18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Muhtıra

Muhtıra”nın adı kötüye çıkmış. Ben bu yazımda unutulan bazı şeyleri hatırlatmak, orijinal anlamı ile yakın tarihimizde yaşadığımız olaylardaki gerçekler ve çelişkiler konusunda bir memorandum vermek istiyorum.

Önceki gün 12 Eylül müdahalesinin 42. Yıldönümü idi. Evvela, terminolojide bir hata yapılmasın, bu harekete bir “cunta darbesi” diyemeyiz. Bu işi gerçekleştirenlerin gerekçesine göre bu; Türk ordusunun Anayasal görevler cümlesinden, Cumhuriyeti kaostan ve kardeş kavgasından korumak için yapılan bir harekettir. Yapanlar, ülkede yıllardır süren kardeş kavgasını önlemek ve demokrasiyi yerine oturtmak için yaptıklarını ilan etmişti. Halk Kenan Evren’in televizyondaki konuşmasını sevinçle karşılamış, memnuniyetini tankların üzerine çiçekler atarak göstermiş ve bir süre gerek Kenan Evren’i, gerekse komutanları yere-göğe koyamamıştı.

Ancak, “süngüyle her şey yapılır da, üzerine oturulamaz!” Müdahaleyi yapan ve ülkeyi 9 yıl yönetenler, daha sonraki icraatları ile, tabir caizse işi zıvanadan çıkardılar. Böylelikle, hem yobazların, hem de “liberal aydınların” ordu düşmanlığına yol açtılar. Şimdi, “darbeler” soruşturulurken, önce o müdahalenin sebepleri de titizlikle araştırılmalıdır. Yakında 12 Eylül müdahalesinin hayattaki komutanları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, ömürleri vefa eder, sağlıkları el verirse yargılanacaklar.

***

12 Mart Müdahalesine sebep olan olayların başında DHKP-C terör örgütünün kanlı eylemleri geliyordu. Örgütün elebaşları Deniz Gezmiş ve arkadaşları yargılandılar, idam edildiler ve “üç fidan” nâmıyla kahraman oldular.

DHKP-C katliama devam etti. Nihat Erim ve Amiral Kemal Kayacan cinayetlerini, örgütün firardaki liderlerinden Dursun Karataş planladı.

Ve aynı DHKP-C, PKK taşeronu olarak Sultangazi’de polislerimizi şehit etti. Ordumuzun müzmin düşmanları, 12 Eylül vesilesiyle Silahlı Kuvvetlerimize kin ve nefretlerini kusmaya devam ediyorlar. Meğer PKK da bu “hatadan” kaynaklanmış. 12 Eylül 1980’de sivil siyasetçiler kendi aralarında anlaşamadıkları ve terörü durduramadıkları için gelen müdahalenin sorumluları olarak Evren ve Şahinkaya hakim karşısına çıkacaklar.

Çelişki mi, toplumsal kafa karışıklığı mı, yoksa “seçmece adalet mi” veya “ilâhi adalet mi”, siz karar verin!..
 

Yayın Tarihi : 15 Eylül 2012 Cumartesi 10:28:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Latif Kara. IP: 95.15.194.xxx Tarih : 16.09.2012 17:48:59

"12 Eylül muhtırası" ndan birgün evvel, zamanın başbakanının şu sözleri hâlâ kulaklarımda yankılanır: "- yollar yürümekle aşınmaz !"  Gene bu zamanların Genelkurmay başkanının şu açıklamasını da hafızama kazımışımdır: "- bu eylemi, günde on evladın katledilmesi üzerine gerçekleştirdik !" Bugünlere gelelim; sayın malumumuzun -herhalde - düşünceleri şu olmalıdır: "Anadolu'nun yolları uzaktan kumandalı bombalar ile kesilemez; bu bombalar sonucu şehit olan - birgünde- onlarca polis ve askerlerle bu devletin gücü kaybolmaz (!) !  [yorumum inşallah belli kesimlerin anlayışına (!) iletilmiştir !]