18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

“Konuşma… Savaş!”

Radikal Gazetesinin “Savaşma, Konuş” Kampanyası, doludizgin devam ediyor… Köşemde bu konudaki görüşlerimi yazmıştım, ama gene de, bu gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Sayın Eyüp Can’a bir öneride bulundum: “Her gün bu kampanyanız için, dışarıdan ve içerden, çeşitli çevrelerden, kişilerden, destek yazıları yayınlıyorsunuz- kamuoyu araştırmanızda olumlu puanlar çoğunlukta… Cevap hakkı vermek mi olur- karşı görüşlere de yer vermek dürüstlüğü mü olur; benim de “Konuşma-Savaş” başlıklı bir yazı yazmama imkân verin” dedim… Cevap vermek lütfünde bulunmadı. Takdir onun!

Bu kampanyanın sloganı “Savaşma Konuş”… İlk bakışta insancıl ve kolay karşı çıkılamayacak bir öneri… Benim, “Konuşma - Savaş” duruşum ise, gene ilk bakışta, insafsız ve bağnaz; kan dökülmesini işiyormuşum gibi!

Ancak, “Güneydogu Kürt sorunu” konusunda biraz araştırma yapmış ve kitap yazmış bir kişi olarak, benim görüşüm, APO ile eşkıyası ve temsilcileriyle, konuşup, uzlaşmanın kesinlikle imkânsız olacağına aksine, eşkıyaya yüz ve taviz verilmesine sebep olacağına inanıyorum… Ve son zamanlardaki gelişmeler beni haklı çıkarıyor…

“Konuşup ne pazarlığı yapılacak sınır pazarlığı mı” diye sormuştum… Meğer yapılmaya başlanmış; bu kapsamda, bu dağlık bölge ile ilgili bölümün yeniden ele alınması isteniyormuş. İki ülkenin sınırlarını düz alanlardan ve daha güvenli yerlerden geçirecek şekilde karşılıklı bazı toprakları alıp, bunun karşılığında bazı toprakları da vermesi söz konusu imiş. Ve bizim hükumet de buna sıcak bakıyormuş… Kim ne verecek, kim ne alacak, kim kazançlı çıkacak, belli değil ama fareler sakallarımızın üzerinden geçiyor… Mademki sınırlar yeniden çizilecek, yeni sınır, Kandil’in, TSK tarafından daha kolay ve etkili vurulacağı bir konuma getirilse!

“Kandil” deyince, “savama konuş” kampanyasına oradaki Karayılan’dan, cevap geldi: Eşkıya Türkiye hudutlarının dışına çekilmeyecek, kanlı eylemlere devam edecek! Emir “büyük yerden” İmralı’daki bebek katilinden! APO, her zamanki gibi, avukatları aracığıyla ve Fırat Haber Ajansı vasıtasıyla, “Silah miadını doldurmuştur” diyen Osman Baydemir’e “sen kim oluyorsun” dercesine, ağzının payını vermiş: “Silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesi konusunda (Hükûmetle) bir anlaşmamız yok” demiş!..

Eşkıya Başının (daha doğrusu artık Baş Müzakereci “Sayın Öcalan” mı, diyeceğiz) Türk Devleti ve bugün yönetenleri için vahim, hazin bir açıklaması var: APO, meğer “sorunun çözümü” için yakalandığından beri, TC yetkileriyle, diyalog halinde imiş. Bunu biliyorduk, ama mesela, zamanın Genelkurmay 2.Başkanı Çevik Bir’in Onunla konuştuğunu bilmiyorduk... “Bir” Paşa, Ona “sen dağa çıkardın- sen indir” demiş… Bir bakıma, mantıki: Cinayetleri, katile çözdürmek ve Katile paye vermek, adi suçlarda, geçerli olsa da Türkiye’nin, bölünmesi söz konusu olduğunda, ne derecede onurlu ve ne kadar olası…

ABD’nin APO’yu, “Şartlı” teslim etmesindeki “kerameti “de, hatta devletin sorunu çözmek için, APO’yu “kullanması” da mazur görülebilirdi, ama bir noktaya kadar!... O “noktadan” sonra, binlerce insanımızın katili, şimdi, “bilge” APO, bugün bizi kullanıyor… Koca TC ile kedi fare ile oynar gibi oynuyor!

Abdullah Öcalan’ın son mesajında, naçizane benim, öteden beri yazdığım hakikatleri, teyit etmiş biri Avrupalılara diyor ki: “Siz bu toprakların son Yüzelli yıllık tarihinde politikalarınızla dört halkın katliamlarına yol açtınız. Halkların özgürlüğünü bir avuç ranta, ekonomik çıkarlarınıza kurban ettiniz. Bu getirim karşılığında sattınız. Türkiye'deki egemen sistemle de uzlaştınız. Bu çözümsüzlük politikasıydı. Bunda Avrupa'nın sorumluluğu var, bununla yüzleşmelisiniz, aksi halde tarih karşısında sorumlusunuz!”

Aynen, öyle!

Fakat daha da önemlisi Kürt Sorunun tarihine ve ne olduğuna ışık tutan, şu sözleri: “Siz bile bu sorunun nereden kaynaklandığını anlayamıyorsunuz, o yüzden çözemiyorsunuz. Bu sorun, bir İngiliz planıdır.”

Kısacası “Kürt sorunu” Kürtlerin kültürel hakları anadilleri ve aş –iş sorunları, hatta “milliyetçilik” duyguları değildi… İngiliz ajanı Noel, 1919 yılında, Güneydoğu’dan Londra’ya gönderdiği raporunda, “Kürtlerde milli duygular, milliyetçilik yoktur, ama biz, biraz iteleyerek, bunları yerleştiririz ” demişti…

Maksat, Türkiye’yi Kürdistan ve Ermenistan’la, bölerek “Türk Tehlikesinden" kurtulmaktı. Şimdi, ne değişti?

APO’nun ifade ettiği bu hakikat anlaşılmadıkça - ve “Büyük Kürdistan” realitesi kale alınmazsa, sorunu çözmek mümkün değildir. APO, şimdi unutturmasın. 1984’de, PKK saldırısını başlatırken, yayınladığı manifestoda, hedefi “Büyük Kürdistan” idi. Şimdi, O, barış havarisi ve baş müzakereci olsa da amacı hala bu… Gerisi palavra!...

Radikal Gazetesine sorarım; bu hakikatler karşısında, eşkıya ile ne konuşulacak? Türkiye’nin mücadele azmine çomak soktuktan sonra, “Pardon-yanılmışız” demeniz yetecek mi? ***

Yayın Tarihi : 16 Kasım 2010 Salı 00:04:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?