18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Nazlı yârim!

Doğru dürüst ana ve babaların-dedelerin çocukları-torunları bazen “imalât hatası” veya biyolojik “mutasyon” ürünü olabiliyorlar; bozuluyorlar!.. Medyamızda örnekleri çok... Meselâ Sabah yazarı Nazlı Ilıcak gibi... Babası eski Bayındırlık Bakanı Muammer Çavuşoğlu ile Yassıada’da aynı koğuşta yaşadım. Çok saygın bir adamdı... Ama Nazlı Hanım babasının 27 Mayıs’ta tutuklanması yüzünden askerlerle orduya kin bağladı ve bu da prim yaptı-yapmakta!

***

Nazlı Ilıcak,Tercüman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olduğum zaman, aykırı yazılarıyla bana ve gazetenin sahibi eşi Kemal Ilıcak’a da çok çektirdi... Sonunda görevimden onun yüzünden ayrıldım ama ne olduğunu eşi önünde açıkça söyledikten sonra!

***

Şimdi “herkes Hrant Dink” ya!.. Nazlı kadın, gazete ve TV köşelerinden bizim gazetemize Yeniçağ’a ve milliyetçi Ortadoğu gazetesine saldırıyor... Hrant’ı suikastçilere hedef göstermekle suçluyor! ..

Hrant Dink’i hedef almak, 21 Şubat 2004’te, Hürriyet gazetesinin, Dink’in Agos’ta çıkan Sabiha Gökçen’in Ermeni asıllı olduğu iddiasını iktibas etmesiyle başlamış... Haber yalan değil; Dink böyle bir iddiayı Agos’ta yazmıştı... Nazlıda Hürriyet’in alıntı yapmasında kötü niyet olmadığını, lütfen kabul ediyor. Fakat hemen ertesi gün, Genelkurmay Başkanlığı, Gökçen’in Ermeni olduğu iddiasının Atatürk milliyetçiliğine, Türk ulusuna karşı, millî birlik ve beraberliğimizi sarsan bir tavır olduğunu bir bildiriyle açıkladı. Nazlı’ya göre, “Hrant Dink’in, hedef haline gelmesinde, Genelkurmay bildirisinden başlayarak, nefret yayan bu yazı ve manşetlerin etkisini görmemek mümkün değil.”

***

Dink’in hedef gösterilmesi bundan sonra başlamış. Dink, öldürülene kadar bir daha gündemden düşmemiş. O ve onun gibilerin, “Türk düşmanı bir Ermeni” olduğu teması; özellikle Yeniçağ, Önce Vatan, Ortadoğu gibi “aşırı milliyetçi” gazetelerde ve ulusalcı (ya da Ülkücü) çevrelerde sürekli işlenmiş... Emin Çölaşan 24 Şubat 2004 tarihli makalesinde, Dink’in, 13 Şubat’ta Agos’ta çıkan bir yazısını ele aldı. O makalenin içinden tek bir cümleyi “cımbızla” çekmiş: “Türkten boşalacak zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermenilerin Ermenistan’la kuracağı asil damarda mevcuttur.”

Nazlı bundan sonra, “aşırı milliyetçi” gazetelerde Hrant Dink aleyhine çok rencide edici, öfke dolu makaleler yayınlandı diyor... Doğru; bu makaleleri yazanlar arasında, hatta başında ben de vardım...

Tuhaf mantık: Toprağı bol olsun ama, pek hayırla yad edemeyeceğim. Hrant öldürüldü diye bütün o söyledikleri keenlem yekûn unutulacak, bağışlanacak mı?..
Hrant Dink’in öldürülmesi tabiî ki bağışlanamaz. Suikastçiler, kimlerse affedilemez. Ama ben ve herhalde gazetem, Hrant Dink hakkında yazdıklarımızın arkasında dururuz. “Türk kanına” “zehirli kan” demesini asla bağışlayamayız ve hele hele malûm gürûhun, “Hepimiz Dink’iz; hepimiz Ermeniyiz” yaygarasına katılamayız!..

Hem “hedefe göstermek” varsa, bugünlerde nice onurlu insan Dink yârânı ve Nazlı tarafından hedef gösterilmekteler!..

***

Tekrar edeyim; bu Hrant Dink yaygaralarından ve iddialarından bana gına geldi... Dink’in ölüsü Türkiye’ye dirisinden fazla zarar veriyor... “Hrant Dink ve Ermeni” iseler, Nazlı ile birlikte Ermenistan’a kadar yolları var!.. Yeter ki, bu ülkeyi ve onurumuzu daha fazla zehirlemesinler!..
 

Yayın Tarihi : 27 Ocak 2012 Cuma 09:06:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
tarihten bir yaprak (Dr. S.) IP: 95.7.56.xxx Tarih : 27.01.2012 18:44:08

Anadolu'nun bağımsızlığı için verilen Millî Mücadele sırasında, Batı emperyalistlerinin yanlısı ve de 'Hürriyet ve İtilaf Fırkası' üyesi olan, sonradan 'Yüz Ellilikler' listesine alınan vatan haini Said Molla'nın 6 Mayıs 1919 Salı tarihinde İngiliz askerî ataşesinden istekleri şudur: "İngiltere, Osmanlı Devleti'nin yönetimine el koyarsa, saltanat ve hilâfet İngilizlerin elinde bulunacağına göre, Mısır ve Hindistan Müslümanları da, İngiltere'ye dost olmanın gereğine inanacaklardır !" (Not: Belirttiğim bu rumuzla ilk başlangıcını yaptığım yazılarıma gün ve gün - yeri geldikçe değişik konu başlıkları altında - devam edeceğim) [ kaynak: "Vahideddin, Mustafa Kemal ve Millî Mücadele" Turgut Özakman]        


K. Mükremin BARUT IP: 88.224.44.xxx Tarih : 27.01.2012 15:14:12

İŞTE BUNLAR OLMASIN Kent Haber yan sayfada yer alan haberden alıntı: "...Ermeni kökenli Sevag Şahin Balıkçı'nın 24 Nisan 2011 tarihinde kendisiyle birlikte görev yapan er Kıvanç Ağaoğlu tarafından karakol çevresine tel örgü çekerken karnından vurularak öldürülmesinin ardından..." Ermeni kökenli bir Türk vatandaşı. Hiç bir suçu yok. Öldüren onun yaşında. Ermeni düşmanlığı pompalayan kafalar yüzünden iki insan birden ziyan oluyor. Birinin yaşamı bitiyor. Diğeri ise, cezasını çekse bile, bir ömür vicdan travması yaşayacak.

Ben bunu söylemeye çalışıyorum sayın yazar. Eminin her iki gencin ailesinde de ne 1915'in gerçekleri bilen ve ne de yaşamış tek bir yaşlı ebeveyn kalmamıştır. Öyle kitap okuyup araştıran insan sayısının da bir elin parmaklarını geçmediğini düşünürsek, bu kini kafalara kim akıtıyor dersiniz?Münferit gibi görünse de, bu türden olayların; Türkiye'nin elini zayıflattığını düşünüyorum.Saygılar.K. Mükremin BARUT

NOT : İkinci kez yorum yazdığım için okuyucudan özür diliyorum.


yasar ertas IP: 94.135.148.xxx Tarih : 27.01.2012 14:42:33

Booos boooos demek geliyor icimden bu gidisatimiza o ona bu buna saldira saldira kisisel temel prensip olmus  esas isler bir kenara  itilmis  dört nala gidiliyor (kisisel kimse yogurdum kara demiyor her kisi ben senden daha cok bilyor diyor netice gör beni oluyor bende bu gidisle görün milletin halini diyorum bu böylemi olmali diyorum bir güzellikler olmali bu güzellikler yapmak yardimci olmak varkenbu netels bu ne siddet demekmi gerek )  bir hatiram ilimizde cok taktir ettigim bir vekilimizle birde öbür vekilimizle iki vekil bir toplantida bulusacaklardi taktir ettigim vekille bir kac kisi bir yerde oturuorduk konu yapilcak toplanti  girildi o vekil öteki vekil hakkida görüslerini  tabiri izs bayramlik agzini acti  ne toplanti ne memleket adam sahsi isin cevirdi ben duymaktan utandim birde noktayi koydu  tam zamani onu rezil kepaze edecegim ist o memleketin sorunlari unuttu toplantinin konusunu hepten unuttu ben o diyardan kactim o ve onun arkadasi bi numara oldu onlarin bir eli yagda oldu bir eli bagda oldu memleket ise ne halde oldu herkez görüyor herkez biliyor hadi onu gecelim bana ne oldu  ne memlekete ne bana bir faydam oldu buda kendime olumsuz bir yorumum oldu ister yakistirin ister yakistirmayin laf degil bilgiclik degil is bekliyor memleket is elin adami bilgi sayari bulmus insanlar bildigini unuturmus demis al sana her bilgi demis bastir parayida aninda al  istedigini  demis biz hala tarihi karistir hala sen hakli ben hakli Bir hocam vardi bir lafi vardi SEN SENI BIL SEN SENI SEN SENI BILMESSEN PATLATIRIM ENSENI Kavgalari keselim senligi benligi bir kenara italim isimize bakaliiim bu kavglardanda önce memleketin basi baslari baslasin


K. Mükremin BARUT IP: 88.224.44.xxx Tarih : 27.01.2012 12:30:25

Erdem üstad, köşe yazısında kalemini patronlarına satan köşe yazarlarını ele almıştı. Oysa en az onun kadar ve hatta ondan daha vahim durumun; köşe yazarlarının küçük imparatorluklarıdır.  Köşesinden etrafa veryansın edenler. İnsanları tasnif edenler. Tasnif ettikleri arasından bir kısmını ötekileştirenler. Kendilerine göre öteki saydıklarını, berikilere hedef gösterenler. Türk  medyası, bu güne kadar, bundan farklı bir tutum göstermedi.

Ölmüş, hatta öldürülmüş birini, hiç de öyle demek istemediği halde, saptırılmış bir cümlesi için hala linç girişiminde bulunmak nasıl bir vicdan? bunu, Türk ama müslümanlığı ile öğünen her Türk'ün kendine sorması lazım. Ben AKP'li değilim ama, halkın başbakanı sevmesinin nedenlerinden birinin de; vicdanlı biri olarak algılanması olduğuna inanıyorum. Merhamet duygusu, mazlumun yanında yer alma,  bu milletin en temel hasletlerinden biridir. Bu nedenle, bizim kuşak oğullarımıza, Deniz adı koyduk. Araştırın bakalım; bu ülkede oğluna Ali Elverdi* adı koyan kaç kişi var?

Yıllardır değişmeyen ezberinizden şunları öğrendik. Ermeni düşmanlığı. Kürt düşmanlığı. AKP düşmanlığı. Asker avukatlığı. O perde indi üstad. Yeni bir tiyatro sahnelenecek.

Sizin yolunuz ya da ideolojik çizginiz çok kristalize olmuş. Bu nedenle ben sadece "KENT HABER" okurlarına seslenmek istiyorum.

SAYIN YAZARIN KULLANDIĞI DİL BARIŞIN DİLİ DEĞİL. BARIŞIN DİLİ BU KADAR ÖTEKİLEŞTİRİCİ OLAMAZ. BİZLERİN; KAYBETTİKLERİMİZDEN DERS ÇIKARARAK, SAĞCISIYLA, SOLCUSUYLA, ÖNCE YENİ BİR DİL GELİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR. ÜLKEMİZ İÇİN. GELECEK KUŞAKLAR İÇİN. ORTAK BİR OLMADAN TARAFLARIN BİR ARAYA GELİP ÇÖZÜM ÜRETMESİ ÇOK ZOR.

İster sağ, isterse sol görüşten olsun, çok değerli yazarlar yetişti. Üstelik, öne sürdükleri her görüşü bilgi ve belgeye dayandırmadan, okuyucu ile paylaşmıyorlar. Okuyucu da eski okuyucu değil. Siz; "İskilipli Atıf Hoca düşman ile iş birliği yaptığı için asıldı." diyeceksiniz. Biz de tamam öyledir diye kabul edeceğiz. Yok öyle bir şey. Kaynak çok. Kitap çok. Çıkarıp belgesini sunmanız gerekmez mi?

Sayın yazar, biz solcular, üzerimize gelen On İki Eylül travması ile uğraşarken, dindar sağ kedi entilijansyasını yetiştirdi. Eskiden solcular okuyan kesim olarak bilinirdi. Şimdi sağcıların da "deve dişi" gibi entellektüelleri var. Öyle ki; hangi görüşe sahip olursanız olun, yazdıklarını okurken fikren nemalanıyorsunuz.

Nazlı Ilıcak'a gelince; yıllarca askeri darbelere cephe açtı ve içinde yaşadığımız bu günler, her halde onun haklılığının su yüzüne çıktığı günleri olsa gerek. Kaybedenler kulübünde değil. Sizin; "Nazlı Yarim" şeklindeki alaycı başlığınız, onu asla küçültmez. Okuyucu bu tür kinayelere itibar etmiyor. Tam tersine; Nazlı hanımın yıllardır sürdürdüğü kararlı mücadele bana, kürtçe bir öz deyişi hatırlattı. "Aslan aslandır, kadını erkeği olmaz."  (Şêr şêr ê, Çi Jînê, Çi Mêrê)**Saygılarımla.K. Mükremin BARUT  

  * Ali Elverdi: Deniz Gezmişlere idam hükmü veren askeri mahkemenin başkanı. Boğazına kaçan bir lokma sonucu boğılarak öldü.

** Sayın editör dilerseniz Kürtçe özdeyişi  kaldırabilirsiniz.