyi nerdeyse Rahmetli Türkeş’e benzetecek, eski ülkücülerin bile sert tepkilerine maruz kaldı… “Türk okullarını kapatalım mı? İstiklal Marşı’nı söyletmeyelim mi? Türkçe olimpiyatlarını iptal mi edelim?” gibi demagoji yapıyorlar. Meğer, Milliyetçilere de sızılmış.

Ben de “muammayı –mucizeyi” fazla irdeleyemeyeğim, ancak eski hukukumuza dayanarak Hocaefendi’den soracağım bazı şeyler var.

Önce Hocaefendinin “gücü” konusunda, küçük bir ipucu; seksenli yıllarda Orta Asya’da gezerken, Taşkent sokaklarının bir noktasında, Türk dondurması tezgâhı ve Türkiyeli olduğu anlaşılan satıcısını görmüştüm… İzmirli, satıcıya sorduğumda, “Beni buraya Hocaefendi gönderdi… Tezgahı İzmir’den verdirdi” dedi. O adam sonra bölgede Dondurmacılar kralı oldu. Belki önemsiz de bir ipucu!...

Sonra, Orta Asya’daki Türk ülkelerinde, Gülen okullarını gördüm... Kapılarında, Atatürk büstleri, duvarlarında Mustafa Kemal’in hitabeleri vardı. Bir Turancı olarak çok etkilendim… Dönünce de öven yazılar yazdım. Bunun üzerine 1997’de evimde ameliyatlı yatarken, Hocaefendi, lütfettiler Emirgân’daki evimizi, geçmiş olsun için teşrif etiller. Fethullah Hoca, bana Atatürk’ü ve babamı sordu… Dikkatle dinledi. Amerika’ya gidişinden önce, eşimle beni, İstanbul’da, Altunizade’de ikamet ettiği okula davet etti… Dairesinin duvarlarında Türk Silahlı Kuvvetlerine ait maketler – ibareler vardı… İlişkilerimiz, Hocaefendi tedavi maksadıyla Amerika’ya götürülene, ortaya cemaatine “sabrediniz sıramız gelecek” kasetleri çıkana kadar devam etti- ben kestim.

Hocaefendi bundan birkaç ay önce bizi Amerika’dan telefonla aradı. Eşimle konuşmuş, “Çok üzülüyorum, uzaktayım ama Türkiye’nin halleri, ülkenin bölünmesi beni çok üzüyor” demiş. Şimdi de siyasi polemiklerin içine çekilmesinden şikâyetçi ve Bahçeli’nin sözlerinden “avukatları” vasıtasıyla rahatsız!

Ama ben de Bahçeli gibi, eski hukukumuza istinaden soracağım: Cemaatinin organı olan Zaman gazetesini okumuyor mu? Cemaatine bağlı TV’lerdeki söylenenlerden haberdar değil mi? Bu gazete ve kanallardaki seçme yazarlar, her gün, TSK ve milliyetçilik aleyhinde yazıyor ve konuşurlar… Bu adamlar Polis Akademisi ve kolejinde öğretim üyeleri.

Ben açık söyleyeyim yöremde gördüğüm Fethullah Okulları’nda öğretilenlerden artık kuşkuluyum. Bu okullardan yetişenlerin orduya bile sızmalarından endişeliyim. Hocaefendi’nin avukatı bu okullarda İstiklal Marşı söylendiğini söylüyor ama zikri böyle olsa da fikir ne?

Alanya’daki Ufuk Koleji öğrencileri iki yıl önce benim yazdığım “İnsanlar Niçin Yaşarlar” adlı milliyetçi piyesin temsiline topluca gelmişlerdi ama ilk perdesinde, Mehmet Akif’in şiiri okunurken hocalarının işaretiyle adeta gösteri yaparcasına salonu topluca terk ettiler. Protesto benim şahsıma mıydı, yoksa milliyetçiliğe mi?

Son tahlilde; saygın bir din bilgesi olan vatanseverliğinden şüphe etmek istemediğim Fethullah Hocaefendi’nin; “mucizesi ve muamması” hakkındaki şüpheleri ve benim endişelerimi izale etmesini rica ediyorum. Yoksa cemaati, okullar, gazeteler, yazarlar, TV’ler onun kontrolü altından çıktılar, başka güçlerin kontrolü altına mı girdiler? Öyleyse eyvah ki eyvah!..

Evet şimdi söz Hocaefendi’nin -avukatı vasıtasıyla değil- Zaman’da yayınlanan hutbelerinde. Bizzat kendi ağzından izale etmesini rica ediyorum... ***

Yayın Tarihi : 5 Nisan 2011 Salı 00:30:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
düzeltme (Dr. S.) IP: 88.252.65.xxx Tarih : 5.04.2011 19:14:55

Yaptığım yukarıdaki belirti 13 Nisan 1920 Salı tarihindedir.


23 Nisan'a 17 gün kala (2). Dr. S. IP: 88.252.65.xxx Tarih : 5.04.2011 19:04:45

İstanbul Hükümeti yanlısı gazeteci R. C. Ulunay'ın, Vahideddin'in Mebusan Meclisi'ni kapatması üzerine Alemdar gazetesinde şu manşetini attı: "Mebusan Meclisi layık olduğu akıbete uğradı ve nihayet gittiler.., uğurlar olsun !"  Kaynak: "Vahideddin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele" Turgut Özakman. s: 370