19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Otobüste ayaklara basmamak...

Ağzına kadar, tıka basa dolu bir otobüste gibiyiz… Aslında batıya doğru yönelmiş olan bu otobüste, direksiyondakilerin asıl niyetlerinden pek emin değiliz… Yolcuların bazılarının yüzleri ve gönülleri arkaya dönük… Zaman zaman ,”Bindik bir alamete gidiyoruz nereye?” demek geliyor içimden. Ama gene de “durdurun inecek var” diyemiyorum - Çünkü bu “ otobüs” ülkemiz! 

Bizim gibi, her gün, bu otobüsün ve içindekilerin durumu ve kaderleri hakkında yazmak durumunda olanların, ne kadar dikkatli oluyorlarsa olsunlar, bazı “ayaklara basmamaları”, bazılarının hassas yerlerini incitmemeleri mümkün değil! ’ 

Ben de, böyle istemeyerek rahatsız ettiklerimin, tariz ve uyarılarından nasibimi alıyorum. Mesela Güneydoğu konusundaki yazılarımdan dolayı, Türk milliyetçisi, Türkiye vatanseveri, Kürt kökenliler, bölücülerle aynı kefeye konulmak – “kurularla” birlikte –kurularla birlikte yakılmaktan şikâyetçiler, benden bu konuda daha dikkatli olmamı istiyorlar. 

Kürt kökenli olduğu anlaşılan fakat içtenlikle “Siz ne kadar Türk iseniz ben de o kadar Türküm, Siz Polisi, orduyu ne kadar seviyorsanız ben de o kadar… Normalde Kürt halkıyla problem yoktur, kız alıp vermişiz et ve tırnak olmuşuzdur. Namus birliğimiz vardır’”diye yazan ve artık dostluk sevgi yazıları yazmamı isteyen n bir okuyucunun mektubu beni çok duygulandırdı… Hiç istemez miyim? . Çoğu zaman bu konularda yazmak beni de üzüyor, ama ne yapalım ki, bu gündemi ben, biz tayin etmedik. Yazmama tepki göstermeme olaylar ve asıl bölücü olanların hareketleri sebep oluyor. Hep birlikte, aramıza bu nifakı sokanları ve bizi bu konuda yazmaya zorlayanları lanetlememiz lazım. 

UZUN SAÇ
“Otobüste”, istemeyerek bazı gençleri uzun saç ve küpe yüzünden üzmüşüm… Bir genç, bana haklı olarak “ben de uzun saçlıyım ama Türk milliyetçisiyim. Benim gibi çok genç var. Bizi dışlamayın” diye uyarıda bulunmuş. Onu ve onun gibileri rencide etmişsem – ayaklarına basmışsam üzüldüm… Aslında haklı; suçlamalarımızı genelleştirmeye dikkat etmeliyiz. Çelişki gibi görünüyor, ama gıyım gıy saç vb tercihleri değişik olup da, Türk milliyetçisi olan ve gerektiğinde bu vatan için savaşmaya ve ölmeye hazır gençlerimizi de hemen dışlamamak gerek! 

“KADINSILIK” YARIŞMASI
Ancak bunu söyledikten sonra sormaktan ve kınamaktan kendimi alamıyorum; bır TV kanalında, erkekler arasında kadınlar gibi giyinmek ve süslenmek yarışmasının- “He ıs a Lady”, yani “O Erkek bir Hanımefendi!” yarışmasının yapılmasına ne demeli? Düpedüz maskarakık, münasebetsizlik değil mi? Maksat ne? Hoşluk mu, nonoşluk mu? Adana Milletvekili Zeynep Tekin’in dediği gibi. Bazılarını bazı eğilimlere özendirmek değil mi? Bır tefrik yapmak lazım: çeşitli, psikolojik sebeplerle, ana babaların yetiştirme ş hataları yüzünden, hayat tercihleri başka olanların ayaklarına basmayalım, onlarım vatanseverlikten dışlamayalım, ama çocuklarımızı o eğilimlere teşvik de etmeyelim! Ciddi ve de “milli” Televizyonların bu konuda, şiddeti özendirmek konusunda sorumlu ve dikkatli olmaları gerek… Fantezi ve reyting uğruna ,”otobüsün” havasını daha fazla bozmasınlar! 

MÜNASEBETSİZLİK
“Otobüste” beni çileden çıkaran münasebetsizlikler yapılıyor. Ana tarafım, Mevlevi kökenli atalarım Horasan’dan gelip, İstanbul’da Yenikapı Mevlevi hanesini - dergâhını kurmuşlar… Anam orada yetişmiş. Şeceremize göre sülalede Seyit’ler var ve Hazreti i Mevlana soyu ile yakın karabetimiz de var. Bunun için de son zamanlarda banı ve Mevlevi akrabalarımı çok rahatsız eden bır durum var. Askında, Mevleviliğin ulvi ve anlamlı bir ibadet tarzı, “dünyadan alıp Allaha ulaşmayı simgeleyen “sema” ayini son zamanlarda turistik olmaktan da öte adeta pavyon atraksiyonlarına dönüştürülüyor… Semazenler veya daha doğrusu semazen mankenliği yapanlar, r mağaza açılışlarında vb şov yapıyorlar… 

Geçen yıl Alanya’da bır mağaza açılışına Konya’dan gelen semazenlere müdahale etmeye kalktım ve onlardan “Ne yapalım para veriyorlar” cevabını aldım. . Önceki akşam, televizyonda yabancı sporcular için tertip edilen Boğaz turunda gamının güvertesinde, Sema gösterisi yapıldığını görünce ifrit oldum! Çok ulvi bır tarihi mirasımızın böyle harcanması, hiç bir din veya tarikat için kabul edilebilecek bir şey değil. Bu münasebetsizliklere kim engel olabilir? Biliyorum ki, bugün Mevlevi cemaatinin “postnişini” durumunda olanlar, Hazreti Mevlana soyundan gelenler ve benim akrabalarım, semazenleri manken ulvi bır olayın böyle yozlaştırılmasına engel olmaya çalışıyorlar ama etkisiz ve yetkisiz kalıyorlar… Bu duruma herhalde son zamanlarda UNECO nün Mevlana’ya verdiği önem dolayısıyla, mesela Yenikapı Mevlevi hanesinin ve diğer Mevlevi hanelerin restorasyonu için gayret gösteren Kültür Bakanlığı müdahale edemez mi?
Yayın Tarihi : 30 Nisan 2006 Pazar 23:38:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?