25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Ne Oldu Bize?

Ne oldu bize? Güzel ülkemize, büyük milletimize, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyetine, nazar mı değdi? Milletimizden –Ordumuzdan yüzyılların öcünü almak isteyen, yılanların laneti, zemini, zamanı müsait buldu da, şimdi üzerimize mi yığılıyor? …”Kem gözlere şiş” demekle atlatılamayacak bir durumdayız.

Her sabah kafalarımızı karıştıran haberlerle, dedikodularla uyanıyor, her gece bunların hâsılasını, TV’lerde, çoğu mâlum “kem gözlülerin” söylediklerin dinleyerek, sıkıntılar içinde yatıyor, kâbuslar görüyoruz. Benim yaşlı kafam karıştı- bunaldım… “Türkiye’yi kurtarmak sana mı düştü, yan gel yat, rahat et” diyeceğim, ama yapamıyorum işte… Atatürk’e, babama, amcama verilmiş sözüm var… Baba emaneti ”Tabancamı” kılıfına sokamıyorum.

Bu satırları, YAŞ kararları açıklanmadan ve Cumhurbaşkanı tarafından tasdik edilmeden önce ve Şura toplantısındaki tartışmaların ayrıntıları açıklanmadan yazıyorum. Ama orada neler olduğunu tahmin ederek, bundan sonra neler olabileceklerin dehşeti içindeyim.

TC’ni bitirmek, yerine İslam Cumhuriyetini veya padişahlığını kurmak, Türk Milletini de çoktan beri istedikleri yere sıkıştırmak ve bunun için de önce Türk Ordusunu istedikleri hizaya getirmek, ezeli operasyonu, artık başarılı oldu mu? Öyle görünüyor; sonuna gelmedilerse de, çok yaklaştılar!

Bu “operasyonun ayrıntılarında”, önceki akşam bir TV programında dinledim… Katılanlar arasında emekli mi- yoksa ihraç mı edilmiş, iki eski Ordu mensubu- bir Kurmay Albay ve Psikiyatri uzmanı Doktor albay vardı… Ve Taraf yazarı ve de Polis Akademisi öğretim üyesi Orduya düşmanlığıyla ünlü Önder Aytaç vardı.

Hep “mim” koyuyor ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’dan soruyorum cevap alamıyorum; bu her yerde ve önceki akşam da, TSK’ne saldıran adam, Polis Akademisinde, yeni polislere Orduya saygı mı telkin eder- yoksa Asker- Polis çatışmasını mı körükler?

Aytaç, Orgeneral Başbuğ’un yerine gelecek olan Orgeneral Işık Koşaner’in, Türk Ordusundaki “değişimi”- reformu ve tasfiye hareketini başlatacağından umutlu… Ben, Koşaner Paşanın Genelkurmay Başkanlığı makamına layık, onurlu bir Türk Generalli olduğunu bilirim ve Aytaç gibilerin, umut ettikleri gibi, bir Hilmi Özkök olmayacağına inanırım… Ama bir fitne sokuluyor!

Fakat acı bir ihtimal var; acaba ordu içinde Orduya zarar verecek ve düşmanlarının işine yarayacak bir rekabet mi var? Hasan Iğsız Paşa bertaraf edilmek mi isteniyor?… Ergenekon Başsavcısı Zekeriya Öz’ün, Paşayı tam bu sırada ifade vermeye davet etmesi ne anlama geliyor? …

Bu adamlar şu sırada muzaffer komutanlar edasıyla konuşuyorlar! Türk Ordusunu geleneklerinden ve gücünden arındırıp, istedikleri hizaya getirmek operasyonu bu son Şura toplantısında başarıya mı ulaşacak? Bunu bugün kararlar açıklanınca göreceğiz. En iyimser tahmin, uzlaşma yani TSK’nin, karşıtlarıyla Komuta heyeti arasında “pazarlık” neticesi “uzlaşma”.

YAŞ toplantıları her zaman, özellikle AKP döneminde kritik olmuştur, ama bu kadar (başka kelime bulamıyorum) ”garip” olmamıştı ve sadece terfileri değil, Türk Ordusunun ve TC’nin ve Türk Milletinin kaderini, belirleyici olmamıştı.

Duruma, “Yanlışlıklar komedisi” “Yılanların öcü” trajedisi mi yoksa “İlahlı Komedi” mi demeli? Bu kadar hayret-gaflet ve ihanet karşısında, en iyisi gene “hamasete” sığınmak…

Ben, şu sırada, sıkça İstiklal Marşını ve de Harp Okulu marşını söylüyorum ve ancak böyle umutlanıyorum…

Unutan varsa hatırlatayım; Harbiye Marşının ilk kıtası : “Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız… Tufanları gösteren, tarihlerin yâdıyız. Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti, Cehennemler kudursa, ölmez nigahbanıyız”... Ve Harbiyelinin yemini: “Şeref ve namusum – dürüstlük karakterim. Sevgi insanlığım… Vazife amacım. Vatanım her şeyimdir… Bu sözlerime hayatım boyunca bağlı kalacağıma, Harbiyeli olarak teminat verir, asil Türk milletinin huzurunda ant içerim”.***
 

Yayın Tarihi : 4 Ağustos 2010 Çarşamba 11:36:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?