31
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

“Newrouz” Fırtınaları

Nevruz, aslında bütün dünyada, yerel renk ve inançlarla kutlanan, her milletin kendi kültür değerleriyle özdeşleştirdiği, baharın gelişinin coşkuyla karşılandığı ve kutlandığı bir bayramdır... Daha doğrusu “bayram” olması gerekir. Son zamanlara kadar da öyle idi, hatta aynı bayramı kutlayan muhtelif etnik grupları birleştiren bir zemindi... Son yıllarda bölücüler, bu güzel bayramın “ateşini” Türkiye’nin her yerinde, “yangına” çevirdiler. Farsça “Yeni Gün” anlamına gelen Nevruz, “kara gün”e “nevroza”, yani “sinir” krizine dönüşüyor...

Savaşlarda “bahar taarruzları” vardır. Kışın kötü şartları sona erince, ordular daha müsait iklim şartlarında taarruza geçerler. Bununla eş zamanda, bahar aylarında “düşmanı” başka türlü yenmek için, “barış taarruzları” yapılır. Şimdi de, “Güney Doğu cephesinde” bütün bunlar bir arada. Dağlarda, PKK eşkıyası sözde “ateş kesi” güya bitirmek tehdidini savuruyor. İmralı’nın, özel imtiyazlı misafiri Apo da tehditle karışık barış taarruzuna girişmekte. Sadece Diyarbakır’da, Hakkâri’de, Şırnak’ta vb.. değil, İstanbul’da Kazlıçeşme’de, Ankara’da, İzmir’de vb. “Newrouz” nümayişleri, sözde “Türkiye” partisi BDP’nin organizasyonu ve konuşmalarıyla, “Biji Apo” çığlıkları ve posterleriyle, T.C. Devletine tehdit ve meydan okuma platformlarına dönüştü. Bu adamlar, uzaktan kumandalı komutanları Apo’nun emir ve işaretlerini bekliyorlar. Talepleri: “Büyük Kürdistan’a giden Demokratik Özerklik” yolu açılmazsa, Türkiye’yi Libya’ya çevirecekler. Planları, amaçları açıkça bu; öyle olsun da yabancı güçler müdahale etsinler. Sonra Sevr şartları ve haritalarıyla, güya “Barış” !

Yeniçağ’da “Büyük Oyun-Büyük Kürdistan” belgeselimin, şu sırada tefrika edilmesinin amacı, bu “Büyük Oyunun”, büyük tehlikenin tarihi kökenlerini, belki ders alınır diye hatırlatmaktı. Ama, ders alınsa tekrarı olur mu? Oluyor işte. Çünkü en başta bugün Türkiye’de iktidar olanlar, ya tarihi hiç bilmiyorlar, ya da tarihi biraz olsun biliyorlarsa, yakın geçmişimizde olanlardan hiç ders almamışlar.
Bugün Türkiye’yi bölmeyi, “Büyük Kürdistan’ı” gerçekleştirmeyi amaçlayan tehlike büyürken, iktidarın gündeminde sadece 12 Haziran seçimleri var. Bu seçimler sonunda, yeniden “büyük çoğunlukla” iktidara gelmek amacı var. Ondan sonra, bu zafere dayanarak, “Yeni Anayasayla mutlakiyet” idaresi. Ve bu idarede, TSK dâhil, bütün güçlerin, tek elde toplanması! Ne var ki “asıl tehlike” bölücülerin iç savaş çıkararak, yabancı uçakların Libya’da olduğu gibi, Türkiye’yi bombalaması, sonra da yabancı, sözde “uluslararası” kuvvetleri ülkemize davet etmeleri ihtimali! Bu ihtimaller gerçekleşirse, “idareyi maslahat” ne kadar ellerinde kalır? Başbakan “Neo Osmanlılığı” ret ediyor ancak “eski Osmanlının” sonunda, yabancı devletlerin boyunduruğu altına girdiği, unutulmamalı!

Bu senaryo hayal, paranoya mahsulü mü? Şimdiye kadar “olamaz” denenlerin hepsinin olduğuna, “terörle bir yere varılamaz” derken PKK eşkıyasının kanlı terörü sonunda vardığımız şu duruma bakın; İktidar seçim ve oy uğruna yaklaşan büyük tehlikeyi göz ardı ediyor.

Velhasıl, uzun süren toplumsal gafletin ve belirli çevrelerin, ihanetlerinin, öyküsü! Şu sırada, bunları hatırlatmak zorundayım. Çünkü “umudumuz” artık Apo... Eşkıya başı, avukatları ve Fırat Ajansı vasıtasıyla gönderdiği mesajda, Devletle müzakereler yapıldığını, tekrar açıklamış, “İçinde bulunduğumuz süreç hassas ve kırılgandır, burada yapılan görüşmeler tarihi önemdedir. İlk günden bugüne kadar bir düzeye getirdiğimizi de belirtebilirim. Görüşenlerin yaklaşımlarının ciddi olduğunu düşünüyorum. Bu görüşmelerde bulunanlar devletin önemli ve ciddi kurumlarının temsilcileridirler. Yol haritasına (herhalde Hükümet) sıcak bakıyorlar. Yürüttüğüm görüşmelerde kimi pratik öneriler gündeme geldi” diyor ve aba altından sopasını gösteriyor. “Eğer bu diyalog ve müzakere yöntemiyle sonuç alamazsak, 2011 yılının ikinci yarısından itibaren topyekûn direniş ve özgürlüğü sağlama süreci gelişecektir... Müzakere süreci gelişmezse, çatışma süreci kaçınılmazdır.”

Hani, eşkıya ile müzakere -pazarlık- yapıldığını söyleyenler, “alçak-şerefsizdi”?

Ama seçimler arifesinde her şey caiz. Başbakan “Libya Libyalılarındır” diyor ama bence, o konuda ahkâm keseceğine Türkiye’nin hallerine baksın. Apo’nun, PKK’nın tehditlerine karşı, “Türkiye Türklerindir” demesi, TC Başbakanına daha çok yaraşır. ***

Yayın Tarihi : 22 Mart 2011 Salı 11:40:13


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?