20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Liberallerin Paşası


“Ergenekon Soruşturmalarında”, medyaya sızdırılan- servis edilen “bilgiler” arasında, güya 7 Temmuz’da uygulanacak bir “kargaşa planı” vardı… Ama ülkede, asıl “kaosu –kargaşayı “ Savcı Zekeriya Öz’ün, “ hala bır türlü açıklanamayan – ve açıklanmadıkça da, ülkeyi, kafaları, büsbütün karıştıran soruşturmaları ve tutuklamaları yarattı – yaratmaya devam ediyor!

Bu cadı kazanından ve “kaostan” bir ses yükseldi: Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün sesi… Görev dönemine ait, darbe iddialar hakkında, en doğru tanıklığı yapabilecekti. Bır zamanlar Başkomutanı olduğu Ordunun onurunu –eski silah ardaklarını, o koruyabilirdi…

Nitekim Fikret Bila ona sorunca; Orgeneral Hilmi Özkök Paşa, “gidişin iyi olmadığı”nı ve zaman geç olmadan bir çıkış bulunması gerektiğini söylemiş… Ve “Resmi bir aktörün, daha geç olmadan ortaya çıkıp, ortalığa çekidüzen verecek bir hareketi, halkı da arkasına alarak gerçekleştirmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.” Kurumlar arası tesanütü kimin sağlayacağı Anayasa’da açıkça belirlenmiştir. Ama bu görevin yerine getirilmesine katkıda bulunabilecek, halkın güvenini kazanmış, politik beklentileri olmayan diğer akil adamların da davet beklemeksizin devreye girmesi zorunluluk haline gelmiştir.” Demiş!

Çok doğru bir tespit; Ama “akıl – bilge” adam veya adamlar kim. Paşa kendisinin “âkil” olmadığını itiraf ediyor! Acaba, görev zamanında aralarındaki ilişkiler çok yakın olan şimdiki Cumhurbaşkanı Gül’ü mü kastediyor? Hakkında davalar v arken ve Anayasa Mahkemesindeki, kapatma davasında zanlı durumunda olan bir kişinin bu kargaşada nasıl bır yetkili ve de “âkil" adam olabileceği, esastan, şüpheli! Zaten bu kaosta hakkında kapatatma davası varken ,“topal ördek” –bir ayagı çukurda- olan AKP iktidarda olması da “anomal –anormal” bir faktör’

Benim şu sırada, aklıma gelen “âkil adam” 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer; “Çankaya Kalesi” ,AKP’ tarafından düşücülüne kadar, Atatürk Cumhuriyetini o savunmuştu! …Ama Liberaller onu sevmezler, fakat Hilmi Özkök’ü çok sevmişlerdi - hala da severler.

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ

Fikret Bila Paşaya sormuş: “Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Özden Örnek’e ait olduğu öne sürülen günlüklerde yer alan, sizin destek vermediğiniz darbe hazırlığı iddiaları ve komutanlar arasındaki toplantı ve diyaloglara dayandırılan olaylar yaşandı mı?

Özkök Paşanın, “akilliği –bilgeliği” şu cevabından belli: “Ne vardır, ne yoktur derim. Başka bir ifadeyle ne teyit ederim, ne tekzip ederim.” Askerce değil diplomatça, muğlâk bir yanıt… Ve ya başka bir deyimle, bir “masalcı dede” cevabı; “bir varmış bir yokmuş”!

Paşa eski silah arkadaşlarının, iki orgeneralin tutuklanması hususunda da muğlâk! Darbe iddiaları hususunda mahkemede ifade verip vermeyeceği sorusuna “Ben kasaptaki ete soğan doğramam” demiş… Hangi “kasap”, hangi “et”, hangi “soğan”?

Hilmi Özkök’ün “Âkil adamlığı”, bir tarafa, bırakın, sağduyu sahibi bir emekli komutan şu sırada, masal anlatır gibi cevabıyla şüpheleri arttırıyor ve akılları karıştırıyor.’

Allahın bildiğini kuldan neden salkıyayım; Erdoğan’ın “hocam” diyecek kadar kendisine yakın bulduğu, başlıca referansları “aman borsa zıplamasın” ve “AB” olan Özkök Paşa’dan, hiç hoşnut olmadım… Nitekim Paşa, dün Abdullah Gül’e gene “AB sürecinde devam etmeli,” demiş! Onun dönemi, Türk Ordusunun “zaaf dönemi” idi!

Orgeneral YAŞAR Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olması ile bu “zaaf dönemi” sona ermişti… Şimdi, teamüllere göre, Orgeneral İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanı olacak… İçim o bakımdan ferah! Ama aradaki zaman, kısa da olsa, gene “zaaf dönemi” olmasın! Türk milletinin Ordusuna saygısı ve güven –bu güvenin tazelenmesi, bence her mülahazadan üstündür… Savaşta kaybedilecek bir dakika bile, ölümcül olabilir!

DİPNOTU – Hakkındaki, iddiaları bilemeden cezaevinden, tedavi edilmeden, ölüm halinde “tahliye” edilen Kuddusi Okkır konusu iktidar tarafından savsaklanıyor… Liboşlar nerdesiniz? “Hepimiz Kuddusi Okkırız!” diye, insan hakları adına, sokaklara dökülsenize! Hrant insan da Okkır insan değil mi? ***

Yayın Tarihi : 11 Temmuz 2008 Cuma 13:05:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
El Salud IP: 88.251.52.xxx Tarih : 13.07.2008 16:02:00

Sayın Kılıç, eski genel kurmay başkanımızın son anda ortaya çıkıp, kasap, et ve soğan benzetmeleri ile gerçekleştirmeyi hayal ettiği manipülasyon henüz tam anlaşılmış değil. Ancak çok iyi bilinen bir şey var ki; Büyük önder Atatürk, 75 yıl önce "Bursa Nutkunu" lafın gelişi olarak söylememiş. KCumhuriyet devrimlerine karşı, siyasal islamın savaşı asla bırakmayacağını, Türk Gençliğine hatırlatmak istemiştir. Bence Cumhuriyetimiz dim dik ayakta kaldıkça her yıl 05 Şubat'ta bu söylevin aşağıdaki sözleri, gençliğimize tekrar hatırlatılmalı. "BURSA NUTKU Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek” Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.” İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği! Mustafa Kemal ATATÜRK"