27
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Müstesna Aydınlar!

Bazı “iyi aile çocuğu”; sözde aydınlar, öğretim üyeleri, TV. Kanallarında ahkâm kesen “uzmanlar”, her halde, Ülkenin şu sıradaki, müsait mümbit zemininde, küresel ısınma ikliminde, cemaatlerle, Amerika Avrupa ile gayrı meşru “birliktelilerinden” peydahlandılar ve çoğaldılar…”Bazı” dedim ama “çoğunluktalar”! Genetik “mutasyon” yozlaşma ürünleri, bu adamlar, kadınlar!

“Türk” adını, hiç değilse, adeta kerhen, pasaportlarında taşıyan, bu kültürde Cumhuriyet Türkiyesinde yetişmiş bu insanlar, yozlaşmamış olsalardı, yazdıklarının, çizdiklerinin, yıllar boyu ülkede birliği sağlamak için kurulmuş dengeleri –küçük bir ihtimal olsa dahi - bozmayı, Türk dışındaki etnik ırkçılığı acaba neden tahrik eder? Hele bu, “birliğin, dengenin” yerine, ne konacağını, hayallerden nazariyelerden öte, kesim olarak bilmeden! Aydın olmak bu mudur? Sosyologların, psikologların, bu “vakıayı” analiz etmeleri gerek. Eğer bu adam ve kadınlar yüzünden Türk Devleti, ilerde bir gün, maazallah çökerse, gelecek tarihçiler, bunun sebeplerini araştıracaklar, ”Nerde yanlış yapıldı” diye soracaklardır…”Nerede yanlış yapıldığının” tam ortasındayız şimdi; çünkü bu aydınlar, yazarlar gelecek kuşakların beyinlerini yıkıyor, kafalarını karıştırıyorlar!

YA TÜRKLER

Bu adamlar, kadınlar, “Ermenileri kestik –Kürtleri ezdik” diye bir yerlerini yırtarlar, ama tarih boyunca Türklerin maruz kaldığı, mezalim ve katliamlardan, hiç söz etmezler – bazı ülkelerde Türklere yapılanlar karşısında, mesela Ermenilerin tarihte Türklere yaptıkları ve şimdi Azerbaycanlı kardeşlerimize yaptıkları karşısında, pipolarını rahat köşelerinde kımıldatmazlar!

İSTİSNALAR

“İstisna kaideyi” - bu acı gerçeği - değiştirmez ama, maazallah şükürlere olsun ki az da olsa, akademyada ve medyada “müstesna” Profesörler, aydınlar ve yazarlar var… İnternette mücadele eden gençler var!

Geçenlerde malum Star gazetesinde, Gazi Üniversitesinde Profesör İskender Öksüz’ün, “Bir Başka Açıdan ne Mutlu Türküm diyene” başlıklı yazısını görünce, “eyvah” dedim; hem Gazı Üniversitesinde hoca, hem de STAR gibi bir gazetede, Atatürk Cumhuriyetinin temel felsefesine karşı çıkıyor!” Ancak sonra yazıyı dikkatle okuyunca gördüm ki, Profesör Öksüz “Ne Mutlu Türküm” kavramının nefis bir analizini yapmış… Öksüz.” Peki, “Ne mutlu Türk’üm diyene” gibi masum ve sosyolojik “millet” kavramını bu derece açık vurgulayan bir ifadeden rahatsız oluyorsanız? O zaman siz gayrı-Türk’sünüz. Velev ki Türkmen etnisitesinden gelin. Peki, ideolojinize sıkı sıkıya saplanır ve millet gerçeğini dikkate almazsanız ve bu yolda devam ederseniz ne olur? Belki, Türkiye halkı size inanır ve Türk’ün bir millet ismi değil de bir etnik etiket oluğunu kabullenir. O zaman şimdiye kadar kendisine Türk diyen ve bütün T. C. Vatandaşlarının da kendisi gibi Türk olduğunu kabul eden insanlar, artık kendilerinin Türk, diğerlerinin başka bir şey olduğunu düşünür… Bu mudur birleştiricilik? Etnisitesinin farkında olanlar azınlıktadır. Farkında olanlar arasında da ben şuyum, buyum ama Türküm diyenler ise çoğunlukta... Bu azınlık çoğunluğuna, yani Kürt, Laz, Çerkez veya başka bir etnisiteyle hâlâ bağlantılı olup da kendisine Türk diyen insanlara, şimdi “siz Türk değil, Kürt, Laz, Çerkezsiniz; Kürt, Laz, Çerkezliğiniz Türk olmanıza engeldir; siz olsa olsa anayasal vatandaşsınız” mı diyeceksiniz? …Anayasadaki “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olanlara Türk denir’ ifadesi yerine, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olanlara Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı denir’ konulacakmış”… Bu cümleyi kurabilen insanlara sahip olmamız, eğitim sistemimizin ne hale düştüğünün göstergesidir.”

Yazının tamamını okumak-gençlere okutmak lazım!

BİR İSTİSNA DAHA

Müstesna Profesörlerden biri de Profesör Bingür Solmaz”, der ki: “Düşünüyorum da biz Kürt kardeşlerimize siyasal haklarını vermeliyiz… Verelim ki onlar Cumhurbaşkanı olabilsinler, Milletvekili, Bakan, Meclis Başkanı hatta Başbakan olabilsinler, Belediye Meclis üyesi, Belediye başkanı olabilsinler, General olabilsinler, Jandarma Genel Komutanı olabilsinler, Oy kullanabilsinler. Benim karım oy kullanabiliyor ise bir Kürt dostumuzun karısı da oy kullanabilsin. Pardon, biz onların siyasal haklarını 1923’te vermiş miyiz? Keşke vermeseydik, bugün verip sevindirirdik. Peki, o zaman bu açıklanmayan paketin içinde neler var acaba? Bu ülkenin birliği, beraberliği ve refahı için tek yol haritası vardır: NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!”

Allah bu gibi “müstesna” aydınlara zeval vermesin ki, millet ve devlet “zeval” bulmasın!***

NOT- Önceki günkü yazımda sehven bir döneminde Türklüğü ve Cumhuriyeti korumuş olan değerli bir eski Cumhurbaşkanının adını koymamışım: Sayın 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. İyi ki vardı… İyi ki var!
 

Yayın Tarihi : 24 Eylül 2009 Perşembe 10:46:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?