19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Mustafa Kemal neredesin ?

Müjdeler olsun yurduma budunuma; Alman Şansölyesi Gerhard Schroeder cenapları, medyamızdaki “AB Komiseri” Mehmet Ali Birand’a Türkiye’nin müzakerelere başlaması için tarih verilmesi hususunda, Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’la anlaştıkları müjdesini vermiş. “Bu yılın sonunda” yani Aralık 2004 sonunda, “bu iş bitecek” demiş ama “ ya da, bitecek” demeyi herhalde unutmuş! Zaten, şu sıralarda bu müjdeleri verenlerin bini bir para! Aynı zamanda, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi de Türkiye’ye “iyi not vermiş”, “sınıf atlatmıştı.” “İlerleme Raporundaki” not da “pekala” imiş! Siz, mesela Avusturya Cumhurbaşkanı vb diğer Avrupa liderlerinden gelen çatlak seslere bakmayın.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir taraftan açık kapı bırakmak için “Kopenhag Kriterleri olmazsa, Ankara kriterleri olur” diyerek, yıllarca evvel söylenmesi gerekeni söylerken gene de l Mart’ta, olmazsa l Temmuz’da müzakere tarihi verileceğini söyledi. NATO zirvesi esnasında da, AKP iktidarı, gerçekte kül yutuyor mu bilmiyorum ama, halkımıza AB konusunda yeni afyonlar yutturmalarını bekleyin. Ama bu konuda “gerçek” gerçekler ne? 1 Mart veya l Temmuz’da müzakerelere başlama tarihi verseler bile, değişen ne? Ben kısaca söyleyeyim; AB’ye hemen üye olmayacağız, en az on yıl sürecek bu yeni süreç veya “sürüngenlik.” Sonunda ve diğer birçok şartlar yerine getirtildikten sonra ve o zamana kadar Atatürk’ün “ilelebet payidar olacağını” umut ettiği TC milli- üniter devletinden geriye bir şey kalmışsa, o zaman nasıl bir hale geleceği belli olmayan Avrupa Birliği’ne -o da belki-2020 yılında bir şekilde üye olabileceğiz! Besbelli Avrupalılar bizi unutamıyorlar ama Schroeder’in daha önce gizli bir toplantıda, Danimarkalı meslektaşına söylediği gibi “uyutmaya” çalışıyorlar. Bu müjdeler belki borsaları hoplatır ama Türk milleti aptal mı ki, bu afyonu da yutsun?

ÖLÜMCÜL VİRAJ

Birand’a göre, l Mart’ta veya 1 Temmuz’da müzakere tarihinin verilmesiyle, TC tarihinin “en önemli virajını alacak”, 2. ligden 1.lige çıkacak Avrupa trenine yolcu olarak binecek. Ancak “gerçek” gerçeklerin hiç öyle olmadığını, bizzat kendisine geçen akşam Manşet programında Avrupa Akademisi Direktörü Alman Eckart Stratenschulter dank dank söyledi ve Birand’ın da yüzü gözü sıkıntıdan oynadı. Ne var ki, halâ yiğitliğe bir şeyler sürmüyor, millete bu sefer de Schroeder afyonunu yutturuyor.

Değişen bir şey yok; AB’ye hemen üye olmayacağız. Bu yeni “sürüngenlikte” müzakere tarihi verilmesi, diğer devletler mesela Polonya hususunda olduğu gibi, üyeliğimizi garanti etmiyor, aksine Türkiye diğer üyelerden farklı çetin bir imtihana tabi tutulacak. Kafamıza yeni Verhaugen’lerin sopaları vurula vurula, “uyum uyum-uygulama uygulama” devletimizin en önemli çıkar ve değerlerini feda ederek teröristleri ve APO’yu serbest bırakarak on küsur yıl, zincirli kapı arkasında bekleyeceğiz! Birand’ın “virajının” önünde sadece felaketler var! Scchroeder’in afyonlarını bir tarafa bırakın da, Manşet’teki Almanın, Almana yakışan, “dank dankça” söylediklerine bakın; Almanların, Avrupalıların Türkiye’yi kabul etmeleri imkansız olmasa bile son derece güç. Çünkü sayıları üç milyonu geçen göçmenlerimize bakarak, değişik kültürümüzden, dinimizden, fukaralığımızdan, Avrupa’ya mali yük olacağımızdan ve asıl artan nüfusumuzdan korkuyorlar. Bugün 70 milyon, yarın 90 milyona çıkacak nüfusumuzdan korkuyorlar. Üye olduğumuz takdirde AB’nin en güçlü, en fazla oy sahibi üyesi olacağımızdan korkuyorlar. Türkiye’nin AB içindeki mevcut dengeleri bozmasından korkuyorlar. Aslında genç dinamik ve “yabancı” Türklerin Almanya’da-Avrupa’da siyasette ve iş alanlarında zirveye çıkmalarından endişe ediyorlar... Yetmez mi? Çare ne? Adam ağzından baklayı çıkarıyor; Türkiye’ye nüfusuna göre değil de, farazi ve düşük bir nüfusa göre oy hakkı ve yer verilsin -ki mevcut denge bozulmasın- en iyisi Türkiye iç pazara ortak edilsin, yani başka bir statüyle 2. sınıf üye kabul edilsin! Ve sonra da benim hep söylediklerimi tekrar ediyor; “Türkiye 2020’de gerçek tam üye olana kadar, kesinlikle bizim toplumumuz da o zamana kadar değişmiş olacaktır, kesinlikle Avrupa Birliği değişecektir, Türkiye de değişecektir, dünyanın konjöktörü de değişecektir.” Soruyorum; Türk milletinin kaderini, varoluşunu böylesine bilinmeyenlere bağlamak, Avrupalılara emanet etmek doğru mu? Böyle bir şeye razı olabileceklere ne denir?

VE MUSTAFA KEMAL’E ÇAĞRI

Bu “şart ve ahvalde ve umumi vaziyette” gerçi Ordumuz dağıtılmış ve kaleleri zaptedilmiş değil ama millet, AB konusunda kafa yorgunu. Yüksek bir tepeye çıkıp haykırmak geliyor içimden; Mustafa Kemal, O tarihimizin en karanlık, ucunda hiçbir umut ışığı görülmeyen döneminde, işbirlikçilere mandacılara “Haydi oradan maskaralar” diyen Büyük Önder, “Neredesin?” Hamaset yapmıyorum. Başımıza başka çorapların örülmekte olduğu şu sırada, halkımızın büyük bölümünden gelen endişe ve duyguları dile getirdiğime inanıyorum.

Yayın Tarihi : 26 Haziran 2004 Cumartesi 12:12:52
Güncelleme :26 Haziran 2004 Cumartesi 13:42:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?