20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Mermer mi? Mozaik mi?


Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül 10 Kasım’da Brüksel’de yaptığı konuşmada, İngilizcedeki “nation building” terimini kullanıp, Türkiye’de “ulus devlet inşası” sürecindeki nüfus mübadelelerinin -değişimlerinin- önemini vurgulamış, “Ege’de Rumlar, Anadolu’da Ermeniler devam etseydi Türkiye bugün aynı milli devlet olabilir miydi?” demişti! Çok doğru ve katıldığım bir tespit! Aynen öyle; 1924’de Yunanistan’daki Türkler, Anadolu’daki Rumlar, değiş-tokuş edilmeselerdi ve azınlıklara ayrıcalıklı bir statü verilseydi Türkiye, içten ve dıştan, en ufak sarsıntılarla parçalanacak bir “mozaik” olurdu!

Bu doğru sözler derhal, erkek dişi liboşların, AB yalakalarının dehşetengiz tepkilerini çekti... Yunan hükümetinin de!

Mübadele” nüfus ve bununla bağlı olarak; arazi, mal, mülk mübadelesi, tarihteki ilk ve tek zorunlu fakat “anlaşmalı” göç olayıdır. 1923 Lozan Antlaşması ile bitişik bir anlaşmayla, (İngilizcesi; exchange treaty) İstanbul ve Batı Trakya’da yaşayanlardan hariç, 850.000 bin Rum Yunanistan’a, 400.000 Türk Anadolu’ya göç ettirildi. Yaklaşık, 200.000 Rum İstanbul, Doğu Trakya, Bozcaada(Tenedos) ve Gökçeada(İmroz)’da kaldı!

Bu “Mübadeleye” ve sebeplerine, tarih, hem de yakın tarih perspektifinden bakmak gerekir! Rumlar, Osmanlı İmparatorluğundaki diğer Müslüman unsurlar gibi, “milliyetçilik” dürtüleriyle sorun teşkil etmişlerdi. Balkanlar’da ve Anadolu’da yüzyıl süreyle yaşanmış facialar dikkate alınınca, Lozan Konferansında, Türkiye ve Yunanistan -Lozan Antlaşmasını imzalayan diğer devletlerle birlikte- yeni faciaları önlemek için “zorunlu karşılıklı göç” uygulamasına, ortaklaşa karar verdiler. Yabancı bir tarihçi der ki; “Bu karşılıklı göç Türklerin, homojen bir nüfus elde etmelerini, sağlamıştır!”

Türkiye açısından bu “mübadele”, özellikle zorunluydu. 1919-1920’deki “Anadolu Faciasının” asıl sorumluları, Yunan işgaline ve vahşetine, başlarında Ruhani liderleri destek veren Rumlardı... Türkiye’nin bu unsurlardan kurtulmak istemesi doğaldı. Hakikaten; yarım milyon Türk, anavatanlarına kavuştu ve “homojen” Türk Ulus Devletinin de yolu açıldı!

MAĞLUPLAR

Doğrusu, “Mübadelede” kaybedenler, göçe mecbur edilen Rumlar ve Yunanistan oldu! “Mübadele” sonucu, bir milyona yakın göçmeni barındırmak Yunan ekonomisine büyük zarar verdi. Diğer taraftan bazıları, tek kelime Yunanca bilmeyen Rumlar, göç eden Türkler gibi Yunan toplumuma entegre olamadılar, adeta bir diaspora oldular, “Türk p****leri” diye dışlandılar! Onların Anadolu “nostaljisi”, hâlâ Türkçe konuşmaları bizi duygulandırır, ama gerçekte bir milyona yakın Rum Anadolu’da kalmış olsalardı, özellikle bugün neler olurdu? Düşünmek gerek!

ACILAR

Bu kadar muazzam bir insan hareketi tabii kolay olmadı. Mübadele sırasında karşılıklı büyük acılar yaşandı; insanlar evlerinden, yurtlarından koparılıp bilmedikleri diyarlara gönderildiler ve gittikleri yerlerde de büyük sıkıntılar yaşadılar. Türkler “Elveda Rumeli” dediler. Türkiye açısından da kaçınılmaz zararları vardı. Bizim liboşlar, mesela “Türklerin haklarıyla” değil Ermenilerin ve Rumların haklarını koruyan Baskın Oran gibiler derler ki; Rumların gitmesiyle zanaatkârlık, bankacılık, sanayileşme sekteye uğradı! Bir defa bu alanların Türklerin değil, Rumların elinde olması doğru muydu? Ve onlar gidince Türklerin bu alanlara girmeleri ve endüstrinin, bankacılığın vb.. “Millileşmesi”, yanlış mı oldu?

Sadece bu, yeni Türk Devletinin “ulus devlet” olması gerektiğini göstermiştir. Bu gerçek karşısında “mübadeleye” karşı olmak, en azından liberal bir fantezi ve sonra da gaflet. Bir milyon kadar Rum, Anadolu’da kalsa idi, bugün AB’nin himayesinde ve Güneydoğuya paralel olarak, başımıza bela kesilirlerdi! Vecdi Gönül’ün doğru sözlerine tepki gösterenler, Milliyetçilik ve Ulus Devlet karşıtları, ülkenin kolayca parçalanabileceği tehlikesini görmeyenler, aksine, parçalanmasından hayır umanlar!

Acı olan Sayın Gönül’ün, tepkiler karşısında, “Devlet Adamlığından” ricat edip, “politikacılığa” dönüşmesi! Gönül, modaya uydu; “Azınlıklar Türkiye’nin servetidir” diyor! Çok kültürlülük, öyle de, ya çeşitli musibetlere sebep olacak “Azınlıklar?” Gönül bir gerçeği dile getirmişti ama maalesef, tepkiler karşısında çark etti. Malum liboşlardan Mehmet Ali Birand, Sayın Gönül’ü söylediklerine tevile çalışması üzerine, Gönül’e “tevil etme sözünün arkasında dur” diyor! Evet; Sayın Gönül “Sözlerinizin arkasında durun!” Yoksa Birand gibilerin eğlencesi olursunuz!

Yayın Tarihi : 18 Kasım 2008 Salı 12:19:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?