22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Mola mı? "Molia" mı?


AVRUPA BİRLİĞİ’NİN, Lizbon zirvesindeki “nihai kararından”, bir defa daha, anlaşıldı ki, Avrupalılar Türkiye’yi kulüplerine “tam üye” almayacaklar; Yeniçağ manşetindeki gibi “kapıyı yüzümüze çarptılar”… Ve bize, arka kapıyı – önünde çöp bidonları yığılı servis- personel kapısını gösterdiler. Fakat başka yerlere gideriz diye yakamızı bırakmayacaklar… Sonunda “İmtiyazlı ortaklık” diye Türkiye’yi “uydu” ordunuzu Avrupa savunmasında paralı lejyoner yapmak isterler!

Ama Türkiye’de, başta Başbakan Erdoğan bu gerçeği görmek istemeyenler ve bu yeni hakareti, tevil etmek için, bin bir dereden su getirenler var. Kısacası adamlar yüzümüze tükürüyorlar bizimkiler “buna da şükür” diyorlar…“Bir yanağımıza tokat atıyorlar, öteki yanağı çeviriyorlar”

AMA ENDİŞE YOK!

Başbakan: “AB ile ilişki sürecinde endişe taşımıyorum. Şu anda zirve metnindeki ifadeleri önemsemiyorum. Zira bizim yolculuğumuz devam ediyor. Kararlı ve emin adımlarla gidiyoruz… Türkiye olarak kazandığımıza inanıyorum. Kaybettiğimize asla inanmıyorum ve bu ay sonu itibariyle koşullar noktasında olumlu gelişmeler olacağını bekliyoruz” dedi.

AKP kaderini AB’ye ve ABD’ye bağlamış, yörüngesinden, hiç çıkar mı? Tüm AB’ciler – TÜSIAD vb. AB’den almakta oldukları fonları, rantları burslar hiç terk ederler mi? Bu canipten tevilin bini bir paraya; kabahat Sarkozy’nin, iç Politika hesaplarına… Ama Başbakan “Benim Sarkozy'ye verilmiş bir sözüm var. Medya aracılığıyla konuşmayalım dedim, yanlış anlaşılır” diyor. Yani anlaşılan bir danışıklı dövüş var!

Deniyor ki, nihai karar Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin dayatmaları sonucudur… Ama gerçekte , “Sarkozy, Merkel” vs. gelir giderler, ama önümüzdeki “süreçte“ yenileri gelir; bu gerçek kesinlikle değişmez. Ancak o “süreçte” biz “arka kapıda “ iane beklerken, Türkiye’nin bütün milli değerlerinin, savunma gücünün, “uyum uyum” harcanması devam eder… Onlar dışarıdan, bizimkiler içeriden, TC’ni sonunda yok ederler- Milletimizi de, Anadolu’nun bir köşesine tıkarlar.

GAFLET…

Gaflet sadece AKP’nin değil; AB üyeliği hayali uğruna, bu “sürece” kapılan tüm n geçmiş politikacıların! , Mesut Yılmaz „” AB nın yolu Diyarbakır’dan geçer“ demişti- aşsında AB, dayatmaları ve bölgedeki tahrikleriyle, bölücülere, ”Türkiye’nin” üzerinden “geçmek” imkânını verdi!

Bu netice, benim için sürpriz olmadı… Hep yazdım: AB hayali başından batıldır.

Ne var ki, bu gerçeği , - kişisel politika hesapları yüzünde bu sonucu göremediler! Karen Fogg’ un Lakendjik’in, Kretschmer’in, sözleri ve yaptıkları ve entrıkaları, Kıbrıs konusundaki ihanet, onlara vız geldi; AB’nin, 301. maddenin kaldırılmasında ve TSK’nin etkisiz hale getirilmesinde neden bu kadar ısrarlı olduğunu - Ermeni iddialarına, neden sahip çıktığını düşünmediler bile!.. Acaba AB komiserlerinin, Türkiye’de ilk duraklarının, Diyarbakır olması ve DTP’lilerle içli dışlı olmaları, AB fonlarıyla ve burslarıyla, Türkiye’nin bölünmesene zemin olacak “azınlık“ araştırmaları ve AB’NİN de, gönlünde yatan, “eyalet sistemine” hazırlık olarak- okul ve mahkeme binalarının yapını finanse etmesi, onlarda neden en azından şüphe uyandırmadı ve ..yıllardır "AB süreci” ile yatıp kalkıyoruz!

Siz şu çelişkiye bakın; bütün bunlara rağmen AB yolumda azimle yürümekte kararlı, Başbakan Erdogan, eş zamanda, AB’nin, PKK’ ya destek vermesini kınıyor!


ATATÜRK'ÜN YOLU

Halkımızı kandırmak için,”Bu asrın en büyük projesinin ” (!) , Atatürk’ün “çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak” amacıyla aynı olduğunu söylerler. “Çağdaş Uygarlık düzeyinde “şimdi Kopenhag kriterleri denen ilkelerin bazıları var. Atatürk bunu AB den çok önce, ifade etmiş; , yanı bunları “Kopenhag’dan” almamız gerekmiyor! Atatürk “ hiçbir bağımsız bir milletin, asla yabancıların, proje ve planlarına göre kalkınamayacağını” defalarca söylemişti. Çağdaş uygarlık düzeyi kriterleri –AB’nin “telif hakkı” malı değil; bize, değerlerimize, milli çıkarlarımıza uygun olanları, başımızda AB sopası olmadan kendimiz uygularız. Yüzlerce yıllık devlet tecrübelerimizle bunu yapamayacak kadar aciz değiliz!

Sırası gelmişken söyleyim; bu ülkelerin bazıları Osmanlı devletinde vardı, Türkler, azınlıklara arka kapıyı hiç göstermediler! ’

Hep yazarım; bütün bunların – Kürt sorununun - altında, tarihi ve ezeli “Türk korkusu ve şimdi de, sayıları çoğalan, “genç, dinamik” Türklerin Avrupa'da, AB’de egemen olacakları korkusu yatar! Biz, kendi gücümdü bilmiyoruz, aksine, kendi ayak seslerimizden korkuyoruz.

Gerisi, şu sırada hep tekrarladığım gibi “laf-ı güzaf… Abesle iştigal ve idare-i maslahat” Ne var ki, karşı koymazsak ,“idare” ellerlimizden, uyum uyum kayıp gitmekte!****************

Yayın Tarihi : 18 Aralık 2007 Salı 00:13:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?