Azanları teneşir paklar... İyiden iyiye azmışlardı. Apo/PKK/BDP ve "Kandil çetesi"... Türk devletine meydan okuyorlar... Ültimatomlar veriyorlar. Ve medyadaki rüfekası da, Kandil'den bu mesajları taşıyorlardı. Bıçak, hançer, sonunda Erdoğan'ın bile, "kemiğine" -hangi kemiği ise- dayanmıştı. Başbakan, en nihayet "açılım ve saçılımla", bu sorunun çözülemeyeceğini ve eşkıya ile pazarlık değil sonuna kadar, bitirene kadar mücadele etmenin şart olduğunu anladı. Bu "hallerde" gene "OHAL"in zorunlu olacağını da -şimdilik- idrak etti!.. "Yeni Anayasada" ne yapar; bilinmez!..
Nihayet, TSK'nın vurucu gücü, halen "içeride" bulunan Balanlı Paşa ve diğer hocaların yetiştirdikleri "Türk Yıldızları" eşkıyayı inlerinde vurdular, darmadağın ettiler... Ama yetmez; yılanlar yedi canlıdırlar, gene dirilirler. Askerlik tarihinde hava gücü bombardımanlarının ne kadar etkili olduğu bilinir. Ama hele bugünkü koşullarda, haydutları yok edecek olan kara harekâtıdır. Zafer, piyadenin süngüsünün ucundadır... Barzani'nin gözyaşlarına, ABD ve AB'nin "dostane" uyarılarına bakmadan TSK bütün gücüyle Kuzey Irak'a girmeli ve bu işi artık bitirmelidir... Apo da sonsuza kadar susturulmalıdır... Ondan gelecek hayır, gelmez olsun...
***
Hükümet, PKK veya yeni deyimiyle BTÖ (Bölücü Terör Örgütü) ile mücadele konusunda geniş kapsamlı bir plan açıkladı ama, ne var ki gerçekleştirmek için hâlâ tereddüt ediyor; savsaklıyor... Neden?.. Oysa demir tavında iken dövülür!
Bir şey daha var; "Başkomuta" kimde? Artık harekât hakkındaki bilgileri İçişleri Bakanlığı âdeta Genelkurmay'la eş zamanda -rekabet edercesine- açıklamaya başladı... Asıl görevi terörle içeride mücadele etmek olan polisin, Özel Harekâtçıların âdeta TSK'ye rakip gibi kullanılmaları da en azından tartışmaya açık...
Şurası muhakkak ki eşkıyanın amacı, strateji ve taktikleri hep belliyken bizim tarafımızdan sorun yanlış teşhis edildi; yığınla hatalar yapıldı...
Şimdi karar zamanı. Eğer Erdoğan ve iktidar kararlı olup bu işi bitirirlerse helâl olsun!
***
Pabuçlar pahalandı ya, eşkıya ve rüfekası, bölücü aydınlar, Kemal Burkay vb. medyadaki adamları, "Bu iş silahla olmaz" nakaratını tutturdular... Adamlar terörle, silahla sorunu bu duruma getirdiler. Devletin, Ordunun silah bırakmasını istiyorlar... Pek âlâ, bölücülükten maksatları açıkça "Büyük Kürdistan" oldukça bu iş nasıl bitirilecek? Birisi bunu söylesin.
Fakat adamlar bir yerde haklı; TSK'nın komutanlarının hepsi salkım salkım yakalanıyor... Manevi gücü örseleniyor... Akılları sıra, "Olgun meyve" önlerine düşecek!..
***
Bu arada İktidar-Ordu ilişkilerindeki ve "oturma" düzenlerindeki yılların geleneklerinden öte karmaşaya bakın!.. 30 Ağustos resepsiyonlarının iptali başlı başına skandal... Şehitler verilirken resepsiyon doğru değilmiş... Geçen 30 Ağustoslarda da "şehitler" vardı. Asıl bu yıl 30 Ağustos resepsiyonları ile birlikte resmi geçitlerde güç gösterisi olmalı...
Resepsiyonların iptali konusunda küçük bir umudum var... Acaba o tarihlerde Mustafa Kemal'in Büyük Taarruz arifesinde Ankara'da çay partisi şaşırtmacası gibi bir taktik mi var?..Umut bu ya, belki o gün "Kandil söndü" diye bayram edilir...
Fakat gerçek şu ki, Türkiye'de derin bir eksen kayması var. Ve bu Ordu-İktidar ilişkilerine de yansıyor... Kendi ordusundan âdeta PKK'dan fazla korkan bir iktidar var.
Harp Okullarında diploma törenleri yapılacak ve yeni subaylarımız diplomalarını, ödüllerini Cumhurbaşkanı Gül'ün, Erdoğan'ın ve bakanlarının ellerinden alacaklar... Kendimi onların yerine koyuyor, genç teğmenlerin o sıradaki duygularını, düşüncelerini merak ediyorum... Hem bu gidişle ileride "içeriye" alınmayacaklarından emin olabilirler mi?..
Ve ben şu sıralarda 26 Ağustos'u, Büyük Taarruz'un başladığı günü düşünüyorum. O gün Kocatepe'de Gazi'nin yamacında bulunan yaveri amcam Muzaffer'den dinlediklerimi hatırlıyorum... Ve Çiğiltepe'yi vaktinde alamadığı için kahrından intihar eden Miralay Reşat Bey’i rahmetle anıyorum...
Son dakika- BDP'liler, Türk Hava Kuvvetlerinin Kuzey Irak'ta, Kandil'de, PKK'nın Irak'ın kuzeyindeki kamplarına yönelik düzenlediği hava operasyonlarının durdurulması için Irak sınırına hareket etmişler. Sınırı geçip Haftanin ve Zap kamplarına gitmeyi planlıyorlarmış... Bu adamların Parlamentoda olanlarının, "barışa" hizmet edeceğine inananlar, bu adam ve bu kadınların asıl PKK "vekilleri" olduğunu anladılar mı? Bırakınız eşkıya inlerine girsinler... Yılanlarla sarmaş dolaş olsunlar. Ve Türk uçakları onlara da hadlerini bildirsin. ***