Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyetini kuran Partidir… Mustafa Kemal’in kurduğu partidir; “tabela partisi –turşu partisi” değildir. Gelenekleri, “altı ok”la, ifade edilen bir partidir!,
Kökü, kim ne derse desin, “İttihatçılığa”a dayanır -kurucularının çoğu da, eski İttihatçılardır- …CHP’nin, Cumhuriyet kurulmadan önceki “Halk Partisi” “Müdafaa-i Hukuk” ve de “Kuvvay-ı Milliye” hareketlerinden çıkmıştı. CHP’nin, Atatürk öldükten sonra, inişleri, çıkışları olmuş, Parti kapatılmış, bundan DSP, SHP çıkmıştı. Ama sona gene CHP kaldı! Bülent Ecevit’in inanılmaz yükselişi ve belagatiyle, Partinin rotası “Ortanın Soluna”a kayınca, “Milliyetçilik okunun” biraz kırıldığı, “mavinin”, “ kırmızıyı” gölgelediği söylenebilir! Ecevit -yakından bilirim- Atatürkçü ve Milliyetçi idi, ne var ki, şairane yeteneği ile ortaya attığı sloganlarım coşkusuna kapılırdı… Ve o ortamda, bazı CHP’linin, bir hizip’in, Milliyetçiliğe, pek sıcak bakmadıkları da, gerçek.
NEREYE
Deniz Baykal’ın, Genel Başkanlığında, onun ekibiyle, “Atatürkçülük –milliyetçilik” Partide egemendi… Bu bazılarını rahatsız etti. Baykal esrarı, hala çözülmemiş, belki de hiç çözülemeyecek. “Kaset olayı” ile istifaya mebus olduktan sonra, Genel Başkanlığa, kuliste bekleyen, Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelmesiyle, Partide değişim havası başladı… Ve şimdi bu bağlamda, Kılıçdaroğlu’nun terennüm ettiği gibi “Nerde… Nerdesin?” Cumhuriyet Halk Partisi?
Ankara Büromuzdaki arkadaşlarımız Fatih ERBOZ ve Macit SOYDAN, “Kaset dalgasıyla alabora olan partide, kaptan köşküne oturtulan Kılıçdaroğlu rotasını çizdi: 1970’lere dönüş” diyorlar… Bir gazete manşeti de; “17 yıl sonra, Yeni CHP”! Yani: “Milliyetçilikten” daha fazla “Sosyal Demokrasiye”, AB’ne bir eksen kayması mı? Göreceğiz.
RECEBİM. RECEBİM
Kılıçdaroğlu hakkındaki “mülahazat haneleri” açıktı; itiraf edeyim, Kurultaydan sonra, “soru işaretlerim”, daha da arttı.
Kılıçdaroğlu’nun, Kurultayı açış konuşması, metni ve coşkulu söylemiyle, çok çarpıcı ve etkileyicici idi… Kurultaya katılanların, heyecanlı beklentisine cevap verdi ve Partililer, Partiyi ayağa kaldırdı. “Recebim “ bundan sonra pek rahat uyuyamaz!
SORU İŞARETLERİ
Fakat konuşmada ve Parti organlarının terkibinde, bazı şeyler var: Mesela gündemde olan Kürtçülerin “ İki Dilli Hayat” dayatmalarından – bırakalım tepki göstermemesini – hiç söz etmemesi ve Güneydoğu konusuna, bölge halkına buketler atmaktan başka hiç değinmemesi… Son zamanlarda TSK’ne yapılan saldırılara, “Ergenekon’a” pek dokunmaması!... ”Yeri değildi” denemez, tam zamanı ve yeri idi!... Böyle bir konuşmada, Yüksek Askeri İdare Mahkemelerini kaldırma sözünün yeri mi vardı? Belki de, bunlardan daha da dikkate çekici olan, 80 kişilik Parti Meclisi (PM) listesinde yer alan bazı isimler… Mesela, Habur’dan gelen PKK’lıların avukatlığını yapan ve ’ana dilde eğitim’in ateşli savunucularından, eski Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu... Tanrıkulu, Ergenekon Davası sanıklarına ağır eleştiriler yöneltmişti… Ve mesela Enver Aysever: Onuncu yıl marşına ve Cumhuriyet andına karşı çıkan Enver Aysever’ -Çorbada-torbada, bunlar da bulunsun der gibi. Ve Gürsel Tekin yetmezmiş gibi!...
Kısacası, Kurultaydan sonra ki, CHP’ne biraz merak biraz daha fazla da endişeyle bakıyorum. Gözlerim ve kalbim orada, Deniz Baykal’ı aradı… Baykal ordaydı, ama “gidene ağam gelene paşam” hesabı. Parti içindeki ve parti dışındaki Baykal düşmanları “oh” diyorlardır! Parti Meclisinde, Nur Serter vardı, ama mesela Onur Öymen, Canan Arıtman yoktu!
Son tahlilde, Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında, doğrular, eksilerden biraz fazla idi… Konuşma “laf-ı güzaf” değildi… Ancak, bundan sonra, lafa bakılmaz, Kılıçdaroğlu’nun “âyinesi iş olacak!” Eğer altı ay zarfında, CHP’ni toparlar- birleştirir ve AKP İktidarını devirmeye muvaffak olursa, ona “üstün hizmet nişanını” ben veririm! ***