Türk Silahlı Kuvvetlerinin, iki mutat, “planlı” tatbikatı iptal edildi ama Türk Ordusunun “planlı tahribatı” – “büyük manevraları” devam ediyor. Ordumuzun çoğu üst düzey komutanları “içerde”! Ordunun üst kademelerinde “hava boşluğu” var. Komutan tutuklamaları, Can Ataklı’nın yazdığı gibi “ahval-ı adliyeden” oldu”, yadırganmıyor bile!.. “Tahribat” Kara Kuvvetlerinde başlamıştı. Deniz Kuvvetlerinde devam etti. Jandarmanın tümüyle tasfiyesi veya Polise bağlanması da İktidarın programında!
**
Yalaka-yanaşma yazarlar, cemaat organları Erdoğan’ın seçim “zaferinden” sonra, Orduya karşı yeni ”planlı tahribat” bekliyor-umuyorlar. Genelkurmay Başkanlığına bağlanmasından başlayarak!
Ali Bayramoğlu ”Türk Ordusu toprak altında” diye, sevinç naraları atıyor. Haklı, kendi ordusuna karşı zafer kazanan ve kendi komutanlarını esir alan bir iktidar var!
**
Evet- şimdi sıra Hava Kuvvetlerinin “planlı” tahribatında! Hava Kuvvetleri Komutanı olması beklenen Orgeneral Bilgin Balanlı tutuklanmış. Önü kesilmişti. Şimdi de Hava Kuvvetleri Komutanı olabilecek, 1.Taktik Hava Kuvvet Komutanı Korgeneral Korcan Pulatsü ve de iki albay, bir binbaşı tutuklandılar… Ağustos YAŞ toplantısında, bu güzide kuvvetimizin başına, hangi Korgeneralin geçeceği, belli değil!..
**
Türk Ordusu, tarihinde, hiç bir zaman, Balkan Savaşında bile bu kadar, zayiata, telefata uğramamıştı… Komutanlar, düşmanın esir kamplarında değil, Türkiye’de, Silivri ve Hasdal’da “esir”!..
**
“Planlı Tahribat” diyorum. Çünkü Aydınlık gazetesinde açıklanan ve şimdiye kadar yalanlanmayan kriptolara göre, “plan”, dışarıdan - ABD’den, tezgâhlanmış, içerden uygulanıyor… Sırada başka tutuklanacak generaller ve başka tahribat var!..
**
Yakın zamana kadar, ülkenin en saygın ve güvenilir kurumu olarak ,%97 raddelerinde puan alan TSK’nin, bugünkü “saygınlık-güvenirlik” puanının ne olduğunu düşünmek bile istemiyorum! Ordudan yana olmak siyasette partiler için, adeta nakısa –dezavantaj– oldu… Bir zamanlar subaylarımızın maneviyatı, tartışılmaz bir aksiyom ‘mütearife’ idi. Türk Ordunsu “millet ordusu” – milletimizin de, “Ordu” olması- başka hiçbir ülkeye mazhar olmayan bir ayrıcalığımız, üstünlüğümüz idi! Yabancılar kıskanırlardı… Bu hazineyi çar çur ettiler… Düşmanların yapamadıklarını başardılar; eserleriyle övünebilirler. Düşmanlar TSK’nin bugünkü duruma düşmesinden herhalde çok mutludurlar… İçerdekiler de, cesaret bulurlar!..
**
Bu, “planlı tahribatın” acı bir boyutu da emekli ve muvazzaf ordu mensuplarının, biri birlerine düşünülmesi!..
**
Ne yaptılarsa, emir- komuta zinciri içinde ve görevleri icabı yaptıkları belli subayların, mesela Albay Dursun Çiçek’in ve digerlerinin, savcılar önünde, en azından, sahipsiz bırakılmaları, adeta çakalların önüne atılmaları, çok acı!.. “Dilsiz şeytanların” demeye dilim varmıyor. Savunmalarına yardımcı olabilecek ”dilsiz kahramanlardan” şikâyetçi olmakta hakları yok mu?
**
Erdoğan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşan er’den hoşnutmuş. Acaba, Koşaner Paşa, bu durumlardan hoşnut mu?
Kimse bundan sonra, Ordunun darbe yapmasını isteyemez -öneremez- tasavvur bile edemez. Ama sormak istiyorum: Güçlü bir Türk Ordusu, ona en fazla muhtaç olduğumuz şu bağlamda, kendisini savunamaz duruma düşerse, ülkeyi hangi manevi güçle savunabilir?
**
Tutuklu Subayların eş ve çocukları her Perşembe toplanıyor, eşlerinin, babalarının tutukluluk hallerini protesto ediyorlar… Ancak, eşlerinin, babalarınım haklarını savunmaktan öte, Ordunun onurunu korumak, sadece, kadın ve çocuklara mı kaldı?
Dün Babalar günü idi: Ben, Hasdal ve Silivri’deki “Babaları “ kutlayamıyorum… Ordumuzu haraca kesen, Post Modern “Mafya Babalarını” lanetliyorum! ***