Ülkelerin, milletlerin şarkıları ve marşları, tarihlerini, kültürlerini, zaferlerini ve acı hatıralarını yansıtır. Bizde de öyle, mesela “Yemen Türküsü”, “Sivastopol önünde yatan gemiler”, “Vardar Ovası”, “Çanakkale içinde vurdular beni”; diğer türküler, ağıtlar, “Gazi Osman Paşa Marşı”. Çoğunun acı bir hatırası, anlamı vardır... Kurtuluş Savaşımızın başlangıcındaki “Yürüyelim arkadaşlar, güneş ufuktan şimdi doğar”, “Allah’ıma emanettir Kemalim”, “Akdeniz Marşı”, “Karadeniz Marşı”, “Çırpınırdı Karadeniz” ve daha birçoğu! Hemen hemen hepsi acıları, sonra da zaferi terennüm eder.
Geçen gün, Türkçeyi kendi anadilinden daha iyi konuşan ve her gün, Atatürk’e, “Atatürk-Atatürk” diye şiirler yazan, 2. sınıf öğrencisi Filipin kökenli manevi torunum Ayşe, Mehmet Âkif’in yazdığı ve Kurtuluş Savaşı’nın en karanlık günlerinde, 12 Mart 1920’de TBMM’de okunmasının yıldönümünde bana, milli marşımızın törenlerde, okullarda söylenen kıtalarından başka tümünü, sesi heyecandan titreyerek okudu. Bu marşın söylenen kıtalarından sonraki kıtaları şöyle:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
’Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri ’toprak’ diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
Hatırlatmak istedim: Marşımızın bu kıtalarını da hatırlamanın ve okumanın tam zamanıdır. Merak ediyorum, benim 2024’de,100. yaşımı idrak edemeyeceğim muhakkak, ama TC’nin 100. yıldönümü, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurdukları Cumhuriyet aynı anlam ve ruhla, idrak edilecek mi? Seçimlerden sonra Ağustos var. Yüksek Askeri Şura toplantısı öncesinde neler olacak... 30 Ağustos Zaferi, o eski ruhla ve askeri geçit resmiyle, kutlanacak mı? Ve son türkü “Yol göründü ey Gaziler” mi?”, “Ey gaziler yol göründü/Yine garip serime/Dağlar taşlar dayanmaz/Benim ah u zarime.”
Cumhuriyetin 100. yıl dönümünde, 2023’de hangi marş yazılacak ve hatta “İstiklal Marşı” aynı beste ve sözlerle okunacak, mı? Düşünmek bile ne kadar acı!
Mehmet Âkif, nurlar içinde yatsın, “Ben ki Arnavut’um” demişti... Yani Arnavut kökenli idi. Ancak, hasletlerimizi ve acılarımızı, bütün şiirlerinde ifade etmişti ama bu ırkçılık değildi. Akif ve yurdumuzda yaşayan milyonlarca Arnavut ve diğer kökenli milyonlarca insanımız içtenlikle, “Ne mutluyum ki, Türküm” derler. Çünkü Akif’in ve onların anlayışına göre, “ırkım” demek “ırkçılık” değil, “Türk Milliyetçiliği” ve milletimizi birleştiren unsurdur. Ve öyle idi; “alt kimlik-üst kimlik” denene kadar!
ÇERKEZLER
“Ana dilde eğitim” modası var ya, bizim bazı Çerkezler de dolduruşa gelmişler ve Çerkezce “Anadilde Eğitim, TV ve radyo inisiyatifini” başlatmışlar. Sorarım: bunu neden yıllar önce talep etmediler de şimdi bölücü Kürtlerden örnek alıyorlar. Onlara katılıyorlar? Hem Çerkezcenin hangi lehçesinde, “ana dil”?
Bu “inisiyatif”, mert Çerkezlere yakışıyor mu? Benim bildiğim Çerkezler, hep önde gider! Benim babaannem, “Çerkez-Abhaz” kökenli idi. Benim de bir tarafım Abhaz, diğer köklerim Özbek-Gürcü ve Rodoslu Türk. Ve ben “Türküm”, Türk milliyetçisiyim. Beni “bölmek”, Türk milletini bölmek kadar imkânsız! .
Yurdumuzda, yüzlerce yıldır yaşayan, çeşitli boylardan Çerkezler de, Türk milliyetçisi idiler. Kurtuluş Savaşımızın çoğu kahramanları, Çerkez asıllı idi. Mustafa Kemal’in en güvendiği emir subayı, Muzaffer (Kılıç) amcam da tam kan Abhaz-Çerkez’di! Yanında büyüdüm ve Türk Milliyetçisi olmamda, babam kadar onun da etkisi oldu.
Babaannem bize kızınca, Çerkezce “Tajimbo” derdi, “sus” demekmiş. Ben de o Kürt modasına uyarak, ana dilde eğitim vb. isteyen Çerkez-Abhaz kardeşlerime buradan “Tajimbo”, -susun- diyorum! ***
anlayana saz anlamayana davul zurna az sahsen bana da bu davul zurna az gibime geliyor kusura bakmayin anlayamiyorum birileri cikiyor kürdüm diyor kürtce istiyor birileri cerkezim diyor birileri arnavudum diyor birileri diyor da diyor istiyorda istiyor herhalde istiyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü kara isine benziyoruz birbirimizi yemek icin elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz avrupada yasayan calisan milletimizin bir kismida kürdü lazi muhaciri vs. alaman olsun diye avukatlar tutup alaman oluyor üstelik bizdeki baslarda alaman olun diye nutuk akil veriyor iste burda benim kafam karisiyor almiyor kendi köküme bir bakiyorum konyadan mekedonyaya mekodanadan türkiyeye türkiyeden avrupaya avrupada yabanciyla evlilige evlilikten dogan cocuklara dallanip gitmisik (kulagim cinladi bazilari galiba konustu bu da soyu sopu ne oldugu belli degil soyunu sopunu inkar eden oldu ASAAA önce allah sonra adem ile havva) bazen mis kokan gül gibi bazen dikenli gül gibi yasam sartlarinda kaynasip gidiyoruz hangi bayragin altinda toplandiysak o bayragi hep beraber ayakta tutmaya calisiyoruz bir lokma orta yerde var hep beraber paylasmak icin kardesce ugrassak yesek zamanimiz dolunca bu diyardan cekip gitsek Not: buna benzer sözü biri birilerimize gecenlerde söyledi