2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Kusur ettiyse affola!

PKK terörünü, önce "bölücülük-Büyük Kürdistan" manifestosu ve sonra Eruh-Şemdinli'de Türk askerlerini "on gerillasına" şehit ettirmekle başlatan ve sonra bugüne değin binlerce insanımızın ölümüne sebep olan Abdullah Öcalan'ın, namı diğer Apo'nun delilleri sabit olduktan sonra idam cezasına çarptırıldığı halde hâlâ İmralı'da yaşaması, tarihimize, "Zamanının bir gaflet abidesidir" şeklinde geçecektir... Bundan sonra da AKP iktidarının "Barışçı çözümü"nü bu katilin yol haritasında araması ve onunla pazarlıklara girişmesi "utanç abidesi"ne tüy dikmekle kalmayıp şehitlere ihanet olacaktır.

***

Ama şimdi durum, süren gaflet ve ihanetle şu kerteye geldi. BDP liderlerinden Baydemir açıkça; yeni bir adım atılmadıkça Abdullah Öcalan'ın, İmralı'ya giden heyetle görüşmeyeceğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor, "Hükümet, 'Süreç tıkandı, ben görüşmem, dememelidir. Gerekirse açıktan müzakereleri yürütmelidir.' Öcalan'ın koşullarını düzeltmelidir. Hatta özgürlüğü dâhil olmak üzere her şeyi tartışmaya hazır olmalıdır hükümet."

***

Olmaz demeyin! Bu iktidar "Barış uğruna" şimdiye kadar Öcalan'la pazarlık yaptığı gibi, eşkıya başının yaşam koşullarını düzeltir... Boğaz'da bir yalıya nakleder ve "ilgili bakanlar" onunla yan yana, diz dize otururlar, sohbet ederler... Hatta Başbakan da Dolmabahçe'deki ofisine buyur eder... Hem bildiğim kadarıyla orada üstleri örtülecek 'Türk Bayrağı' ve 'Atatürk fotoğrafı' da yok!..

Ben de bir kehanette bulunayım: Erdoğan'ın ve AKP iktidarının sonunu Apo getirecek!..

ATA’YA İHANET

Eski MHP Milletvekili Deniz Bölükbaşı, kaset skandalı yüzünden saf harici kalınca "Dışişleri İskelesi" adlı bir kitap yazmış... Bonn'da görevliyken, orada kulaktan duyma öğrenmişmiş: "Atatürk rahatsızlanıp Berlin'e gitmeden önce kendisi için Türkiye'den jöle rakı hazırlandığını ve 5 fıçı olarak Berlin'e gönderildiğini…"

Neresinden başlayayım?.. Atatürk'ün hastalandıktan sonra tedavi için değil Berlin'e, hiçbir yabancı memlekete gönderilmesi ciddi olarak söz konusu olmamıştı. Atatürk, hekimi Dr. Fisenje'nin (Paris Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Noel Fissenger) Fransa'ya götürülmesi teklifini de reddetmişti. Duçar olduğu siroz hastalığının sebebi alkol olduğuna göre, Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'ın ve sonuna kadar yanında bulunan babam Kılıç Ali'nin böyle bir şeyi tasavvur etmeleri ve jöle şeklinde rakı göndermeleri akıllara bile gelemezdi...

***

Babamın Atatürk'ü rakı içmemesi için uyardığını bilirim... Ata'nın da cevabını; "Kılıç, biliyorum rakı çok zararlı ama, kafam durmadan işliyor; teskin etmem lâzım."

Deniz Bey'i severdim... Başına gelenlere çok üzülmüştüm... Bu iddialarını ona ve Atatürk'ü seven Osman Bölükbaşı'nın oğluna hiç yakıştıramadım! Meşhur olmak için Zemzem kuyusuna işemek şart değil!

Oğlum Deniz; böyle bir dedikoduyla kovuklarından çıkmaya başlayan Mustafa Kemal düşmanlarının eline yeni bir koz verdiğinin farkında mısın?.. Yoksa kaybettiğin itibarını böyle kazanacağını mı sanırsın?!! ***

Yayın Tarihi : 13 Ağustos 2011 Cumartesi 10:23:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Gönül Aydemir IP: 178.243.238.xxx Tarih : 15.08.2011 01:02:00

Değerli Büyüğüm,ne kadar güzel söylemİşsiniz;nerede işe yaramaz bir adam varsa,İslam dünyasının tek aydınlık penceresine çamur atıyor.Oysa O aydınlığı görmeyen kör gözler,şimdi döktükleri kanda boğulmak üzereler.Zemzem suyunu kirletenlerin sayısı bu ara arttı.Bu ülkeden Mustafa Kemal Atatürk gibi bir güneş geçti.Onun aydınlığında toprağa düşen tohumlar, Ona layık olacak kadar güçlüdür;gözünüz arkada kalmasın.


Teoman Törün IP: 95.14.217.xxx Tarih : 13.08.2011 12:13:03

Sayın D.Bölükbaşının çok yeni yayınlanan kitabı yazlık ikametgâhımda henüz  elime geçmediği için Yüce Ata hakkındaki bu söylentinin nasıl kaleme alınmadığını bilemiyeceğim. Sayın yazar Kılıç'ın makalesinde de "kulaktan dolma" tabiri geçtiğine göre kitabın müellifi bir asılsız söylentiye atıf yapıyor olabilir. Böyle bir atıfdan ibaretse Sayın Bölükbaşı'yı, sırf bu duyumu sansür etmediği için  kınamak bence yerinde değil. Dünya üzerinde dolaşan fesat için çıkarılmış da olsa tüm düşünce ve uydurulmuş haberleri de bilmek izlemek gerek.

Ben 1963 Mayısında ABD'de, Batıdaki Washington Eyaletini ziyaert ederken, o sırada vefat eden XXIII. Ioannes adı ile Papalık yapmış olan Cardinal Roncalli'nin ölüm haberini veren yerel bir Katolik sağcı gazete "Allahsız diktatör Atatürk" tabirini kullanarak Roncalli'nin Papalığın Türkiye Sefiri olarak atandığı sırada Atamızın dinî kıyafetlerle dışarda gezme yasağı koyduğunu yazıyordu. Atatürkün ne kadar önceden beri laik bir rejim kurma hazırlığında olduğunu ıskalayan bu ve buna benzer bir sürü zırva ve fasık haber ve söylentiler, kendisinden ciddî  biçimde korkulduğunu gösterdiği için, gözümde Atatürk'ün değerini kat be kat arttırmıştı. Böyle, tersi hemen ıspatlanabilecek iddialar Atatürk düşmanlarına koz vermez, aksine ağızlarının paylarını vermelerine fırsat verir.