25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Mülahazat Hanelerim

“Mülahazat Haneleri”; Raporlarda, özellikle sicillerde, tereddütleri ifade eden ve de boş bırakılan “hanelerdir”… Güncel olaylarda bunlar öylesine çoğaldı ki, ayrı ayrı yazmaya vakit yok!

En önde gelenlerden başlayayım : “HANEFİ AVCI” olayı… Önceki bir yazımda,”HALİÇTE YAŞAYAN SİMONLAR” kitabını yazıp, “zülfü yara, bir cemaate” dokunan, Emniyet Müdürü Hanefı Avcı’yı, rahat bırakmayacaklarını, belden aşağıya da vuracaklarını tahmin etmiştim. Açık söyleyim; hayatından da endişe ederim. Ama gene yazdığım gibi, Avcı, öyle kolay avlanacaklardan değil; sonuna kadar cesaretle mücadele edecek ve meydan okuyacaktır! Ve “öteki” avcılar yanlış yaptılar: Avcı yaşar ve “konuşabilirse” daha çok şeyi açıklayacaktır!

Sayın Hanefı Avcı’yı tanımadım; dürüst ve birçok yolsuzlukları ortaya çıkarmış bir polis şefi olduğunu bilirdim… İtiraf etmeliyim: Kitabını da tamamen okuyamadım. Ancak görebildiğim kadar, bazı “mülahazat hanelerimin” açık olmasına rağmen, yazdıkları, genellikle, doğrudur… Hep sormuşumdur, fakat özellikle İçişleri Bakanı Atalay’dan cevap alamadım: Cemaat organlarındaki yazarların Polis Akademilerinde öğretim üyeleri olmalarının bir anlamı ve izahı var mı? Ve: 30 El bombasından, kocaman bir “Ergenekon” örgütü, binlerce klasörlük, iddiaları çıkaranlar, acaba şimdi, Avcıyı tutuklayacaklarına, kitabını suç duyurusu kabul edip, neden soruşturma açmazlar?

CHP CEPHESİ

Cumhuriyet Halk Partisi,”Müdafaa-ı Hukuk” hareketinden çıkan, Türkye Cumhuriyetini kuran Parti ve Atatürk’ün kurduğu Parti. Amblemindeki “6 ok”da, Cumhuriyetin değişmez ilkleri, daha doğrusu öyle olmak gerekir!..

Savarona rezaleti üzerine, “Atatürk’ün yadigârı” diyoruz, adının fuhuşa ve yolsuzluklara karışmasına tepki gösteriyoruz da, CHP’nin şimdi bu temel ilkelerinden arındırılması ihtimaline karşı, neden tepki göstermeyelim? Ben CHP’ye mensup olmasak da, babam kurucularından!...

Doğrusu; Sayın Kılıçdaroğlu’nun, Genel Başkanlığına seçilmesinden sonra, hatta daha önce, şekli hakkında, mülahazat hanelerim açık. Eski Genel Başkan Deniz Baykal’ın, açıkça dışlanması… Partinin “milliyetçilik" ilkesinden ziyade, liberalizmin ve öteden beri asıllarını inkâr edip bu ilkeye karşı olanların öne çıkmaları ve de “laiklik” ilkesinde gevşeme endişelendiriyor beni! Partinin geleneklerine ve kuruluş felsefesine bağlı olanların “komitacılar” diye, hiziplime emareleri de!

Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’nin de AKP’nin “dümen suyuna” gireceğinden endişe ediyorum. Kılıçdaroğlu önce miting meydanlarında türban konusunu çözebileceklerini söyledi. Ardından laikliğin tehlike altında olmadığını açıkladı. Derken Anayasa’nın değiştirilmesi konusunda Başbakan Erdoğan’a el uzattı.

Belki, bunlar, politikacılık gereği, zamana zemine uymak, ama ben gene de endişeliyim, mülahazat hanelerim açık… Kemal Bey “Başörtüsü sorununu, ben çözerim” diyor. Acaba, “başörtüsü bağlamayı”, kamu alanında da meşru kılmakla mı, çözecek?

BEKİR COŞKUN OLAYI

Yavuz meslektaşımız sözünü sakınmayan Bekir Coşkun, sebep gösterilmeden, Habertürk gazetesindeki köşesinden, Emin Çölaşan’ın deyimiyle “kovuldu”… Haklı şüpheler üzerine, gazetenin sahibi Ciner Holding, Coşkun’u "kovmak” hususunda, gerekçe göstermedi… Hatta Basın özgürlüğü hususunda, mangalda kül bırakmayan Genel Yayın Yönetmeni, Fatih Altaylı ses çıkarmıyor, emir yüksekten! Eee, gazeteler TV’ler, holdinglerin tekelinde, oldukça ve Holdinglerin işleri de, iktidara bağımlı oldukça, onlardan hesap sorulabilir, gerekçe göstermeleri beklenir mi? İstediklerini kovarlar, istediklerini başköşelere oturturlar. El ne karışır?

Başbakan da, bu konuyla ilgimiz yok diyor; tabii ki Erdoğan Turgay Ciner’e telefon açıp, “Kovun Bekir’i” dememiştir, ama Erdoğan’ın medya konusundaki, basın özgürlüğü konusundaki zihniyeti, gazetecilere açtığı onlarca tazminat davalarından belli! Ben, sakalımı değirmende ağartmadım; biraz bilirim bu işleri- gazeteler geçmişte resmi ilan- kâğıt kotaları, gibi baskılarla, ya beslendi ya da susturuldu! Şimdi de susturmak için, yol mu yok! Ne var ki iktidarda olanlar hala öğrenemediler: Eminler, Bekirler, köşelerinden kovulurlar, ama susmazlar -susturulamazlar! Her şey “para” değil! (Bekir Coşkun konusunda, yanaşma ve yalakaların tepkisizliğine ve suskunluklarına da “mim” koyun!)***
 

Yayın Tarihi : 1 Ekim 2010 Cuma 01:10:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?