18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Menderes-Erdoğan ve Işık

Ülkenin, AKP İktidarı ve Erdoğan yönetimindeki şu hal-i pür melaline, şu hercümerce bakın… ”Hükümet- AKP iktidarı, Türk Ordusunu yendi” deniliyor… “Milli İradeyi temsil ediyorum” diyen Türk Başbakanı, kendi ordusunu yenmekle, adeta iftihar ediyor ve bunu Referandumda halka EVET dedirtmek için kullanıyor… Türk Ordusu sayı hesabıyla, sözde mağlup, hem de bölücüler azarken ve dışarıdan her zamanki tehditler varken ve içerden de iç savaşın ayak sesleri gelirken. Erdoğan ve yandaşları kendi ordularını “yenmişler”, hizaya –dize getirmişler; bir kısım yargıyı da, kullanarak!

Yargı öylesine bölünmüş ki, “ Türk milleti adına” değil, iktidar ve yandaşları adına karar veren, yargıçlar, savcılar, onurlu Türk Komutanlar hakkında “yakalama emri” ve Kara Kuvvetleri Komutanı olmak sırası gelen Hasan Iğsız Paşa “görüldüğü yerde” yakalanacak!

MENDERES DEMAGOJİSİ

Erdoğan, provaları önceden yapılan, devlet dairelerinden izinli bindirilmiş kıtalarının “konserve” alkışlarıyla yaptığı öfkeli ateşli konuşmalarından birini, Rahmetli Adnan Menderes’in memleketi, Aydın’da yaptı. Ve bu gerçek demokrasi kurbanını aziz anısını, demagojisine alet etti… Menderes’in vasiyetini yerine getirdiğini söylüyor. Ve adeta, onun intikamını aldığını ima ediyor! Doğru; Menderes “Yeter- söz milletindir “ demişti. Ve herhalde idam edilmeyi, hiç hak etmemişti… Ancak söz Menderes’e gelince Erdoğan’a hatırlatılması gereken, başka şeyler de var. Rahmetli, heyecana kapılarak, Türk Ordusuna “Battal gazi Ordusu” demiş ve orduyu Yedek Subaylarla idare edeceğini de, maalesef, söylemişti!

Şimdi. Aklı başında olan, bu vatanı içtenlikle seven hiç kimse ülkemize, 27 Mayıs ve sonrasındaki badireyi, Menderes’in acı akıbetini, temenni edemez. Fakat o acılardan ders alınması gerekir. Hatırlatalım: ben tanığım; 27 Mayıs öncesi günlerde, Komutanlara “Omuzları kalabalıklar” diyenler. Âdete alay eden bazıları Başbakana ayrı bır milis ordusu kurmasını tavsiye etmişlerdi ama gene bilirim; rahmetli bu önerileri, şiddetle ret etmişti!

Kısacası, Türk ordusuyla zıtlaşmak ve halkla arasına nifak ve soğukluk sokmak, hayra alamet değildir… Ondan öte ihanettir!

Erdoğan “idamlık gömleğim” hazır diyor. Hiç kimse ona ”idamlık gömlek” biçmiyor… O devirler bir daha açılmamak üzere, kapandı… Fakat Erdoğan, kendi kaderini -siyasi kaderini- kendisi biçiyor; bakalım 12 Eylül’de bu kader nasıl biçilecek! Referandumda, mezardan çıksınlar “Evet” desinler… Şehitler ve Atatürk mezarlarından çıkıp, “Evet” derler mi?

UMUT IŞIĞI

Bu karanlık manzarada, bir ışık- parlak bir umut ışığı- Onurlu bir meslek “harakirisi” Onurlu bir Türk Generali Jandarma genel Komutanı Orgeneral Atilla Işık, kendi meslek hayatına, kendisi son veriyor…

Atilla Işık Paşa, Erdoğan’ın, Hasan Iğsız Paşayı “çizmesi” üzerine, onun yerine Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirilecekti… Ama Paşa emekliğini istedi ve o yüksek makama Erdoğan tarafından getirilmeyi istemedi! Daha doğrusu, hayatı “çizilen” Hasan Iğsız Paşaya- Silah arkadaşına ihanet etmedi- İktidarın “adamı” olmak töhmeti altında kalmadı! Işık hem kendi onurunu hem de Türk Ordusunun onurunu korudu! Yeminine sadık kaldı. Atilla Işık, canlı bir “ Onur abidesi”… Bundan da öte bir emsal…

Hiçbir onurlu Türk subayının, terfi ve makam beklentileri yüzünden, bu emsale ihanet edeceğini sanmıyorum!

TSK, kendisine kazılan çukurdan, kendisine biçilmek istenen iktidar gömleğinden kendi yöntemleriyle, kurtulmayı başaracaktır! Allah mahcup etmesin! ***

Yayın Tarihi : 7 Ağustos 2010 Cumartesi 00:28:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Az ve Öz (Dr. S.) IP: 88.231.70.xxx Tarih : 7.08.2010 17:10:45

Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olarak sahip olduğumuz bu ordumuzun, gerektiği zamanlarda ve yerinde davranışlarıyla, "faşist sivil yönetimlere de aman vermeyeciği inancımın" devam ettiğini belirtir, "ABD ve bunun himayesine giren Fettullahçılar ile, gene, bunların uşakları olan içimizdeki hainlerin bu Anadolu topraklarında yeri olmadığını" vurgularım.


K. Mükremin BARUT IP: 85.99.174.xxx Tarih : 7.08.2010 09:28:11

Menderes sadece sivil bir siyasetçi olmanın bedelini, çok ağır ve insanlık dışı eziyetlerle ödemiştir. Sadece o mu? Oğulları da, ondan bir iz bırakmamak adına, tertip kazalarla, tarih sahnesinden silinmişlerdir. Şans eseri küçük oğlu Aydın Menderes kurtulmuştur. O da tekerlekli sandalyeye mahküm olarak yaşamını sürdürmektedir. Toplum üzerinden asker vesayeti kalkmaya başladıkça ve sütatikocuların ezberlerinin aydın kafalardaki tesiri azaldıkça, 1960 faşist askeri darbesi yerli yerine oturmaktadır. Bu nedenle kimileri, asker, ille de asker diye çığlıklar atarak, onları iç siyasette tutmaya çalışmaktadırlar. En kuvvetli tezleri ise; "Askerin morali bozulursa ülke savunmasında başarısız olur"  görüşüdür. Bu tamamen safsatadır.

Gençler; Türk Ordusu dünyanın sekizinci büyük ordusudur. Buna rağmen genel konjünktür içinde tek bir adım bile atamaz. Bireysel olarak da muazzaf askerler ekonomik gönenç içindedirler. Bahsi geçen 60 darbesinden sonra ise sosyal imkanlarını ve ekonomik durumlarını giderek iyileştirmişlerdir. İnşalla sayın yazarımız sizlere bir gün, MEYAK ve OYAK yardımlaşma sandıklarının öyküsünü anlatır. Konumuza dönersek, askerin huzuru yerindedir. Öyle ki; üsse saldırı istihbaratını almalarına rağmen komutan izin alıp gidebilmektedir. Günümüzde internet aracılığı ile her türlü bilgiye, kirli/temiz farketmez, ulaşılabilmektedir. Elbette karar konusunda vicdanlar devreye girmelidir. Ama ruhen sağlıklı hiç bir fert sivil bir siyasetçiler için;  "Türk ordusuyla zıtlaşmak ve halkla arasına nifak ve soğukluk sokmak, hayra alamet değildir…"  demesi de hayra alamet değildir. HATTA AKILLAR DURGINLUKTUR.

Türkiye hayrılısıyla hızla sivilleşecek ve hızla demokratlaşacaktır. Kurtuluş, müreffeh Türkiye ve kalkınmanın sırrı da burada yatmaktadır. Bunu; öteki de yapsa, beri ki de yapsa, yapana kefen biçmek yerine, tevvekülle ve sabırla izlemek gerekir. Saygılarımla.K. Mükremin BARUT