Mâlum bir gazetedeki,”mâlum” yazarlardan bir teki, “Anayasa paketi 35. maddenin kaldırılmasıyla taçlandırılmalı” diye yazmış… Bu “taç” değil; lağımda “inci” aramak!
Söz Konusu TSK’nin İç Hizmet kanununun 35. maddesi; “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın, 12 Eylül konusundaki yapmacık duyarlığı ve gözyaşları üzerine, meydan okumuştu.”Gücünüz varsa, TSK İç Hizmet Kanunu'nun darbelere dayanak olan 35. maddesini değiştirin” diye…
Her şeyden önce, Kılıçdaroğlu’nun bu meydan okumasına- önerisine değinelim ve soralım: Kendileri de bu maddenin kaldırılmasını, istiyor mu ve iktidar olursa, bu maddeyi değiştirmeye, gücü yeterse, değiştirecek mi? Doğrusu, ben öyle anladım ve Kılıçdaroğlu hususundaki “mülahazat haneme” bir soru işareti daha koydum. TSK ateş altında iken, tehlikeli bir çığır açtı!
Kılıçdaroğlu’nun “hodri meydan” çağrısına ilk cevap, başka bir “pehlivandan” geldi; Türkiye’nin milli Birliğini temsil etmesi gereken, Devletin tepesinde, Cumhurbaşkanından sonra en önde gelen ve Başkanın “vekili” ve de Ordunun “Başkomutan Vekili” olmak durumunda bulunan, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, demiş ki: “35. maddenin değiştirilmesinin iyi olacağını düşünüyorum. Şu ana kadar değiştirilmemiş olmasını da bir eksiklik olarak görürüm. Türkiye’de millet iradesini savunmak ve millet iradesinin yansıdığı parlamentonun hukukunu korumak, herkesin görevidir. Özellikle şu anda bu parlamentonun başkanı olarak görev yapan benim, üzerinde en hassasiyetle durmam gereken konudur diye değerlendiriyorum.”
Büyük sözler: kısacası demek ister ki, Ordunun Cumhuriyeti korumak ve kollamak görevi, TBMM’ne ve hukukuna ters düşüyor!
MUSTAFA KEMAL
Bu Cumhuriyeti kuran ve Sayın Şahin’in o makamda oturmasını da mümkün kılan, Mustafa Kemal, hiç böyle düşünmüyordu ve her hareketi, her sözüyle: Cumhuriyetini “iç ve dış düşmanlara” karşı korumak görevini göz bebeği Türk Ordusuna emanet etmişti…
Cumhuriyetin 15 yılında Dolmabahçe Sarayındaki odasının önüne gelen Kuleli Askeri Lisesi örgencilerini selamlamak için hasta-ölüm yatağından kalkmış yanındaki babama “Umut bu çocuklarda Kılıç” demiş! 1938’de, Orduya son mesajında şöyle diyordu:“Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini dâhilî ve haricî her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve âmade olduğuna, benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır.”
Eğer Mustafa kemal Atatürk, tarih kitaplarında kalmamış, sözleri, Hitit kitabeleri gibi ANITKABİR duvarlarında kalmamışsa, bu sözler İç Hizmet kanununda, TSK’ne verilen-verilmesi gereken görevin, başka kelimelerle ifadesidir ve ebet müebbet muhafaza edilmelidir… Tabii, bu Cumhuriyetin, gerçekten, her cephede “korunması ve kollanması” isteniyorsa.
35. Madde –TSK karşıtlarının gerekçeleri: bu görevin darbelere imkân vermesi! Pekâlâ; bu görev kaldırılırsa, o zaman, nelere imkân verilecek, meydan kimlere kalacak? Yoksa iç ve dış tehlikeler artık kalmadı mı? Ordu, özelleştiğinde, sınırda askerler, gümrük muhafaza memurluğu mu yapacaklar ve sadece AKP ye mi hizmet edecekler? Türkye Cumhuriyetini, kim koruyacak ve kollayacak. AKP “Bindirilmiş Kıtalar “mı? Erdogan mı? Şahin mi, yoksa “Arınç” mı?
İşin daha da özeti- son tahlili: Kılıçdaroğlu pas verdi, Şahin, topu yakaladı ve AKP’liler onu koruyorlar top, artık Erdoğan’da, bakalım TSK kalesine gol atabilecek mi? Ne var ki, Erdoğan santrfor olsa da oyun futbol değil, “Büyük Oyun”!
MÜZEVVİRLER
Fesat ve tezvirat ve irtica varakparesi Vakit gazetesi yeni bir “şok fotoğraf “ yakalamış… Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ’un oğlu Murat Başbuğ’la, polis tarafından PKK'lı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan Burhan kod adlı Hasan Lala'yla birlikte, güya Lala’nın evinde çekilmiş bir fotoğraf karesi! Gazetenin -“kapalı” iddiasına göre Muradın da- tövbe tövbe- PKK'lı olduğunu gösterir mi - TSK -PKK “işbirliğinin” belgesi mi olacak?
Velev ki, Murat’la Burhan, bir dost ortamında tesadüfen buluşmuşlar, hatta dost olmuşlar. Birlikte fotoğraf çektirmişler. Bu, fesat düşünceli müzevirler dışında, kime, ne ifade eder? Olsa kötü bir rastlantı der ve güler, geçeriz!
Soğuk Savaş yıllarında, ABD’nde bir Senatör Joseph McCarthy vardı herkesi, akrabalıklarından, okul arkadaşlıklarından, birlikteki fotograflardan dolayı,” Komünist” olmakla suçluyordu… Şimdi fotoğraf makineleri yaygın- her cepte, her ortamda düğünlerde, derneklerde binlerce fotoğraf çekiliyor! Bu karelerde, beraber görünenlerin mutlaka, suç ortağı olmaları mı gerekir?
Torunum Tolga Burdur'da kısa dönem askerlik yaptı… O dönemde, Başbakanın oğlu, kısa dönemli Bilal ile Tolga’nın, bir arada çekilmiş fotoğrafları var… E şimdi bu ne demek oluyor?***
12 Eylülcüler'in ilk seçime girerken,Erdal İnönü'ye açtırdığı davayı anımsadım.İnsan düşününce şaşırıyor ve utanıyor.Bu ülkede,eli kalem tutan herkesi hapse tıkan ilkellikten başka ne?Türkiye işsizlikten,aşsızlaıktan, cahillikten inim inim inliyor.Yetmiş milyon insanın emeği,enerjisi,yaşamı böyle çürümüşlüklere kurban ediliyor.Sağlıklı emeklilerimiz için bir proğram oluşturulsa,gençlerimiz,çocuklarımız böyle büyük emek ve ülke kaynakları ile yetişmiş aydın insanlardan yararlandırılsa,bunca birikimi olan bu güzel insanlar evlere,hapishanelere tıkılmasa.....Bütün yaşantımızı cahilliller çaldı.
Pentagon'un yandaşları yönetimin 12 Eylül de yapacakları referandumda, anket sonuçlarının yönetimin aleyhine gelişmesi üzerine, son çırpınışlarını şöyle yaparlar ve gereken talimatlarını da vermeye devam ederler: Girişilen Ergenekon ve Balyoz harekâtları, partinizin yandaşları açısından yeterli görülmemiştir. Kendinizi "aklamak (!)" yönünden, referandum tarihine kadar yeni girişimlerde bulunamazsanız, gelişmeler aleyhinize dönebilir. Önerilerimiz şunlardır ki; "Bu tarihe kadar TSK'yı yıpratmak için yeni davalar (!) icat edin ve uygulayınız !. Hatta bunun adlarına 'TSK'nın tam berterafı', 'Çekiç', 'Deprem' veya 'akepe sivil darbesi (!)' koyabilirsiniz. Son Önerimiz de şu olacaktır: "Demokrasi kavramlarından söz açmayınız !, zira, bundan bahsettikçe batıyorsunuz !"