30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

“Kürt sorunu nasıl çözülür”?

Türkiye’nin gündemi TBMM, “Yeni Anayasa” ve “PKK/Kürt sorununa” odaklı... Bu sorun çözülmedikçe, ülkede huzur ve refah mümkün değil. Bu konuda her kafadan bir ses çıkıyor ve değişik öneriler yapılıyor... Önerilerin en canlısı ve günceli, karşılıklı silah bırakarak “barışçı” çözüm! Bu hususta Erdoğan çelişkiler içinde... “PKK ile hem mücadele ederim, hem de müzakere ederim” diyor... Bu nasıl olacaksa ve müzakereden ne çıkacağını umuyorsa!

Ne var ki, iktidarın açtığı “muhaber" (müzakere) kapısına rağmen, eşkıya silah bırakmıyor, aksine azdıkça azıyor. Çünkü maksadı barış değil savaş... Ve bu savaş Türkiye sathında BDP’nin “Demokratik özerklik” ilanı ve uygulamalarıyla fiilen başlamış!..

 

Benim de “Kürt sorununun” çözülmesi hususunda bir önerim var: Derim ki, tüm Kürtler, bölücüler, BDP-PKK temsilcileri, Apo İmralı’dan, Karayılan Kandil’den ve bütün televizyonlarda, eş zamanda ve en kıdemlileri Ahmet Türk, TBMM özel celsesinde ortak bir “manifesto” açıklasınlar. Önce Abdullah Öcalan’ın, binlerce insanımızın hayatına mal olan “ayaklanmayı” ilan eden 1984 “Manifestosunu” , keenlem yekün ilan etsinler, Türkiye ve Dünya kamuoyuna şunları açık seçik söylesinler ve desinler ki:

Bizler -aşağıda imzası olanlar-, Türkiye’nin Kürt vatandaşları olarak, ülkemizde gerçek huzurun sağlanmasını, silahların susmasını, insanlarımızın ölümlerine son verilmesini içtenlikle istiyoruz... Bu ortak topraklarda yüzyıllardır çok acı olaylar yaşandı... Kökenlere bakılmaksızın iyi niyetle de olsa yanlışlar, haksızlıklar, aşırılıklar yapıldı... Ama öte yandan bunca yıl birlikte yaşadık, kız alıp verdik. Ayrılması, bölünmesi imkânsız et-kemik olduk. Savaşlarda bu ortak vatan uğruna omuz omuza çarpıştık ve şehit olduk... Sevinçlerde, zaferlerde ve tasalarda hep birlik olduk.

Bugüne kadar ve bugün kimse bize ’Siz Kürtsünüz’diye yan bakmadı. Her alanda en yüksek mertebelere çıkmamıza, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan ve komutan olmamıza engel olmadı... Kimse Kürtlerin ülkenin her yöresinde, iş ve aş sahibi olmasına engel olmadı ve olmuyor. Geçmişte bazı hatalar, aşırılıklar olmuşsa bunlar, artık yok.

Hemen itiraf edelim: Sanki tarihte öteki etnik gruplara da haksızlıklar yapılmadı mı!.. Onlar da yoksulluk ve acılar çekmediler mi?.. Türkler de Anadolu’nun başka yörelerinde yoksulluk ve acılar çekmediler mi? Geçmişe takılıp kalırsak karşılıklı kinleri unutmaz ve öç hırsıyla hareket edersek, ileriyi göremeyiz ve bu ortak vatana barış ve huzur gelemez...

Eğer hakikaten bu ortak vatanda huzur ve refah, hep birlikte yaşanmak isteniyorsa, zaman, geçmişin karşılıklı acılarını ve hatalarını tarihe gömmek zamanıdır... Yoksa geçmişe takılıp kalırsak, kin ve öç alma hırsıyla ileriyi göremeyiz.

Kısacası: Bu anlayış ve karşılıklı itiraflarla gerçek milli ve toplumsal barış zamanıdır.
Yoksa, bu güzel cennet vatan kimseye diyar ve yâr olmaz!..

Bunun için de etnik kökenlerimiz ne olursa olsun Türkiye’de, Mustafa Kemal’in bu ülkede gerçek birlik sağlamak için koyduğu ’Ne mutlu Türküm diyene’ anlayışıyla diğer etnik gruplarla birlikte yaşamak ve nimetlerinden ortaklaşa yararlanmak istiyoruz.

Bu imkânsız değil. Geçmişte ayrıcalıklar, abartmalar olmuşsa da bugün Türkiye’nin her yerinde binlerce Kürt, hiçbir engele rastlamadan, ’Sen Kürtsün’ diye engellenmeden iş ve aş buluyor. Her alanda, iş âleminde, siyasette engellenmeden en yüksek mevkilere ulaşıyor... Bu güzel gidişe, şimdi ancak terör ve Kürtlerle Türkler arasına nifak sokmakla engel olunacak, bu iş hiç kimseye yaramayacak... Sonunda bir iç savaş çıkarılacak... Bu savaş ancak yabancılara yarayacak...

’Sayın Öcalan’ İmralı’ya girerken söylemiş: ’Bütün Kürt isyanlarında, Şeyh Sait-Dersim isyanlarında hep yabancıların parmağı vardır’ diye... Şimdi de öyle!..

Vatanı bölmek istemiyoruz “Büyük Kürdistan” değil “Büyük Türkiye” istiyoruz. Biz iç savaş istemiyoruz, gerçek barış istiyoruz... Ülkemizi bölecek bir ’barış’ değil. Bunun için de her alanda bütün gücümüzle mücadele edeceğimize ve bu güzel vatanda gerçek birlik ve huzur için çalışacağımıza yüce Türk milleti önünde namus ve şerefimiz üzerine ant içeriz...”

Bunlar yanlış mı?.. Bunları açık kalplikle ifade etmek çok güç mü? Ama bu manifestonun ilan edilmeyeceğinden eminim... Çünkü, onlar uzlaşma - barış değil iç savaş istiyorlar...

Ben “olmayacak bir duaya âmin” demiş oldum... Kayıtlara geçmesi için!
 

Yayın Tarihi : 5 Ekim 2011 Çarşamba 10:24:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Hüsamettin ŞENER IP: 78.168.253.xxx Tarih : 8.10.2011 10:43:29

 Bilimle ve Eğitimle çözülür. Bilimsel olarak genlerinin TÜRK geni olduğu İSBATLANIR.

Eğitimlede farsın,arabın kalleşlikleri öğretilir bir milleti nasıl parçalarlar diye.  Sondara bu parçaladıkları beyinlerini kin ve nefretle doldurup kendi asli milletlerine düşman edip hainlik etme kalleşliklerinin sırları kirletilmiş beyinlerine iyice sokulur. 

Değişik kültürle ,değişik mesheple insanları birbirine kırdıran kalleşlerin FOYASIDA meydana çıkar.

www.depremerkenuyari.com