19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Milliyetçilik - Yurtseverlik

Eski dostum, kapı yoldaşım Melih Âşık’la geçmişte, bazı konularda farklı düşündüğümüz olmuştur ama şimdi Kuvvay-ı Milliye saflarında birleştik. Birçok konularda, benim fikirlerimi de, O, kıvrak kalemiyle, benden çok daha özlü bir şekilde ifade ediyor… “Ah şu milliyetçi” başlıklı son yazısında da ;”Milliyetçilik tırmanıyor, aman dikkat” diyen gafillere, Yılmaz Özdil’in dogru sözlerini naklediyor. Özdil “ Her gün bir tabut geliyor, oradan. Ne tırmanacaktı yani? Sanat mı? .Yunan Bankası Türk bankasını satın alıyor. Şak şak şak. Alkışlıyorlar… Ne tırmanacaktı bu durunda? Budizm mi?”,diye yazmış!

Ne kadar doğru! . Melih Âşık,”Tırmanan nedir diye bana sorarsanız” diyor ve devam ediyor ;”Milliyetçilik denemez tam olarak… Sağcısıyla, solcusuyla, farklı partilere oy veren insanları içinde barındıran yurtseverliktir tırmanan!”

Melih kardeşimin, “milliyetçilik” yerine “ yurtseverlik” kavramını tercih etmesinin sebebi de, kendi ifadesiyle , “milliyetçilik sıfatının içinde hoş olmayan hatıraların bulunması”.ve birilerinin, bunu kasten kullanmaları!” İşte burada sevgili Melih Âşık’tan biraz ayrılıyorum; o birilerinin elindeki silahı şimdi kendimizi topuğumuzdan –en hassas yerimizden - vurmak için mi kullanacağız?

Doğru; bazıları o güzel değeri istismar etmişler ve bu yüksek manevi sıfatın içine, arkasına, kendi çıkarları için, sığınmışlardır. Ama bu her manevi sıfat ve değer, her ideoloji için de böyle olmamış mıdır?

18. Yüzyılda, İngiliz düşünürü Samuel Johnson ,“Yurtseverlik,
Eşkıyanın son ilticagâhıdır!” diye yazmıştı.
Sahte subay üniforması giyenler, sahte doktorluk diplomaları gösterenler var diye, tüm askerleri ve doktorları suçlamak ne kadar yanlışsa, bozkurt işareti yapan ”sahte milliyetçiler” yüzünden, milliyetçiliği ve milliyetçileri mahkûm etmek hele şu sırada, çok yanlıştır.
Hem, her gerçek milliyetçi, muhakkak yurtseverdir de, milliyetçilik daha da farklı ve yurtseverliğe hep manevi güç vermiş asli unsurdur...

1919 -2006
Ülkemizin yakın tarihinde, ideolojileri, sınıfları din ve mezhepleri, ne olursa olsun, bu ülkeye ve üzerinde yaşayan “tek” millete, candan bağlı olanların, iç ve dış tehditlere ve düşmanlara karşı, birlik olmaları, 1919’dakinden beri, bugünkü kadar, zorunlu olmamıştır. Bunun için de, adına ister, “Kuvvay-ı Milliye” veya “ Müdafaa-ı Hukuk” veya “Kızıl Elma “ hareketi deyin, bu “birliği” geçmişin karşılıklı saplantılarıyla, “milliyetçiler”-“ulusalcılar” diye bölmek de milliyetçiliği dışlamak da doğru olamaz. . Kısacası, kendilerine “ulusalcı” diyenlerin,” milliyetçilik” sözü MHP’yi ve Ülkücülüğü çağrıştırdığı için bu kavramı dışlamaları ve aksine, Milliyetçilerin de, o “cadı kazanı” yılların, kötü anılarına takılı kalmaları, bu gün hepimizden, her şeyden büyük olan ortak tehditler karşısında, anlamsız, “anakronik”! Eğer, hala, aramızda görülmemiş hesaplar kalmışsa –ki ben sanmıyorum- sonunda, hangi tarafın alacaklı, hangi tarafın borçlu çıkacağı da pek belli değil… En iyisi, bunları artık anılara bırakmak lazım!

Bizler, bütün gerçek yurtseverler, aslında anlamsız ve kısır didişmeler yüzünden geçmişi kaybettik, daha doğrusu, sonunda, hepimiz kaybettik… Bugün, eğer geçmişin küçük hesapları yüzünden, birlik olmazsak, geleceği de kaybederiz!
Özetleyelim; Şimdi, “yurtseverlik”, ortak tehlike ve tehditler karşısında, , çağdaş Atatürk Milliyetçiliğinin gücüyle tırmanmaktadır! … Yurtseverlik ve Milliyetçilik, biri birlerinden ayrılamaz, biri birlerini tamamlarlar!

UZUN SAÇ VE KÜPE
Ankara’da, Gazi Üniversitesinde, bazı gençlerin bir öğretim üyesine, uzun saçlı ve kulağı küpeli diye saldırmalarının faturasını hemen Milliyetçilere ve ülkücülere çıkardılar.
Doğrusu, erkeklerin, kadınlar gibi, saçlarını uzatmaları, ponpon yapmaları ve küpe takmaları, benim de çok zıddıma gidiyor. Ve eminin, halkımızın çoğunun da hiç hoşuna gitmiyor. Bir erkek acaba bunlara neden özenir? Moda diye mi, değişik olmak için mi, topluma meydan okumak için mi? Yoksa daha fazla, şuur altı, psikolojik sebepleri mi var? . Her ne ise! Bazı yazarlar, tarihte ecdadımızın, Türk hakanlarının uzun saçlı olduklarınım küpede taktıklarını söylüyor, bu acayiplikleri mazur görüyorlar. O dündü, bugün ise bugün; ,küpe takmak uzun saç bırakmak “caiz” sayılabilir, ama ” başka şeylere” hamledilir! Hele bir Öğretim Üyesinin uzun saçı ve küpesi de yadırganır... Ama gene de kaba kuvvet gerekmez.

Yayın Tarihi : 17 Nisan 2006 Pazartesi 15:06:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?