Orta Doğu- Lübnan olayına çok yüzeysel bakarsanız, Türkiye’nin orada barışı sağlamak için BM ‘nin şemsiyesi altında kurulacak Barış Gücüne asker göndermesi makul hatta gerekli sayılabilir. Fakat durum tam “Arap saçı”- tam “ne Arap’ın yüzü, ne de Şam'ın şekeri” denecek bir durum… Kısacası 1950 de Kore’ye BM kararı üzerine asker göndermeye benzemiyor!
Bır aklıevvel yazar “Lübnan’a istihkâm Tugayı gönderelim” demiş… Bır yedek istihkâm subayı olarak hatırlatırım; İstihkâm bir “fen” birliğidir ama muharip olduğunu –gerektiğinde piyade gibi savaştığını, Kore’de göstermiştir. Oraya Sıhhiye birliği de gönderseniz işin gerçek, karmaşık boyutları ortada, Neticede ABD’nin Büyük Orta Doğu projesine kenarından, köşesinden, alet olmak, ne Arapları, ne İsrail’i memnun etmemek var… Filistin ve Yemen de Türk askerlerini arakalarından vuran ve karınlarında altın arayan Arapların de Türk askerini pek istenmedikleri Irak’ ta söz konusu olunca şiddetle ret etmelerinden belli…
BOP gelince bu savaşın faydası galiba Suriye Cumhurbaşkanı Dr. Beşar East’ın dediği gibi Amerikanın bu projesinin Lübnan’a gömüldüğü ve fakat bundan Arapların Birlik hareketini çıktığı! İkisinde de Türkiye yoktur ve olmamalıdır Eğer asker gönderilmez ise. Kimse “ 1 Mart Tezkeresi kabul edilseydi, neler kazanırdık” veya “Birinci Tezkere kabul edilmedi de böyle oldu” edebiyatına hazırlanmasın.
ÖNCE PKK
En doğru sözü Başbakan Erdoğan’ın “ Lübnan’a huzur sağlamak için asker göndermeliyiz ” sözlerine karşılık Bekir Coşkun kardeşim yazmış: “Öyle bir yeteneğin varsa ,önce ülkede –kendi topraklarında huzuru ve güvenliği sağla”
Tahmin edilir ki ,Başbakan, daha TBMM den karar almadan “asker göndermek” korusunda bir yerlere söz vermiştir. Ve muhtemelen Başkan Bush’u Ekim ayında ziyaretine, bu “başarıyla” gitmek ister!
Gerçek şu ki ABD göstermelik jestlere, Barzani ve Talabani’nin, "bürokratik önlemlerine" rağmen, PKK ıle gerçek mücadeleyi savsaklıyorlar. Gerçi PKK yöneticileri kuşkudalar ve ABD Koordinatörümü, Türk Devleti ıle aralarında “arabulucu” telakki etmek ayılımdalar!
Bu durumda TSK’nin, asıl görevi sınır ötesi hareketle PKK’yı yok etmek iken, . Lübnan’a asker göndermek, en azından garip olur. Hatta insan ister istemez bu tejlıflerın dikkati PKK den başka taraflara çekmek için mi yapıldığını düşünüyor!
IRAN’IN ÖN VURUŞU
Ama bu konuda en önemli ve manidar haber Iran Ordusunun Irakta sınırı geçerek PKK ya karşı hareketi başlattığı! . Iran “acem kılıcı” gibidir. Son tahlilde dostluğuna ve yardımına güven de olmaz. Bu da adeta Türkiyeye karşı bır nev'i ” Siz yapamıyorsunuz. ABD'den çekiniyorsunuz- bak ben yapıyorum” nevinden bır meydan okum. Ama bu meydan okumanın altında mı kalacağız?
Kürt Bölücülüğüne karşı Türkiye ıle Iran arasında işbirliği yapılmıştı.1930 ların sonunda Ağrıdaki başkaldırıyı bastırmak için Türk Ordusu Iran topraklarına girerek oradan asileri tenkil etmişti. Şimdi ,tabii Kürtlere karşı Türk Iran işbirliği ABD yi rahatsız edecektir,
Çok netameli bir dönemdeyiz: Türk milletinin var oluşunu ve TC nin geleceğini belirleyecek olan bu dönemde TC Devletinin başında –bırakalım zihniyetlerini bır tarafa-. tarih şuurları olmayan ,devlet adamlığından nasipleri olmayan, başka çıkarları ve gündemleri bulunan,,belirli bır politıkaları olmayan. esen rüzgarlara göre hareket eden bir iktidarın bulunmasıdır yanlış olan!
Yayın Tarihi :
18 Ağustos 2006 Cuma 01:01:01
Güncelleme :17 Ağustos 2006 Perşembe 12:40:16